• Reklam
Mehmet Asil YILMAZ

Mehmet Asil YILMAZ


ZAM GELDİ DANEME, GAM DÜŞTÜ HANEME!

30 Kasım 2021 - 15:03

Zam gelir, gam olur, içimdeki dert bitmez hazan olur. Ben köşemde oturmuş dertlenirim, bu milletin hali nice olur diye diye..
Ve ben ne zaman bir zam haberi okusam bir gazete ya da televizyondan duysam içim burulur. Garibanın, fakir fukaranın, memurun, işçinin, emeklinin hanelerinin yangın yerine döneceğini, umutlarının güz günü toprağa düşen yaprak gibi solacağını, gözlerinin buğulandığını hayal eder, onların üzüntüsünü kendi içimde hissederim.
Zam eski günlere göre artık daha sık  konuşuluyor, konuşulmuyor yapılıyor aslında. Ancak maalesef ki toplumsal yaşamımızda zammın yarattığı olumsuzlukları da bir bakıma kanıksamış gibiyiz.
Ekmeğe, suya, sebzeye, meyveye, ete, süte, elektriğe, tüpe, doğal gaza zam üstüne zaman gelince, etkisini tabağa uzanan kaşıklarda gösterince, belediye ekmeği de sofraların vazgeçilmez katığı haline geldi.
Zammın adı da, asgari ücretlinin, emeklinin, pazar yerlerinde atık ve artık toplayan garibanın yaşadığı sokağın adı oldu.
Bir şair zamla ilgili şöyle demiştir:
“Hayat çok güzel, tek de ondan, içmeliydik onu yudum yudum, soluklamalıydık havasını kıdım kıdım. Ama müsaade etmiyor insancıklar, zamlar, gamlar ve hazanlar. Beli bükülmeden, bükmeden erkek  gibi yolda, sokakta, parkta yürümeye, eşlerimizle, dostlarımızla, çoluklarımızla çocuklarımızla lokantalara, pikniklere gitmeye ve ülkemizin de cennet köşelerinde tatilimizi turistler gibi geçirmeye.”
Reuters Haber Ajansı, dünyada sıfıra yakın enflasyon ve koronavirüs salgının, ekonomik etkilerine karşın, tüketici fiyatlarındaki (yüzde 15 ) gibi en büyük artışın, Arjantin’den sonra Türkiye’de olduğunu, OECD ülkeleri arasında açık ara en yüksek fiyat artışının da Türkiye’de görüldüğünü geçmiş.

İnsanların bağrını yakan, eşleri birbirine düşüren, çocuklarıyla kavga ettiren zammın etkisi de bölgelere, sosyal yaşama ve kültür düzeyine göre de değişir.
Ancak ekonominin direksiyonunda ehil yöneticilerin bulunmayışı başta olmak üzere, bankalardaki paranın büyük bir kısmının Türk Lirası yerine döviz olarak bulunması ve Türk Lirası’nın döviz karşısında değer yitirmesi, devletin üreticiyi, çiftçiyi sübvanse etmemesi, tarımda ve sanayide üretimin nüfusa yetmemesi, tarımsal girdilerin dış ülkelerden dövizle ithal edilmesi, gıda fiyatlarının enflasyonun çok üzerinde olması, devletin vergiyi adaletli bir sistemle toplamaması, dar gelirliye arka çıkmaması, dış ülkelerden elektrik enerjisi ve doğalgaz alımının dövizle olması ve borçlanmanın yine dövizle yapılması, bütçe açığının da üretimle değil fiyat artışlarıyla kapatılması, toplumsal yaşamı kaosa sürükleyen zam olayının temel nedenlerindendir.
Ancak bana göre her şeye devamlı surette bu kadar zam yapılmasında yetkililer kadar, vatandaşların da sorumluluğu vardır. Çünkü bizim halkımız, biat kültürü ile yetişmiş, eğitim düzeyi düşük olduğundan, her önüne koyulana razı olup, Avrupalılar gibi hak arama peşinde koşmamaktadır.
Onlar gibi yönetime veya yönetimin kararlarına karşı çıkma ve eleştirme cesaretini gösterememektedirler. İnsanımızın bu özelliklerini Nazım Hikmet aşağıdaki “Akrep” adlı şiirinde çok güzel anlatmıştır;
“Kardeşim sen akrep gibisin.
Karanlık içindesin, serçe gibi telaş içindesin.
Midye gibi rahatsın, sönmüş yanardağın ağzı gibi korkunçsun.
Gocuklu çelebin sopasından korkup, salhaneye mağrur mağrur koşan koyun gibisin. Deryayı bilmeyen balık gibi tuhafsın.
Şarabını vermek üzere üzüm gibi ezildiğin için, kabahatin çoğu da sende be kardeşim.”
İnsanlar yağmur gibi yağan zamların, bozuk giden ekonominin sorumlularından, anayasanın verdiği vatandaşlık hakkını kullanarak, hesap sormazsa, kırıp dökmeden derdini anlatmazsa ve de geçmişte olduğu gibi yine “hamdolsun halimize, çok şükür bugünlerimize” derse, biz daha çoookkk zam üstüne zam görür de, gıkımızı çıkarmayız.

(Dane: Tohum, buğday)

YORUMLAR

  • 0 Yorum