SEÇİMLERDE GELİŞMİŞ ÜLKELERİ ÖRNEK ALMALIYIZ

Seçim, geçim ve kuraklık gelişmekte olan ülkelerde halkın bugününü ve yarınlarını etkisi altına alan en önemli konulardır. Bunlarla ilgili ortaya çıkan sorunları çözmek için kafa yorar, çaba harcarlar.
Ben önce bu üç konudan ilki olan seçim olayı ile ilgili düşüncelerimi paylaşıp, geçim ve kuraklık konusuna sonraki yazılarımda değineceğim.
1979’da genç bir bilim insanı olarak TÜBİTAK'ın araştırma bursunu kazanıp, İngiltere’nin Harpenden şehrindeki Rothamsted Agriculuture Eksperimental Station’da çalışmaya başladım. Bir kaç ay sonra da İngiltere seçim atmosferine girdi. 
Bu sırada dikkatimi çeken bir şey oldu; kurumda çalışan hiçbir bilim insanı ne seçimle ilgileniyor ne mitinglere gidiyor ne de kendi aralarında herhangi bir siyasi tartışmada bulunuyorlardı.
İçimden “bu insanlar neden bu kadar ilgisiz” diye geçirmeden edemedim. Merakımdan olsa gerek bir arkadaşıma, “ülkenizde seçim var ama sizlerde hiçbir heyecan göremedim. Ne sokaklarınızda siyasetçilerin konvoyları var ne mitingler ne de televizyonlarda tartışma yapılıyor”, deyince bana yıllardır unutamadığım şu cevabı verdi: “Bizim ülkemiz gelişmiş bir ülkedir. Yasalarımız, sistemlerimiz yıllar önce yerli yerince rayına oturtulduğu için yeni gelen hükümet öncekinden farklı bir yönetimde bulunmayacaktır. Ve seçilen parlamenterler de sadece ülkeye hizmet için yarışacaklardır. Başka hiçbir amaç taşıyamazlar. Eğer parlamenterlerden birinin hizmetinde kusur görülürse, o kişi anında o görevden uzaklaştırılır. Ayrıca bilim insanlarımız yalnızca bilimsel çalışmalarıyla ilgilenmeyi tercih eder. Siyasetle uğraşmak isteyenler, bilim gömleğini çıkarıp, siyaset gömleğini giyerek, ülkesine başka bir kulvarda hizmet etmeye devam eder.”
Yani arkadaşım bana, “bizim ülkemizde herkes kendi işine odaklanır. Bilim insanı sadece bilimle, siyasetçi de siyasetle uğraşır” demek istedi.
Onları kıskanmadım desem yalan olur. İçimden “keşke benim ülkemde de böyle olsa. Herkes herkes kendi işine odaklansa, her iş kuralına göre yapılsa” dedim.  
Ve Türkiye’de önümüzdeki Haziran ayında genel seçimlerin yapılması gerekiyor. Bana göre seçimlerde eskisinden farklı bir görüntü ortaya çıkmayacak. Yine gürültü patırtı içinde, vaatlerle, nutuklarla, havalı konvoylar eşliğinde seçime gideceğiz. O güne kadar da memleketteki herkes siyasetle yatıp, siyasetle kalkacak. Zaten hayatımız hep siyaset olmuş ya...
Bu arada şunu özellikle vurgulamak isterim ki; her işte olduğu gibi siyasetle uğraşmanın da bir sonu olmalı. Halkın kendisine verdiği görevi yapan, süresini dolduran da köşesine çekilmeli. Gençlerin önünü açıp, yeni siyasetçilerin, ülke yönetimine katkıda bulunmak isteyen kişilerin yetişmesine, tecrübe kazanmasına, kendilerini ispatlamalarına imkan ve olanak tanımalı.
Seçimlerimiz de gelişmiş Avrupa ülkelerinde olduğu gibi yoluna, yordamına uygun şekilde, gürültüsüz patırtısız yapılmalı. Bizler de sade vatandaşlar olarak ülkeye, millete hizmet edecek siyasetçileri seçip, görevimizi yerine getirelim.