Anadolu kokulu gıdalarımız, nüfusumuza yeterli düzeyde topraklarımızda üretilerek yurttaşlarımızın hizmetine sunulamıyor. Sunulabilmesi için yapılması gereken işler çok basit ama uygulanmasını isteyene...
Eğer önerilerimiz uygulanmaya konulursa, ülkemiz kısa sürede dünyada tüketen ülkeler konumundan, üretici ülkeler konumunda yerini alabilir.
Ayrıca ülke genelinde küresel ısınmanın zararları ve şiddeti de eskisi gibi varlığını sürdüremez.
Bu konudaki önerilerimin ilk bölümünü geçen yazımızda açıklamıştım. İkinci bölümünü ise aşağıda sunuyorum.
TARIM ÜRÜNLERİNDE İTHAL DEĞİL, ÜRETİM POLİTİKASI İZLENMELİDİR
FAO'nun (Dünya Gıda Tarım Örgütü) kayıtlarına göre Türkiye bir zamanlar 23.7 milyon hektarla Avrupa’nın en verimli ve en geniş tarım arazisine sahip ülkesi konumundaydı.
Ama son yıllarda tarımda girdilerin pahalı olması dolayısıyla, maliyet artışı yüzünden üretici, ürünlerini tüketiciye kârlı bir şekilde satamaz oldu.
Devletimiz bu bağlamda üreticiyi tarım girdilerini ucuzlatarak destekleyeceği yerde, buğday, susam, soya fasulyesi, mısır, arpa, çavdar, mercimek, nohut, ayçiçeği, çeltik, pamuk, ayçiçeği yağı, şeker gibi temel gıdalarımızı dış ülkelerden satın almaya başladı.
Bilinmelidir ki, ithalat üretimi geriletir; ürün fiyatlarını arttırır.
Devletimizin izlediği ithal politikaları yüzünden “nereden nereye geldik” özdeyişinde olduğu gibi, üreten ülke konumundan, tüketen ülke konumuna geldik.
Ülkemizde yapılması gereken; vakit kaybedilmeden şimdiye kadar izlenen ithalat politikasından vazgeçip, üretim politikasına dönmektir.
BİTKİSEL ÜRETİM, BÖLGELERE VE EKOLOJİK ŞARTLARA GÖRE PLANLAMALI
Ülkemizin coğrafik yapısı nedeniyle aynı anda dört mevsim yaşanabilir. Yurdumuz ekolojiler ve biyoçeşitlilik cennetidir; onun değerini bilelim.
Ürünlerimizi bölgelerimize göre, iklim ve toprak isteklerine göre ekelim ve dikelim.
Sözgelimi tahıl ambarı diye anılan İç Anadolu Bölgesi’nde, eski yıllarda olduğu gibi tahıllar, baklagiller, yem bitkileri, şeker pancarı yetiştirilelim.
Açıkladığım bu öneri gerçekleştirilmiş olsaydı, emin olun, dış ülkelerden buğday, mercimek, nohut, fasulye, şeker, saman ve yem bitkilerini satın alma konumuna düşmezdik.
Mısır, ağırlıklı olarak Çukurova’da yetiştirilmelidir. Üretici ekim-dikim konusunda kendi haline bırakılmamalı, arz ve talebe göre ürünlerin ekimi-dikimi yapılmalıdır.
Üretici, “bu yıl neler ekeyim” ve “ürünümü nasıl satabilirim” kaygısına düşmemelidir.
Ülke genelinde Tarım Bakanlığı bünyesinde, üretici birlik ve kooperatiflerinin katılımı ile birlikte ve bölgelere, yörelere göre ürünlerin ekimine-dikimine ve yetiştirmelerine karar verecek bir “uzmanlar kurulu” oluşturulmalıdır. Bu kurula, Tarım İl Müdürlükleri tarafından mutlaka her yıl aylar öncesinden il ve ilçelere göre, toprak yapısına, ekolojisine göre plan, program önerileri yapılarak bir sonraki yılın ürün desenlerini hazırlamalı ve yetiştirilmesi uygun olan hayvan ırkları belirlemelidirler.
Uzmanlar kurulu, kimin tarlasına neyi ekeceğine, hangi yörelerde hayvancılığın hangi kesiminde faaliyet yürütüleceğine karar vermeli, bakanlıkça bu esaslara göre desteklemeler gerçekleştirilmelidir.
Ülke genelinde fiyat istikrarı ancak böyle sağlanabilir.
Yurt genelinde planlı üretim yapılmazsa, bir yıl çok yüksek fiyatla satılan bir ürün -ki bu durumda tüketiciler de mağdur olacaktır- ertesi yıl üretim fazlası sonucu çok düşük fiyatla bile elde kalabilir.
Üreticiler plansız-programsız ve kuruldan habersiz tarlasına ekim ve dikim yapamamalıdır. Böylece hem üreticinin geliri artar, hem de yarınlarından emin olur.
YORUMLAR