Mehmet Asil YILMAZ

    Mehmet Asil YILMAZ


    ANADOLU TARIMDA TÜKETENDEN ÜRETENE NASIL GELEBİLİR?

    01 Ağustos 2022 - 15:08

    Anadolu kokulu gıdalarımız, nüfusumuza yeterli düzeyde topraklarımızda üretilerek yurttaşlarımızın hizmetine sunulamıyor.
    Sunulabilmesi için yapılması gereken işler çok basit ama uygulanmasını isteyene. Eğer önerilerimiz uygulanmaya konulursa, ülkemiz kısa sürede dünyada tüketen ülkeler konumundan, üretici ülkeler konumunda yerini alabilir. Ayrıca ülke  genelinde küresel ısınmanın zararları ve şiddeti de eskisi gibi varlığını sürdüremez.

    Bu konudaki önerilerimi iki yazı halinde hazırladım. Bunların birinci bölümü aşağıda.


    TARIM ARAZİLERİNİN TARIM DIŞI  AMAÇLAR DOĞRULTUSUNDA KULLANILMASINA HEMEN SON VERİLMELİ

    Ülkemizin toprakları dağlarla, tepelerle ve ormanlık alanlarla  içiçedir.
    Ülke genelinde tarım arazilerimiz üzerinde veya yakınlarında kurulmuş olan sanayi işletmeleri (maden ocakları, çimento fabrikaları, kum ocakları, mermer ocakları, mıcır  ocakları, termik santralleri vb.) eskisi gibi faaliyetlerini sürdürürse, her gün atmosfere salınan çevre kirletici gazlar, rüzgârla yeşil bitki örtüsünün yapraklarına gelerek stomalarından girer ve ardından bitki hücrelerinin yapısını bozar veya değiştirir.
    Bu değişim sonucunda bitkinin gelişimi ve verimi olumsuz yönde etkilenir. Devletimiz doğanın, çevrenin kirlenmemesi ve üreticilerin emeğini boşa çıkamaması için CO2 gibi zehirli gazların, tozların, dumanların çevreye salınmasına sebep olan sanayi işletmelerinin, tarım alanlarına ve yerleşim yerlerine yakın yerlerde faaliyetlerini sürdürmesine son vermelidir.
    Aksi takdirde, yetkililerimiz yad ellerin gümrük kapılarında, limanlarda yük gemilerini beklemeye dün olduğu gibi, yarınlarda da devam eder. Eğer devletimiz, önerilerimizi uygulamaya koyarsa, kısa bir süre sonra tarım üretimimizde bir iyileşmeden söz edilebilir.

    Yetkililer, toprağın üstündeki ekonomik değerlerin, altındaki değerlerden ekonomik olarak çok daha üstün olduğunu bilmiş olsalardı; toprağımızın, taşımızın, dağımızı, ormanlarımızın ve meralarımızın talan edilmesine asla izin vermezlerdi.
    Toprağı olanın bağı-bostanı; bostanı olanın dağı-taşı; dağı-taşı olanın ormanı; ormanı olanın merası olur. Merası  olanın ineği, düvesi, koyunu, kuzusu keçisi olur; sütü olur,  peyniri, yağı, loru, aşı olur, nitelikli işi ve iş gücü olur.
    Özetle evinin, yurdunun bereketi olur, umutlu yarınları, halkının yaşamları garantili olur. Unutmayalım; dağı, taşı, toprağı, ormanı, bağı, bostanı, doğası ve doğal çevresi bakir olan ülkeler, komşu ülkeler arasında (doğal kaynakları bile olmasa) itibarlı, yaşayanlar da mutlu olur; kısaca nitelikli işi, iş gücü ve aşı, karınlarını doyuracak yeterli temel gıdaları olur.

    Ama gelin görün, ne yazık ki rantçı, çıkarcı, çevre kirletici işletme sahiplerinin talancı zihniyetleri yüzünden tarım ürünleri nüfusumuza yetecek kadar üretilemiyor.
    Bu konuda görsel ve yazılı basında, yollarda sokaklarda, pazarlarda aç insanları, pazarlarda hayvan üreticilerinin ineklerini, buzağılarını çok düşük fiyata sattığını görüyoruz.  Mağdur sayılarının bu nedenlerle gün be gün arttığını görüyoruz.


    YATIRIMLAR  BETONLAŞMAYA DEĞİL, TARIMDA ÜRETİME YÖNLENDİRİLMELİDİR

    Tarımda üretim olmadan sanayide kalkınma da olmaz. Milli ekonomimizde kalkınmadan ve  iyileşmeden söz edilemez. Çünkü tarım faaliyetleri yurttaşların  beslenmelerini, giyinmelerini sağlar, işsizliği önler, sanayi işletmesinin hammaddesini sağlar. 
    Ayrıca toplum hayatının gelişiminde yapı taşlarını oluşturur.
    Devletimiz tarım ürünlerinin  ekiminden-dikiminden hasat edilmelerine kadar her aşamada çiftçilerimizin yanında yer almalı, destekleyicisi olmalıdır. Ülke genelinde tarım ürünlerinin  üretimlerinde  gerileme görülürse, bu gerilemenin sebebi, arka plandaki Ziraat Mühendisi olmayan, çiftçilik yapmamış, işinin ehli olmayan;

    -”Paramız var ki, saman ithal ediyoruz,
    - Madem hayvanlarınıza ‘kepek pahalı gerekçesiyle satın alamıyoruz’ diyorsunuz, o zaman siz de gelecek yıl tarlalarınıza kepek ekin bari” diyen,
    -Verimli güzelim 35 milyon dekar tarım arazimiz boş dururken, “dış ülkelerde buğday ekimi için tarım arazilerini kiralayacağız” diyen kişilerin tarım bakanlığı koltuğunda oturmasında,
    -Bakanlığın üretimi değil, ithalatı destekleyen yanlış tarım politikaları izlemesinde,
    -Tarım arazilerinin betonlaştırılmasında,
    -Tarım girdilerin çok pahalı olmasında,
    - Sonuç olarak, üreticilerin arazilerinde tohumla toprağını buluşturamamasında aranmalıdır.

    Bu konuda yetkililerin yapması gereken; tarımda kalkınmadan habersiz ve geniş görüşlü olmayan siyasi kişilerin Türk tarımında yönetim koltuğundan uzaklaştırılarak, tarımı bilen uzman kişilerin işbaşına getirilmesidir. Bu yapılırsa, tarımda sorunlarımız kısa zamanda çözülerek düzlüğe çıkılabilir.


    ÜRETİCİ  GİRİŞİMLERİ  DESTEKLENMELİ

    Tarımsal üretimde uygun girdiler kullanılmazsa, üretim istenen düzeyde gerçekleşemez.
    Hiç unutmuyorum; köyümüzde buğday tarımı yaptığımız yıllarda tohumluk buğdayımızı tohum ilaçlarıyla ilaçlamadan tarlamıza ekmiştik. Ertesi yıl buğdayımızın hasat döneminde biz sağlıklı buğday yerine, sürme hastalığı ile bulaşık buğday hasat ettik. O yıl bütün emeğimiz boşa gitmiş; bizler un ihtiyacımızı çarşıdan satın alarak gidermiştik.
    Bu örnekte olduğu gibi tohum, fide ve fidanların tarlaya ekim-dikimden önce ve sonraki  süreçlerde ilaçlanmaları gerekir.
    Bazı ürünlerde ve bazı yörelerde ilaçlamalar, bitkinin  ekiminden hasat edilinceye kadar geçen süreçte 5- 8 kez tekrar edilmek zorunda kalınabilir.
    Üreticiler de kullandığı ilaçlar karşılığında ilaç bayilerine binlerce lira ödemeye mahkum olur.
    Eğer devlet, üreticileri kullanmış olduğu ilaçlar için desteklemezse, üreticinin bütün yıl  boyunca harcadığı emeği boşa gitmiş olur, kendisi yoksullaşır veya iflas eşiğine gelir.


    Tarım faaliyetlerinde desteklenmesi gereken önemli bir girdi de gübredir. Üretici, toprağında birkaç çeşit gübre ile tohumlarını buluşturamazsa, üreticinin emeği boşa gider; ürünü kârlı ve verimli olarak hasat edemez.
    Ülkemizde gübre, ilaç gibi önemli girdileri üreten kamuya ait fabrikalar özelleştirildiği veya  kapatıldığı için tarım ilaçları ve gübreler, yurt dışından döviz karşılığı getiriliyor.
    Ayrıca hayvan yetiştiricileri de aynı sebeplerle yem fiyatlarının çok yüksek oluşundan yakınıyor.

    Sonuç olarak üreticiler gübre, ilaç ve hayvan yemi pahalı olduğu için satın alamıyor. Traktör, elektrik, su, yem, motorin, işçilik, kira, hayvan yemi de tarım ilaçları ve gübre gibi girdiler grubunda yer alıyor.
    Bu  girdilerin her biri, devletimiz tarafından mutlaka desteklenmelidir.

    Eğer devletimiz betonlara, köprülere, yollara yaptığı yatırımlarını tarımda girdi sektörlerine  yapmış olsaydı, ülkemiz dış ülkelere hem bu alanda bağımlı olmaz, hem de tarım girdileri karşılığında dış ülkelere ödenen paralarla bugüne kadar zaman içerisinde çeşitli köprüler, yollar ve tüneller de yapılırdı.
    Atalarımızın söylediği gibi, "At  bilenin kılıç kuşananın."

    Önerilerimizin devamı gelecek yazımızda…

    YORUMLAR

    • 0 Yorum