İsmail SERT

    İsmail SERT


    MACARİSTAN DERSLERİ

    06 Nisan 2022 - 17:34

    Macaristan ile Türkiye arasında, tarihten, coğrafyadan, gelişmişlikten, jeopolitikten kaynaklanan çok temel farklılıklar olduğunu söylemeye bile gerek yok. Ayrıca hangi iki ülkeyi karşılaştıralım ki; aralarında ciddi farklılıklar olmasın!
    Macaristan ile Türkiye’nin güncel fotoğrafları da birbiriyle örtüşmüyor. Ekonomik durumları, işsizlik rakamları, AB, NATO ya da Rusya karşısındaki konumları, sorunları, sorunlarının çözüm yolları da birbirine benzemiyor. Hâttâ seçim sistemleri, partilerin kimlikleri de farklı.
    Seçimin bir tarafında 2010 yılından bu yana iktidarda olan, halkın yakından tanıdığı Victor Orban vardı. Karşı tarafta ise altı partinin ittifak kurarak ön seçimle belirlediği, 2010’da Orban’ın partisine oy vermiş, 2018’de 40 bin nüfuslu bir kasabada yerel seçim zaferi kazanınca tanınmaya başlamış, kendisini koyu bir Hristiyan olarak tarif eden, yedi çocuk babası, tarihçi, ekonomist, pazarlamacı ve mühendis Péter Márki-Zay…
    Orban’ın zaferiyle sonuçlanan Macaristan seçimlerinden bizim payımıza ne çıkar?
    Model çıkmaz. Rahatlama ya da korku ya da çaresizlik de çıkmaz. Paketlenmiş bir heyecan, bedavadan bir umut, ucuzundan bir umutsuzluk da çıkmaz. Çıksa çıksa dersler çıkar. Üstelik hem muhalefete, hem iktidara.
    1. Seçim öncesinde kamuoyu araştırmaları iki tarafı başa baş gösteriyorlardı. Oysa Orban açık arayla kazandı. Dolayısıyla kamuoyu araştırmalarının güvenilirliğinin ciddi biçimde sorgulanması gerekiyor. Macaristan’da seçime günler kala bile bu kadar sapma yaşanabildiğine göre anketlerin konumunu yeniden ele almalıyız. Üstelik Türkiye’de seçime bir yıl var. Yine üstelik konunun uzmanları, seçime uzaklığın yanında, seçim sürecinin gerilimli olmasının, anketleri işlevsizleştiren bir başka etken olduğunu iddia ediyorlar. Gerekçeleri ise seçmenin tahmin edilebilir sebeplerle, tercihini açıklamakta çekingen davranması. Nitekim bunun örneklerini gördük.   
    2. Peter Marki-Zay altı partili ittifak içindeki ön seçimi kazanmasına rağmen, asıl seçimde ağır bir yenilgi aldı. Bu gösteriyor ki; adayın kendi potansiyel seçmen kitlesi ile özdeşleşmiş olması bile, seçimde başarı kazanması için yeterli olmayabilir. Politik bir geçmişinin, seçmenle birlikte yol yürüyerek, gün be gün kurduğu bir hikayesinin olmamasının açığı kapatılamayabiliyor.  
    3. Seçim meydanına ‘karşıtlık’ üzerinden çıkmanın da ciddi bir hata olduğu görüldü. Rakibi kazandırmamak üzerine inşa edilen bir kampanya sonuç vermiyor. “İktidar gitsin, sonrasına bakarız” tavrı siyasetin işleyişine aykırı. Daha açık ifade edersek; Negatif bir ajanda seçim kazandırmıyor.
    4. Kampanyada söylenenlerin seçmenin hayatında karşılıklarının olması gerekiyor. Sistem değişikliği önerebilirsiniz. Ancak bu değişikliğin hangi mekanizmalarla sorunları çözeceğini de bulmalısınız. Seçmenin karşısına net projelerle, somut politikalarla ve uygulama adımlarıyla çıkmalısınız.
    5. İttifaklar açısından birlikte fotoğraf çektirmek, seçmenin seçenekleri arasına girmek için yeterli olmayabiliyor. Yetki ve sorumlulukları nasıl paylaşacağınıza, sorunları nasıl gidereceğinize dair ortak çözümler ve yol haritaları belirlemeniz gerekiyor. Ve tabii bunları iyi anlatmalı, uyumlu çalışacağınıza dair toplumu ikna etmelisiniz.  
    6. Enflasyon ve işsizlik gibi ekonomik sorunlar elbette önemli. Ancak milletlerin bunların ötesinde öncelikleri, hassasiyetleri de var. Macarlar tarihi tecrübeleri sebebiyle  egemenliklerini özel bir yere konumlandıran bir ulus. Seçim sürecinde iki aday bu konuya yaklaşımda ayrıştılar. Peter Marki Zay’in AB ve NATO’ya bağlı olduğuna dair mesajları vardı. “Ukrayna’ya güçlü destek verelim. AB ve ABD ile birlikte hareket edelim” dedi. Orban buna “Bu bizim savaşımız değil. Biz ne Batıya ne Rusya’ya dostuz. Biz Macar dostuyuz” diyerek karşılık verdi. Sandık sonuçlarından Orban’ın tavrının seçmende karşılık bulduğu anlaşıldı. Ekonomik göstergelerin kötü olduğuna bel bağlayarak, Türkiye’nin hassas alanlarının, kırmızı çizgilerinin olduğu gerçeğini önemsizleştirmenin ağır sonuçları olabilir.
    7. Elbette bunun tersi de mümkün. Sadece hassasiyetler ve öncelikler üzerinden propaganda yapmak, acil sorunların seçmen tercihlerine etkisini bir yere kadar baskılayabilir. Bunun bir dengesi mutlaka vardır. O denge kurulmalı ve özenle korunmalıdır.

    YORUMLAR

    • 0 Yorum