New York 83. Caddede bir yemek standı: ‘Q Helal’. Sayılarının 20 bin olduğu söylenen New Yorklu sokak satıcılarının çoğunluğu gibi onun işletmecisi de, çalışanları da Müslüman. Acelesi olan New Yorklular için pilav üstü tavuklar, helal etli sandviçler hazırlıyorlar.
Sorgucu Beyaz Adam
Geçtiğimiz hafta, gündüz vakti, orta yaşlı beyaz bir Amerikalı standa yaklaşıyor ve sipariş vermek yerine satıcıyla konuşmaya başlıyor. Alışıldık bir girişten sonra düpedüz sorgulamaya geçiyor. Sordukları, bir polisin soracağı türden sorular: ABD vatandaşı mısın? Vizen var mı? “Sana ne!” cevabı almayınca özgüveni daha da yükseliyor. Başlıyor taciz etmeye. Satıcı “ben işimde gücümdeyim, git başımdan” dese de yılmıyor. Sözlerini hakarete vardırıyor. Hem de öyle böyle değil. İslam’la, İslam Peygamberi ile dalga geçiyor, nefretini kusuyor.
Neyse ki biraz sonra uzaklaşıyor. Satıcı işine dönüyor. Ancak çok geçmeden tekrar geliyor. Aynı hakaretlere ve tahrike kaldığı yerden devam ediyor. Satıcı polisi arasa da umurunda olmuyor. Sonuna kadar söylüyor söyleyeceklerini. Gidiyor. Polis o gittikten sonra geliyor. “Maalesef” diyor “Bir şey yapamayız.”
Çok geçmeden yeniden geliyor orta yaşlı beyaz Amerikalı. Satıcının cep telefonu ile kayıt yaptığını görmesine rağmen el yükselterek devam ediyor. “Cahil” diyor. “Gazze’de 4 bin Filistinli çocuk öldürüldü, ancak bu yetersiz” diyor. “Kendi öz kızına din gereği tecavüz edip etmediğini” soruyor.
İçinde biriktirdiği irini boşalttıkça boşaltıyor. Hakaret yağdırmaya doyamıyor. İçini soğutamıyor bir türlü. İstiyor ki; muhatabı kendisine saldırsın, polis devreye girsin. Söyleyeceği yalanlar da hazır. Standa gelenlerle provasını yapıyor. Seyyar satıcının Hamas'a destek verdiğini söylüyor. “Yahudileri öldürmeyi seviyor” diyor.
Muhatabı sakince “diyeceklerini dedin artık git” diyor. Oysa beyaz saldırganın gideceği, gidip de rahatlayacağı yer yok. Nereye gitse ferahlamayacak. Dünya ona dar. ‘Öteki’ne de dünyayı dar etmenin peşinde.
Meğer Kimmiş?
Satıcı Muhammed Hüseyin, çektiği videoyu sosyal medyadan yayınlayınca dünya olaydan haberdar oldu ve sıradan faşistin kimliği ortaya çıktı.
Obama’ya danışmanlık yapmış, Başkan’a erişimi olan, “Irak'ta 500 bin bebek öldü, ancak buna değdi” diyen ABD’nin ilk kadın Dışişleri Bakanı Madeleine Albright’ın ekibinde yetişmiş, Dışişleri Bakanlığı’nın İsrail ve Filistin İşleri Ofisi’nde kritik görevler üstlenmiş, üstün onur ödülü’nü üç kez kazanmış eski bir diplomat; Stuart Seldowitz.
Yani hiç de sıradan biri değil. Dolayısıyla nefret kusmasını bir faşistin gündelik iğrençliği olarak kabul edemeyiz. Görevdeyken diplomasinin kibar diliyle söylediklerini, yazdıklarını, yaptıklarını, yaptırdıklarını, şimdi aradaki perdeyi kaldırarak dışa vuran biri. Pekala ABD’nin bakışını temsil etme yeterliliğinde olduğunu çıkartabiliriz.
Mısır gizli polisinin harekete geçirebileceğini, “baban tırnaklarını seviyor mu? Onları teker teker sökecekler” dediğini duyduğumuzda iş daha da değişiyor. Anlıyoruz ki; o karanlık odaların, kirli operasyonların kaşarlanmış bir profesyoneli.
Seldowitz yaptığının suç olduğunu bilse de olaydan sonra, kendinden emin evine gidiyor. Videodaki sözleri yayılınca, polis evinden gözaltına alıyor. O sırada yüzünde küstah bir gülümseme.
İkinci derece ağır taciz, nefret suçu, korku yaratmak için ısrarlı takip ve iş yerinde ısrarlı takiple suçlanıyor. Bu suçlamadan ne çıkar? Daha doğrusu; bir şey çıkar mı? Bilmiyoruz.
83. Caddede Seldowitz’in yapmak istediğinin tam tersi oldu. Yaşadığı faşist saldırıya tepki duyan New Yorkluların sessizce Muhammed Hüseyin’e destek verdiğinin haberleri geliyor. Şimdi ‘Q Helal’ eskisinden çok daha popüler. Önünde kuyruklar oluşuyor.
Bu küçücük görünen ibretlik olaydan ne anlıyoruz?
1. Dünyanın bir ABD sorunu var.
2. Bu zulüm, bu alçaklık böyle gitmez.
YORUMLAR