• Reklam
İsmail SERT

İsmail SERT


İLK MASUMDUR

06 Mayıs 2024 - 15:10 - Güncelleme: 06 Mayıs 2024 - 15:12

Sonuncusunun üzerinden geçen uzun zaman, iki genel başkanın görüşmesini ‘ilk’ olma katına yükseltti. Madem “ilk” diyebiliyoruz, öyleyse ilk olmanın en belirgin sıfatını ifade edelim: “İlk masumdur”. Ve her şeyden önce ‘ilk’ olduğu için değerlidir.

Dolayısıyla ‘peki ne işe yaradı?’ sorusuyla kurcalamamıza, ‘ille de somut bir sonuç’ aramamıza gerek yoktur. ‘İlk’, gerçekleşmiş olmasıyla asıl görevini tamamlamıştır. Zor olan geride kalmış, ilk adım atılmıştır. Kaldı ki; en kıymetli sonuç da doğdu zaten. Yani iade-i ziyaret.

AK Parti ve CHP, Erdoğan ve Özel, kendi yollarında yürüyerek bugüne geldiler. Kısacası; siyasetin ‘sıfır’ noktasında değiliz. Peş peşe yapılan iki seçimden çıkan iki farklı sonuç, ikili buluşmanın en geniş zeminini oluşturdu. O zeminin üst katına ‘zamanın ruhu’nu koyabiliriz. Onun üstüne, yeni dönemin ikliminin ve dip dalganın getirdiklerini ekleyebiliriz. Adını ne koyarsanız koyalım, iktidarın kontrolünde olmayan, muhalefetle ilişkisi tam olarak belirlenemeyen, daha üst katlarda bir şeyler değişti.

İlk’ten Sonra
İlk buluşmanın fotoğrafını herkes kendince okuyor. Masumluktan söz etmişken, kimin sözü olduğu bilgisinden bağımsız olarak bir söz aklımda kalmış: “Masum okuma yoktur”.
Okuma dediğimiz anlamak! Herkes kendince okuyor, anlıyor ve anlamlandırıyor. En delişmen olanlarımızın bile ‘öteki’nin ayakkabılarını giyerek yorum yapamadıkları görüyoruz. Ancak kendi güvenlik alanlarında dolaşıyor, arada bir sınırlarını zorluyorlar. 

Her iki tarafta da coşkuyla alkışlayanlar olduğu gibi, yüzü asılanlar, asılmasa da ekşiyenler var. Belli ki kadar yakınlaşma ve olası belirsizlikler onları ürkütüyor. Zihinsel konfor alanlarından çıkmadan, kendilerini zorlamadan, kırmızı ya da değil çizgilerini koruyarak siyaset yapmak istiyorlar. “Aman bize bir tuzak kuruluyor olmasın” diyorlar da başka bir şey demiyorlar.
“Küçük olsun, bizim olsun” geleneğinin yeni formuyla “biz böyle iyiyiz, başkaları değişsin” diyorlar. “Biz yerimizde duralım, onlar bize gelsin” mottosuyla içe kapanma anonsları yapıyorlar. Ya da yarına dair kendine ve sözüne güvensizlik alametleri…

Normalleşme mi? Yumuşama mı?
Normal olmayan herkesin kendi normalini dayatması idi. Şimdi tek bir normalde buluşmayı konuşuyoruz. Siyasetin gerçeklerinden kopmadan, kendi siyasetini günün şartlarında ve normalin sınırları içinde üretmekten söz ediyoruz.

Evet anahtar kavram; normalleşme. Tanımı çok kolay; biri konuşurken ötekini dinlemesi, ötekinin konuşurken, dinlediklerini dikkate alması. Konuşmayı polemik üretmek olarak tanımlamamak… Öteki partiyi ‘düşman değil rakip’ görmek…

Normalleşmeye ‘yumuşama’ eşlik ediyor. Onun da çok düzayak bir tanımı yok mu? Yumuşama için sesini alçaltmak ve çıktığın kapıyı çarpmadan kapatmak yeterli değil mi?
Normalleşme ve yumuşama… İkisinin de yuvası olarak ‘yeni dönem’ demek belki de en uygunu. Açık ifadesiyle; ‘yeni dönem müzakere’yi ve ‘yeni dönem mücadeleyi’ kapsayan; ‘YENİ DÖNEM SİYASET’.

Sonrası
Ne zaman normalin dışına çıktık? Eksenine demokrasiyi ve hukuku koyduğumuz ‘normal’in uzağına düşmenin faturasını AK Parti ile CHP’ye paylaştırabiliriz? Bu soru sorulduğunda hemen AK Parti’ye bakmak adeta adetten. Oysa AK Parti iktidarının ilk yıllarında, ilk yıllarının kırılma anlarında CHP’nin çok da ‘normal’ olduğunu söyleyebiliyor muyuz?  
Cumhurbaşkanlığı seçimini krize dönüştürürken, Kanadoğlu’nun sistemi kilitleyen 367 formülünün peşine takılırken, e-muhtıralardaki tavırlarıyla, iktidar partisine kapatma davası açılırken ve başörtüsü yasaklarında, CHP hangi ‘normal’i takip ediyordu? Geçmişinden getirdiği refleksleri sorguladı mı? Marjinallerini ikna etmek için çalıştı mı? Seçmenini bu yönde eğitti mi?

Bütün bu sorulara tek bir cevap verebiliriz: Kendisini ‘Cumhuriyetin sahibi’ görmenin kibri ile çoğunlukla kötü sınav verdi.

Dolayısıyla; normalleşirken ve yumuşarken AK Parti’ye baktığımız kadar, hâttâ daha fazla CHP’ye bakmak durumundayız.

Son
İlk görüşmeye dair az bilgi sahibi olmamızın üzerinde de fazla durmuyorum. ‘İlk’ ne  kadar organize edilebilir, hangi dosyada ne kadar ilerlenebilirdi?

Masum olan ‘ilk’in kapıyı açmış olmasıyla yetinebiliriz. Bir koltuk boş olsa da bir gelecek umut doludur.





 

YORUMLAR

  • 0 Yorum