İsmail SERT

    İsmail SERT


    TARKAN'A SÖYLETİLEN

    21 Şubat 2022 - 13:15

    Her şeyi siyasetin malzemesi haline getirmekte çok başarılıyız. Siyasetin dışındaki konulara odaklanamıyor, sandığı konuşmaya mola veremiyor, yeni bir başlık açamıyoruz. Her ipin ucunu, eninde sonunda getirip aynı yere bağlıyoruz.
    Muhalefetin erken seçim isterisi, seçimi tartışmaya yönelik iştahı hiç eksilmiyor. İktidarı da “ha düştü, ha düşecek” diye tarif ediyorlar.
    Artık bunu bir taktik olarak kullanıyorlar. Üstelik maliyetsiz bir taktik…
    “Maliyetsiz” diyorum, çünkü söylediklerinden bir sorumluluk çıkartmıyorlar. Neyi nasıl yapacaklarına dair bir program yapmak için çaba harcamıyorlar. Gündelik şamatalarla ve oyalanmalarla hedefe ulaşmayı deniyorlar.
    Nitekim Tarkan’ın pop rap türündeki ‘geççek’ parçasına, kendisinin bile yüklemediği mesajları yüklediler. Gölgeyi varlık zannedip sahiplendiler. “Güvenli bir liman bulduk” diyerek sığındılar.
    Oysa Tarkan, şarkıyı yayınlamadan önce şöyle demişti: “Bir yıl kadar önce ruh halimin çok iyi olmadığı bir dönemden geçtim. Pandemi, dünyada olup biten üzücü olaylar, insanlığın endişe verici gidişatı, doğanın yok edilişi gibi bir sürü şey, beni çok etkilemiş, umudumu kaybeder gibi olmuştum. O anlarda bu şarkının melodi ve sözleri içimde yankılandı”.
    Ve devam etmişti: “Hepimize iyi gelecek bir şarkı yazmalıyım dedim. Belki bu şarkı bizi biraz teselli eder, bize moral verir, umut olur diye düşündüm. Dilerim ki ‘Geççek’, yüzünüzde bir gülümsemeye vesile olur ve hepimize iyi gelir.”
    Bu açıklamalara rağmen muhalefet parçayı ‘kısa günün kârı’ olarak yakaladı, bırakmıyor. Öyle bir havadalar ki, buna benzer birkaç parça daha yapılsa, hükümet gidecek.
    Bu bir tür enfekte olma hali. Enfeksiyonlu halde yaşamaya alışma, onu ‘normalleştirme’ durumu. Üstelik enfeksiyonu topluma yaymaya gayret ediyorlar.
    Seçime bir yıldan fazla zaman olduğunu bile bile, hafta sonu seçim yapılacakmış gibi konuşmak bir büyük boşluğa sebep olmaz mı? Bunun farkında değil miyiz? Ortada adayları olmadığı halde, üstelik nasıl belirleyeceklerinin yöntemi bile belli değilken, bütün hazırlıkları tamammış gibi davranmaları arasındaki boşluğun derinliğini göremiyor muyuz?    
    Şimdi de Tarkan’dan protest bir şarkıcı çıkarmaya çalışıyorlar. Oysa Tarkan piyasanın nabzını iyi tutmakla, az çalışıp çok kazanmak üzerine kurduğu tarzını ustaca yürütmekle ünlüdür. İsmini unutturmamayı, tam “kayboldu!” denileceği sıra yeniden görünmeyi başarır. Çok dinlenen, çok sevilen, piyasada ‘tutan’ ve dolayısıyla çok gelir getiren parçaları olmuş, sanatçılığını asla muhalif bir konumda inşa etmemiştir. Bir Joan Baez, Bob Dylan, Maria Faranduri değildir. Bir Rahmi Saltuk, Erkin Koray da değildir. Ahmet Kaya, Cem Karaca gibi sesi hiç gür çıkmamıştır. Selda Bağcan çizgisinde hiç yürümemiş, Edip Akbayram ısrarcılığında hiç olmamış, Fikret Kızılok gibi bir melodi de yakalamamıştır. Ruhi Su ya da Aşık Mahzuni dolaylarına hiç uğramadığını söylemeye bile gerek yok.
    Kısacası Tarkan, profesyonel bir ekibin ortaya çıkardığı, üzerinde ince ince çalışılmış, endüstriyel bir üründür. O kadar. Olsa olsa eğlence için kulak kabartılabilir, neşelenmek için tercih edilebilir.
    Evet, pandemide çok bunaldık. Ferahlamaya, umutlanmaya, gülüşlü günlere hasretiz. Evet parça da doğru zamanda ortaya çıktı. Normalleşmeye geçerken dilimize takılabilir.
    Ancak muhalefetin işine yaramaz. Parçayı manifesto yerine kullanamazlar. Yol haritası eksikliklerini bu parçayla gideremezler.
    'Geççek' elbet. Neler geçmedi ki! Pandemi de geçer, ekonomik kriz de. Bu mevsim de geçer, bu heves de… Tarkan da geçer, Tarkan’ın parçası da… 
    Siyasetin asıl aktörleri, asıl siz bu manevralarla sorumluluklarınızdan kaçamazsınız. Fazla zorlamanıza gerek yok. Geççekleri uc uca ekleyip merdiven yaparak yükselemezsiniz.

    YORUMLAR

    • 0 Yorum