İsmail SERT

    İsmail SERT


    NERDE KALMIŞTIK?

    14 Kasım 2020 - 17:15


    Hızlı bir haftayı geride bıraktık. Hafta sonu Merkez Bankası Başkanı Murat Uysal gitti, yerine Naci Ağbal geldi.
    Hafta başında ise Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak gitti, yerine Lütfi Elvan bakanlık görevini devraldı.
    Yeni başkanın ve yeni bakanın geçmişten getirdikleri profillerinden ve ilk demeçlerinin satır aralarından ‘olumlu’ işaretler alındı.
    Ertesinde Cumhurbaşkanı Erdoğan başka bir üslupla, yeni şeyler söyledi:
    “Ekonomide dünyanın ve ülkemizin içinden geçtiği süreçte yeni bir yaklaşımı hayata geçireceğimizi paylaşmıştık. İlgili tüm kesimlerle yakın diyalog ve işbirliği halinde ekonomide ve hukukta yeni reform dönemi başlatıyoruz. Yeni bir seferberlik başlatıyoruz”.
    İşareti alınan ‘olumlu hava’ memleket sathına yayıldı.

    Ardından Adalet Bakanı konuştu:
    "İster yerli ister yabancı yatırımcı olsun, uzun vadeli yatırımlar, öngörülebilir, sonuçları kestirilebilir bir hukuk pratiği ile yakından ilgilidir.” 
    Hukuku ekonominin destek ögesi olarak görmek elbette yanlış. Hukuka bir ‘piyasa aracı’ olarak da bakamayız. Zaten Adalet Bakanı da öyle bir şey demiyor, en temel gerçeği yeniden hatırlatıyordu.
    Olumlu hava daha da pekişmiş, kuvvetlenmiş oldu. Peş peşe olumlu yorumlar yapıldı. Borsacıların deyişiyle; “piyasa bu olumlu havayı satın aldı”.

    Artık önümüzde ‘hukuk devleti olmak’, ‘her konuda şeffaflık’ ve ‘ekonomik gerçekliklerin gereğini yapmak’ gibi hedefler duruyor.
    Tabi ki bunlardan ilkesel olarak vazgeçmiş, karar vererek sonlandırmış değildik. Ancak uygulamalarda istisna kabilinden kural dışına çıkmalar, teamüllerin üzerinden atlamalar, gerçekleri görmezden gelmeler, yasanın etrafından dolaşmalar çoğalınca Türkiye tablosunun hakim rengi değişmiş, koyulaşmıştı.

    Rivayete göre, ‘zurnanın zırt dediği yer’ Merkez Bankası rezervlerinin ne düzeyde olduğu sorusunun peşinden gidilmesiydi. Gerçekten de son günlerde ‘rezervin ne kadar kaldığı’ gündemdeydi ve bir tartışmadan çok, bir çekişmenin konusuydu.
    Yerli ve yabancı uzmanlar ısrarla rezervlerin azaldığını, hatta eksiye düştüğünü iddia ediyorlardı. Merkez Bankası yöneticileri temkinli açıklamalar yapıyorlar, rakam telaffuz etmektense, “rezervlerde sıkıntı yok” demeyi tercih ediyorlardı.
    Siyasi otoriteler ise yetkililerden aldıkları bilgiye dayanarak rezervlerimizin 90 milyar dolar olduğunu söylüyorlardı.  

    Yine rivayete göre sonunda anlaşılmış ki; ‘hain’ damgası yemeyi göze alan uzmanların söyledikleri doğruymuş. Geçtiğimiz hafta sonu başlayan değişim ve dönüşümü işte bu gerçeğin ortaya çıkması tetiklemiş.
    Aslında hazin bir hikaye. Ancak tökezlediğimiz yeri bilmek de önemli. Daha da önemlisi; düştüğümüz yerden ayağa kalkma cesaretine, azmine, kararlılığına ve umuduna sahip olmak.

    Şimdi ifadeler net, duruşlar kararlı. Sözler söylenip geçilen ya da söylenip unutulan türden değil. Öyleyse ‘kötünün iyisi’ bir yerdeyiz. Atalarımızın dediği gibi; ‘zararın neresinden dönersen kardır’ noktasındayız.
    Ve artık yeni bir dönemin başındayız. Başlama noktası olarak gösterilen yer tanıdık. Yazının başlığı da ‘yeni dönem’ adlandırmasının soru biçimi. Ara verdikten, dönüp dolaşıp aynı noktaya geldikten sonra sorduğumuz soru. Daha çok bu kalıpta kullansak da çeşitlendirebiliriz: Nerde hata yapmıştık? Nerde duraklamıştık? Nerde hedeften şaşmıştık? Nerde inişe geçmiştik? Hatta bunların hepsinin ortalamasını alsak da tamamını kuşatan kelimeyi bulsak; en doğrusuna ulaşmış oluruz.  

    Yeni dönem…!
    Yani eski yöntemleri terk edeceğimiz, ezbere yaptıklarımızı düşünerek, taşınarak, sorup soruşturarak yapacağımız bir zaman aralığı.
    Devletler de insanlara benziyorlar. Bazen yeni şeyler keşfediyorlar, bazen de kaybettiklerini bulup seviniyorlar. Kazandıklarının yanına kaybettiklerini koyarak, ince ayar verdikleri yollarına ‘yeni dönem’ adını vererek devam ediyorlar.
    Bu sevince çağımızın sıkı romancısı, felsefecisi ve tarihçisi olarak Umberto Eco’dan bir destek gelsin. ‘Foucault Sarkacı’ romanında diyor ki yazar; “Geri dönen her şey iyidir. Geçip giden, bir daha geri dönmeyen iyi değildir.”

    YORUMLAR

    • 0 Yorum