İsmail SERT

    İsmail SERT


    KENDİ KALEMİZE GOL

    07 Kasım 2019 - 15:05

     

    Galatasaray Santiago Barnebau stadında Real Madrid’e yenildi. Futbolun ‘yeşil sahadaki normali’ bu. Aksi sürpriz olurdu. Güzel olurdu.

    Futbolun ‘kağıt üzerindeki normali’ tabi ki bu değil. O normale göre, her takım her takımı yenebilir. Çünkü her takım sahaya 11 futbolcuyla çıkıyor ve top yuvarlak. Futbol bu ihtimalleriyle güzel. 

    Galatasaray’ın yenilgisine bir başka 6 Kasım kazası diyelim ve geçelim. Geçelim ve Galatasaray’ın sezon başından bugüne gelen fotoğraflarına daha yakından bakalım.

    İstanbul’daki Real Madrid maçında Falcao’nun oynama ihtimali vardı. Ve en büyük gol umudu oydu. Ancak Falcao maça çıkamadı. Umutlar dünkü deplasman maçına kaldı. Falcao’nun oynama ihtimali daha yüksekti. Fakat yine oynayamadı. Yenilmek bir yana Galatasaray şampiyonlar ligindeki 4. maçını da gol atamadan bitirdi. 

    Zamanı biraz geriye saralım. Sezon başında Galatasaray, Monaco’nun Kolombiyalı golcüsü Falcao’ya talip oldu. Hatta Falcao ilgisi ve sevgisi geçen yıl başlamış, yarım kalınca aşka dönüşmüştü. Adı bir ‘kurtarıcı’ olarak geçmeye başladı, tezahüratlar alıp başını gitti. Her şey tamam, bir tek O eksikti.  

    Güney Amerika’ya göre kısa bile sayılabilecek tam adı: Radamel Falcao Garcia Zarate. 

    Ceza sahası içindeki son vuruşlar açısından, neredeyse dünyanın en iyisi. 

    Bir futbolcudan daha fazlası. Twitter’da çok iyi. Dünyanın dört bir yanından 17 milyon takipçisi var. Galatasaray kulübünün 2 katı. Trump’ın 27 milyonuyla karşılaştırırsak ne demek olduğunu belki daha iyi anlayabiliriz. Kısacası; sadece bir futbolcu almış olmayacaksınız. ‘Yeni nesil diplomasi temsilcisi’ transfer edeceksiniz ve kamu diplomasisi atağına kalkacaksınız. Başka bir açıdan bakarsanız; çok etkili bir turizm elçisi getireceksiniz. 

    Transferinin gündeme gelişi bile ortamı hareketlendirmeye yetti. Bazı futbol  yorumcuları Galatasaray’ın Falcao’yu getiremeyeceğini iddia ettiler. Kendi aralarında iddiaya tutuşanlar da oldu. 

    Tartışmaların kulüp yönetimini ne kadar etkilediği bilinmez. Ancak Monaco’nun kapısı çalındı. Bu ilk temasta Monaco Teknik Direktörü Leonardo Jardim, Falcao’nun durumunu dürüstçe açıkladı. “Futbolcumuzun sakatlığı var.” Galatasaray yönetimi bu söze inanmadı. Talep ısrara dönüştü. Bu arada Falcao takımının maçlarına da çıkmıyordu. Doğal bir akıl yürütme ile kulübün futbolcusunu maçlara çıkartması, güzel oyununu, takımına katkısını gösterip fiyatını artırması gerekmez miydi? Böyle düşünülmedi. Galatasaray maça çıkmayan futbolcuyu almak için daha da hırslandı. Tavan yapmış bir özgüvenle denildi ki; “Falcao Galatasaray’a gelmeyi çok istediği için kendini riske atmamak için sakat olduğunu söylüyor.” 

    Yönetimin ve Teknik Direktörün doğruyu söyleme ihtimali hiç akıllara gelmedi ve ısrar devam etti. Bedeli yükseldikçe yükseldi. Sonunda Falcao, emeğiyle geçinen milyonlarca insanın yanında, telaffuz etmenin bile ayıp olacağı kadar yüksek bir bedel karşılığında Türkiye’ye getirildi.

    Ayağının tozuyla Kasımpaşa maçına çıkıp bir de gol atınca, “transferde tam isabet” denildi ve ‘oh’ çekildi. Ancak arkası gelmedi. Fenerbahçe karşısında 90 dakika oynasa da maça beklendiği biçimde imzasını atamadı. Sonrasında hep takımdan ayrı çalıştı. Üstelik durumu konusunda net bir açıklama da yapılmadı. Şimdi İspanya’da ve özel tedavisi sürüyor. Seyirci hasretle maça çıkacağı günleri bekliyor.   

    Peki Falcao aynasında kendimize baktığımızda, biz ne görüyoruz?

    İfade etmekte cesaret edilsin ya da edilmesin, geldiğimiz nokta şurası: “Meğer, Monaco Teknik Direktörü Leonardo Jardim doğru söylüyormuş!” 

    Acı ve pahalı bir ders. Bozulan mali tablo ve takım içi denge! Burada biraz duralım ve dersin özüne bakalım. Kişileri, hatta kulübü bile aşarak bir yorum getirerek diyebiliriz ki; “Sözün değerinin iyice aşındığı, çok azaldığı, hatta kalmadığı bir toplumla, sözün bir anlamının ve ağırlığının olduğu bir toplumun karşılaşması değil mi bu?  

    Deplasmanda Real Madrid’e yenilmek normal. Normal olmayan; sözün bir karşılığının olmaması ve söze inanmamayı alışkanlık haline getirmek! Dün akşamki farklı yenilgi, bir çok başka yenilgiler anlamına gelmiyor mu bizim için? 

    YORUMLAR

    • 0 Yorum