• Reklam
İsmail SERT

İsmail SERT


BİR ARAŞTIRMANIN SÖYLEDİĞİ

31 Mart 2022 - 12:46

Kurdish Studies Center, Rawest Araştırma ve Heinrich Böll Stiftung Derneği Türkiye Temsilciliğinin ortak çalışması olan ‘Kürtlerde Değerler ve Tutumlar Araştırması’ yayınlandı.
Araştırma 11 ilde 1369 kişiyle yapılan yüz yüze ankete dayanıyor. İstanbul ve Adana dışındaki 9 il Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinden seçilmiş.


1925’de Meclis Başkanı Abdülhalik Renda’nın hazırlattığı rapordan başlayarak, 2010 yılına kadar geçen 85 yılda, Kürtler üzerine 70’den fazla raporun olduğunu biliyoruz. Açıklanmayanların ve zaten açıklanmamak üzere yazılanların sayısı buna dahil değil. İsimlerini saymaya gerek yok, önde gelen bütün siyasetçiler, konuyu, sorunu, bölgeyi, ya da sosyolojiyi kökten kavrayabilmek için raporlar hazırlatmışlar.
Üstelik sadece iktidarların, siyasilerin değil, vakıfların, sendikaların, derneklerin, enstitülerin de raporları var. Asker bakışlı olup da silaha yaslananlar, sivil yaklaşımla hazırlananlar, hedefi çözüme dair modellere ulaşmak olanlar, sadece zemin etüdü yapmayı amaçlayanlar… En aykırılarından biri olarak Adnan Kahveci’nin hazırladığı rapor, tersten bakarak doğruyu yakalamaya çalışıyor, ‘Kürt Meselesi Nasıl Çözülmez’? başlığını taşıyordu.

Bunca rapora rağmen çözüm yolunda istikrarla yürünemedi, yürünse de geriye dönüşlere engel olunamadı. Hele 1984’den sonra terörle karışıp akut bir sorun haline gelince, artık raporlara sığmaz oldu.
Özal “Kürt meselesini mutlaka çözeceğim. Bu benim milletime yapacağım son hizmetim olacaktır” demişti. Olmadı.
Başbakan Erdoğan, “Kürt sorunu ne olacak diyenlere diyorum ki bu ülkenin başbakanı olarak o sorun herkesten önce benim sorunumdur” dedi.
‘Çözüm Süreci’, uygulamasında eleştirilecek yanlar olsa da bütün olarak doğru ve büyük bir siyaset idi. Sonuca ulaşamadı.
Ancak iktidarın silahlı teröre karşı yürüttüğü istikrarlı mücadele sonuçlarını verdi. FETÖ’nün içerden attığı çelmeler de sona erdirilince ciddi mesafeler kat edildi. Şimdi artık sadece sınır ötemizdeki terörden söz ediyoruz. O sahayı kontrol etme hakkımızı da dirayetle savunuyoruz.
Sözünü ettiğim son araştırmanın anlamaya dönüklüğünü gösteren başlığı, bölgenin normalleşme yoluna girdiğinin bir işareti sayılabilir. Ulaştığı bazı oranlar da zaten bu tespiti kuvvetle destekliyor.

Bazı sonuçlara daha yakından bakalım.
Bölgede halen başı çeken partinin HDP, ikinci sıradakinin AK Parti olduğu tespit edilmiş. Çalışmada AK Parti’nin ve MHP’nin Kürt sosyolojisinde oy kaybettiği söylenirken, HDP söz konusu olduğunda biraz mahcup bir dil kullanılmış: “HDP’nin de oyu kısmen azalıyor”. Bu sonuçlar ayrı ayrı ve uzun uzun değerlendirilebilir.
Araştırmaya göre Kürtlerin taleplerinde ilk sıralarda ‘özerklik’ ya da ‘bağımsız devlet’ yer almıyor. En başta gelen istekleri, yüzde 90 ile ‘anadilde eğitim’, yüzde 81 ile ‘anadilde kamu hizmeti’. Bu oranın partilere göre detayı ise şöyle: Anadilde kamu hizmeti talebi AK Partili Kürtlerde yüzde 74, HDP’li Kürtlerde yüzde 89. Bu oranlar, bu konuda yapılanlarla ve yapılmayanlarla birlikte ele alınıp ayrıca yorumlanabilir.
Araştırmada bunların ardından gelen talep; çözüm süreci. Çözüm sürecinin yeniden başlamasını isteyenlerin oranı yüzde 79. AK Partililerin yüzde 73’ü, HDP’lilerin yüzde 85’i çözüm sürecini istiyor. Bu çıkarım da önemli ve değerli.
Üzerinde durulması gereken bir başka sonuç, Kürtlerin yaklaşık yarısının ‘sağ’da ya da ‘sol’da değil ‘merkez’de olduklarını söylemeleri.
Türkiye ortalamasının hayli üstünde çıkan bu oran ilgi çekici. Çünkü ‘merkez’, kendi ideolojik kamplarına, ‘yankı odaları’na kapanmayanların, ‘öteki’ni dinlemeye hazır duranların, ondan etkilenmeye açık olanların alanı.
Önemsenmesi gereken başka sonuçlar da var. İkisini anarak bitireyim:
İstiklal Marşı ‘andımız’a oranla çok daha fazla benimsenmiş durumda. Ve göçün de etkisiyle, yeni kuşaklar öncekilerden daha çok Türkiyelileşme eğilimindeler. Yani, daha keskin bir neslin geldiği iddiaları gerçeği yansıtmıyor. Bu, gelecek seçimlerde daha çok ‘siyaset içi’ gerekçelerle oy kullanılacak demektir. İktidar da, muhalefet de buna dikkat etmelidir.
Sonuç olarak; yönlendirilerek kurgulanmayan, ‘sorun’ olarak adlandırmayan, ‘tanımaya’ dönük daha çok araştırmaya ihtiyacımız var.

YORUMLAR

  • 0 Yorum