İsmail SERT

    İsmail SERT


    AŞIYI ÇEKİŞTİRMEK

    10 Aralık 2020 - 15:57


    ‘Aşı tartışması’ ifadesinin grameri yeterince bozuk. Çünkü yaptığımız konuşmalar, tartışma tanımına pek uymuyor. ‘Aşıyı orasından burasından çekiştirmek’ desek daha isabetli olacak gibi.
    Yoksa aşıyı aşı olarak kendi aramızda nasıl tartışacağız? Bunu hangi bilgilerle, hangi referanslarla başaracağız?
    Aynı uzmanları birlikte dinlediğimize, aynı yazıları okuduğumuza göre, onları tekrar ederek birbirimizi ikna edebilir miyiz?  
    Ayrıca konuşulanlar, yazılanlar olması gereken çerçevenin dışına çoktan taştı bile. Tedavüldeki sözlerimize bakalım: Almanlar iyi araba yapıyorlar, aşıları da öyleyse şaşmamak gerekir! İngilizlerin acelesine bakarsak; mutlaka bir bildikleri vardır. Onlar yaş tahtaya basmazlar! Çin’in hangi ürünü iyi ki aşısı iyi olsun!

    Bildiklerimizden yola çıkarak, bilmediğimiz bir alanı aydınlatmaya çalışıyoruz. Bu adımlarla bir sonuca varamayız. Olsa olsa başladığımız yere geri döneriz.
    ‘Çin malı’ denildiğinde zihnimizde oluşan algı bir günlük değil. Uzun zaman içinde oluştu. Aşıyı onun istisnası tutmakta zorlanırken haklıyız.    
    Ancak batılı ülkelere baktığımızda her şey çok mu şeffaf?
    Bir büyük oyunları olduğunu, her konuyu onun bir parçası olarak ele aldıklarını bilmiyor muyuz?
    Hangi sorunu siyasetin, güç dengelerini gözetmenin dışında tutuyorlar?
    Hep stratejik, hep hesaplı değiller mi?
    Salgının başlarında maske kavgası yapmadılar mı?
    Komşu ülkeye giden tıbbi araç gerece havaalanında el koyarak korsanlıklarını göstermediler mi?  

    Aşıya silah gibi baktıklarını söylersek, günahlarına mı girmiş oluruz?
    Elbette hayır.
    Toparlayalım, bilenlere bırakalım desek de sorun yine netleşmiyor. Aşı konusunda doktorlar doktorlara karşı, uzman görüşleri uzman görüşleriyle çarpışıyor.
    İşin kötüsü kaçacak yerimiz de yok. Konu doğrudan sağlığımızı ilgilendirdiği, konuşulan bizim hayatımız olduğu için, ister istemez içindeyiz.
    Aşıda bulunduğumuz noktaya bakıp memleket adına kötümserlik çıkaranların sayısı da az değil. Yani “dünyada her ülke iyi, bir biz kötüyüz.” diyenler…
    Bu tavır bazıları için tamamen bir alışkanlık. Orda rahat ediyorlar.
    Oysa Korona’nın dünya düzenini değiştirişini gün gün takip ettik. Güçleriyle ters orantılı en aciz, en acınacak görüntüler ABD’den, İspanya’dan, Fransa’dan, İtalya’dan geldi.
    Bu görüntülerin devamında, aşıyı konuşurken ölçeği küçültmenin mümkün olmadığını görmeliyiz. Tek ölçek var: o da bütün dünya. Kısacası aşı, dünyanın dört bir yanında aynı kelimelerle, birbirine benzeyen kaygılarla ve korkularla konuşuluyor.

    Bir kere aşı, dünya çapında komplo teorisi üretmeye çok uygun bir alan. Ortaya atılan komplo teorileri de hayal gücüne sınır tanımıyor. Çip takılıp takip edileceksin… Bütün dünyayı bir merkezden kontrol edecekler… Üç vakte kadar kanser olup öleceksin… Bundan sonraki virüs saldırısında seni hiçbir ilaç kurtaramayacak… Neslin kuruyacak… Artık bildiğimiz insanın sonu geldi…
    Bugüne kadar duyduklarımızın en korkunçlarını işitiyoruz. Daha ötesi yok. Komplo teorilerinden korkmayanımız kalmadı. Neredeyse ‘korkanlar’ ve ‘daha çok korkanlar’ olarak ikiye ayrılıyoruz.

    Dünyanın pek çok yerinde, pek çok kişi ‘şimdilik’ kaydıyla geri duruyor ya da aşı olmadan Korona’dan korunmanın yollarını arıyor. Bir gözüyle de aşıyı izleyip “2. turda olsam mı?” sorusunun etrafında dolanıyor.
    Gelin dünya genelindeki son fotoğrafımıza yakından bakma cesaretini gösterelim: Yorgunuz, şaşkınız, aklımız karışık. Etrafımız virüsle sarılı, çember giderek daralmakta. Koridorun bir ucunda biz varız. Diğer ucundan, korunmalı kıyafetleri sebebiyle yüzünü seçemediğimiz bir hemşire bize doğru yürüyor.
    Yukarıda tuttuğu elinde aşı. Kolumuz sıvalı, gözlerimizi her an kapatabiliriz. Kulaklarımız duyduğumuz çelişkili ifadelerle dolu olsa da, son söyleneni ayırt etmiş gibiyiz.
    Biri “hiç acımayacak” mı dedi? Kim onu diyen? Yoksa kendi kendimize mi konuşuyoruz?

    YORUMLAR

    • 0 Yorum