Fatma BAŞALP AKÇAY

    Fatma BAŞALP AKÇAY


    DOLAR  NEDEN UYKUDA?

    09 Kasım 2019 - 00:08

     

    Barış Pınarı Operasyonu,  ABD yaptırımlarının kongrede kabulü,  bitmek bilmeyen Halkbank davası, Suriye meselesi, Ermeni tasarısı, S-400 füzeleri,  F-35 ambargosu, AB ülkelerinin notaları-vetoları, mülteciler, Trump’ın yanardöner twitleri…

    Bu kadar ulusal sorunu sayarken bile içimiz şişerken, şişmeyen tek bir şey var elimizde: DOLAR KURU

    Geçen sene bu zamanlar en büyük gündemimizin bir papazdan ibaret olduğu süreçte Bakan Albayrak’ın meşhur konuşması sırasında cümle başına on kuruş artan o dolar kuruna ne oldu?

    Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Bloomberg İngiltere röportajı sırasında zıpzıp zıplayan, bir gece Japon ev hanımlarının tepesi attı diye rekorlardan rekor beğenmeyen o yumurcaktan eser yok şimdi. 

    Peki ne oldu da Dolar/TL kuru duruldu, bu kadar negatif gündeme rağmen adeta bir sabit kur rejimine girdik?

    Bunun hakkında birkaç temel görüş var geniş kabul gören. Bunlardan ilki PARKING THE BUS yani otobüsü park etmek. Ülkede herkes alacağını aldı, köşesine çekildi, risk iştahını yazlıklarla beraber kaldırdı yani otobüsünü park etti. Dövizde olan dövizde, borsada olan borsada, faizde olan faizde…

    Kimse alım satım niyetlisi değil, kimse pozisyon değiştirmiyor ve bu yüzden fiyatlar stabil.

    Borsa artı eksi yüz binde, dolar 5.70-5.90 bandında salınıyor. Türk Lirası’ndakiler de faiz indirimleri gelmeden senelik kontratlarını yapıp pijamalarını giydiler.

    En önemlisi özel sektör dış ticaret dengesini kurdu ve döviz talepleri yok piyasadan. Tabi bu dengenin kurulmasının arkasında resesyon illeti olduğunu ayrıca belirtmek lazım.

    Bir de otobüsü zorla park ettirilenler var: Yabancı yatırımcılar.

    Türkiye menkullerini satıp çıkmaya çalıştıklarında Merkez Bankası onları SWAP piyasasında adeta kilitliyor, düşük TL arzı ve astronomik SWAP faizleriyle çıkışın maliyetini artırıp “vallahi bırakmam” diyor. Bunu gören yabancı yatırımcı çıkamıyor ama dışarıdan da giren olmuyor çıkamayacağını bildiği için.

    Türkiye’de herkesin bildiği sırlar vardır. Dolar kurunun oynamamasının bir diğer sebebini de bu sırlardan birine bağlayanlar çoğunlukta:  Merkez Bankası’nın kamu bankaları eliyle piyasaya dolar satışı.

    Sorsanız hangi banka, ne zaman ve ne kadar döviz sattı? Kimse konuşmuyor, koca koca ekonomi kanalları sanki paranın icadından habersiz “hangi banka, ne satışı allasen?”

    Sonuç olarak bir gerçek var ki sabah piyasa açıldıktan hemen sonra, piyasanın ihtiyacı varsa, yüklü mü yüklü döviz satışları gerçekleşmekte.

     Peki bu dolar değirmeninin suyu nereden geliyor. Bu da Türkiye’de sorulacak soru mu?

    Bankalarımız ağzına kadar döviz dolu. Bankalarımızda bulunan paranın yüzde 52’si döviz cinsinden. Özellikle bireysel yatırımcılar inanılmaz şekilde dolarize olmuş durumda ve bu kararlarından da kolay kolay vazgeçmeyecekleri açık.

    Bankalar “bu kadar doları ne yapayım ben yahu” deyip Merkez Bankası’na veriyor, karşılığında TL borç alıp bize TL kredi dağıtıyorlar. Merkez Bankası da bu dövizleri kamu bankalarına borç verip onlar eliyle piyasaya sürdürüyor. Kur ataklarına karşı bir döngü oluşmuş durumda.

    Peki bu yöntem uzun vadeli uygulanabilir mi? Kesinlikle hayır ve ekonomi yönetimi de bunun farkında zira Yeni Ekonomik Program’da 2020 Dolar/TL kuru averajı 6.41 olarak öngörüldü.  Bunun anlamı şu; çok sıktık Benjamin’in boğazını biraz salalım da nefes alsın adamcağız…

    Son bir iki senede tüm medyada ve tabi sokakta da dolar kuru kendine fetişsel bir algı yarattı.

    Halbuki ekonomimizin yüzlerce göstergesinden sadece biri. “Dolar 10 lira olacaaaak” tellallarıyla; “isterse dolar 100 olsun, ekmeği dolarla mı alıyoruz ki?”  Einstein’ları arasında bir algı savaşı maalesef odaklanmamız gereken asli ekonomik unsurları daha çok erteletecek gibi duruyor…

    YORUMLAR

    • 0 Yorum