Fatma BAŞALP AKÇAY

    Fatma BAŞALP AKÇAY


    ÜLKEMİN VİRÜS EKONOMİSİ VE SONRASI

    20 Nisan 2020 - 19:57

    Covid-19; gelişmiş, gelişmekte olan, gelişiyormuş gibi yapan, kriter farketmeksizin tüm
    ülkelerin ekonomisini alaşağı etti. “Kapitalizm ölüyor” feryatları, “Yeni Normal” teorileri,
    “Keynes ne adammış arkadaş” övgüleri hatta “Çare sosyalizm” iddiaları; bütün ekonomistler
    fikirlerini döktüler ortalığa… Tüm bu fikirlerden ilham alarak sadece reel verilere dayanarak
    ülkemiz ekonomisinin bir panoramasını yapalım.

    PANDEMİDEN ÖNCE
    Korona virüs, Türkiye’de ilk vakalarını göstermeye başlamadan hemen önceki duruma
    bakalım:
    ABD ile S-400 ve Halkbank davası sürecinde hafif yaptırımlar ve büyük yaptırım senato
    oylamaları sırasında kurun hafiften başını zaten kaldırmış olması. TCMB’nin tepki olarak
    elindeki ABD tahvillerinin büyük bölümünü satması. İdlip operasyonu yüzünden AB savunma
    ambargoları, fon kesintileri. TCMB’nin ikinci Rahip kur paniği olmaması için yabancıların TL
    üzerinde işlem yapabildiği SWAP kanallarına kısıtlama getirmesi. Soçi anlaşmaları, Rusya ile
    gerilim vs. Ve tüm bunların asıl sonucu; önce hazinede (askeri operasyon maliyetleri) ve
    TCMB rezervlerinde (kur baskılama) oluşturacağı orta ve uzun vadeli yük.

    VE PANDEMİ BAŞLAR
    Türkiye’de ilk vakalar başladığında tüm dünya ve ülkemiz otoriteleri pandemiye odaklandı.
    Yukarıda saydığım çoğu siyasi kaynaklı olaylar adeta askıya alınmıştı. Askıya alınamayacak tek
    bir şey vardı: ekonomi. Biz ise bu duruma yüksek faizlerle eurobond ihracı yaparak borçlanan
    bir hazine ve kuru tutmak için rezervini azaltmış bir TCMB, yabancı sıcak para kaçışında tarihi
    rekor yaşanmış bir ilk çeyrek ile yakalandık… Üzerine tabi ki zorunlu sağlık tedbirleri sonucu
    hizmet, ulaşım, tekstil, turizm, perakende sektörlerinin neredeyse tamamının durması,
    ihracatımızın AB’ndeki talep eridiği için azalışa geçmesi…
    Doğal olarak hem işveren hem çalışanlar hemen kafalarını devlete çevirdiler: “Bir şeyler
    yap”… Açıklanan ilk paket emlak kredi peşinatını %10 a düşürme gibi garabetleri içermekle
    birlikte yetersizdi..Neyse ki, daha sonraki paketler toplumu biraz rahatlattı. Özellikle telafi
    ücreti çalışan kesime, nakdi yardımlar gelirsiz kesime bir nefes oldu. Kamu bankaları
    öncülüğünde kredi ötelemeleri ve kredi limitlerinin artırılması, reeskontların altı ay
    ertelenmesi vs. işverene biraz moral verdi.
    Tüm ülkeler her haneye nakit para verme, şirketlere nakit yağdırma yarışındayken bizde
    neden kredilere yüklenildi? Cevabını yukarıda verdik; hazine zayıf, rezerv az. Her ülke kendini
    kurtarma derdindeyken borçlanmak da artık daha zor. FED ve ECB gibi TCMB’da para
    basmaya başlasa hiperenflasyon korkusu ellerini titretiyor. Açık olan tek bir şey var; bu
    alenen ilan edilmiş küresel resesyon döneminde Türkiye’ye nakit lazım, her ülkeye olduğu
    gibi. Yani Dolar!! FED’in dağıttığı 2 trilyondan fazla nakdi piyasa emdi bitirdi bile. Zira

    dünyadaki toplam borcun %75’i Dolar cinsinden. Bizimde bu sene ödeyeceğimiz Dolar
    cinsinden dış borç 178 milyar dolar. TCMB rezervi 55 milyar dolar. Üstüne turizmden bu sene
    gelemeyecek milyar dolarları düşünün…
    Ekonomi yönetimi bu parayı bir yerden bulmalı ve illa ki bir yerlerden bulacak. IMF kapıları
    şimdiden kapatıldı. Elimizde sadece TCMB başkanının “Diğer ülkelerle swap arayışlarımız
    sürüyor” cümlesi var. Tüm ekonomistler ve piyasa sonucun ne olacağını bekliyor. Bu döneme
    bir ad koysak kesinlikle adı “Belirsizlik”olur.

    PANDEMİ SONRASI
    Sağlık harcamaları, sosyal yardımlar ve direk ve dolaylı sektör destekleri sonrası tamtakır bir
    hazine… Tüm dünyadakiler gibi feleği şaşmış bir merkez bankası… Kredi vere vere mevduat-
    limit tüketmiş bankalar… Ve en önemlisi ağır yaralı bir reel sektör… Kronik korkumuz
    enflasyon ikinci planda, artık gündemimiz İŞSİZLİK olacak...
    Pandemi sonrası için genelde iki fikir çatışıyor: V şeklinde bir düzelme ya da U şeklinde acı
    çekerek bir düzelme. Şahsi fikrim Türkiye’nin girişimcisinden beyaz yakasına, mavi
    yakalısından, çiftçisine kadar dinamik bir yapıya sahip olduğu. Mesela Avrupa reel sektörü
    sağlam adım atar ama hantaldır. Türkiye reel sektörü diğer ülkelere göre eski tedarik
    zincirine daha çabuk ulaşacağına inanıyorum fakat küçülme pahasına. İşsizlerimiz çoğalacak,
    harcama yapamayacaklar, talep azlığından şirketlerimiz de küçülecek. Yani totalde
    ekonomimiz küçülecek, zayıflayacak. Talebi devamlı ayakta ve dinamik tutabilmek için belki
    de doğrudan gelir desteği gibi bir uygulama getirilecek…
    İşte bu durum belki de köklü reformları ülkemize farz kılacak. Katma değerli ürün yapanlar
    taçlandırılacak. Gıda, sağlık ve güvenlik alanlarında kendi başına yetebilecek güçlü bir sistem
    kurulacak..İş yerlerinde insan kaynakları alanında farklı çalışma tiplerine geçiş ile ilgili
    çalışmalar yapılacak, zira gördük ki; evden de işler yürüyor..iş seyahatleri ve toplantıları zoom
    ile yapılabiliyor…Daha az beton-daha çok teknoloji denecek. Nepotizm son bulacak,
    adaletten akademiye baştan bir liyakat yapılanması gelecek…Gelmesi gerekecek…
    Ülkemize bir musibetin bin nasihatten daha iyi geleceği bir gelecek umuduyla…

    YORUMLAR

    • 0 Yorum