İsmail SERT

    İsmail SERT


    VLADİMİR DREMLYUGA'NIN ON DAKİKASI

    07 Mart 2022 - 12:01

    Yıl 1968.
    Ocak ayının hemen başında Aleksandr Dubçek Çekoslovakya Komünist Partisi 1. sekreterliğine seçilir ve ‘Prag Baharı’ adıyla başlattığı reformlarla daha özgür bir rejim kurmaya girişir.
    ‘Varşova paktı’ndan çıkmaya niyeti olmasa da farklı düşüncelerin ifade edilmesine serbestlik tanımak, sosyalizmin yüzünü biraz yumuşatmak istemektedir. Sovyetler Birliği bu denemeden hiç hoşlanmaz.

    21 Ağustos 1968 günü Kızıl Ordu tanklarıyla ve 250 bin askeriyle Çekoslovakya’ya girer. Dubçek’in ‘güler yüzlü sosyalizm’ girişimine son verir. Bu işgale karşı çıkanlar da vardır. Rejimin bütün baskısına rağmen altı Sovyet vatandaşı askeri harekatı kınamak için Moskova’da, Kızıl meydanda toplanırlar. O küçük grubun lideri bir demiryolu işçisi olan Vladimir Dremlyuga’dır. Polis kısa sürede gösteriyi bastırır ve altı göstericiyi tutuklar. Dremlyuga’nın Polis merkezinde söyledikleri ibretliktir: “Kendimi bildim bileli bir yurttaş olmayı istedim. Yani kendi düşüncelerini övünçle ve rahatlıkla açıklayan bir insan olmayı… Gösteri sırasında on dakikalığına da olsa yurttaş oldum”.
    Yıl 2022.
    Rusya Ukrayna’ya tanklarıyla girdi.
    Başlangıçta tereddüt yaşansa da birkaç gün içinde yaşananın savaş olduğu konusunda herkes ikna oldu. Önce Putin’in pervasız yürüyüşünü gördük. Sonra Putin’in hesaplarının tutmadığı yorumları yapıldı. Ardından ünlü danışman Brezisnki’nin ifade ettiği gibi, Afganistan’da yaşanana benzer biçimde ABD’nin Rusya’yı tuzağa düşürdüğü iddia edildi.

    Rusya’nın Ukrayna’da kolay kaybetmeyeceğini söyleyenler, Ukrayna’nın kolay teslim olmayacağını da kabul ediyorlar. Rusya’nın uzun vadede ekonomik olarak dayanamayacağını, ABD’nin hiçbir seçenekte kaybetmeyeceğini söyleyenler de var.
    Evleri başlarına yıkılanlar, göç etmek zorunda kalanlar, görmesek de ölenler, yaralananlar yeterince acı verici. Ancak ‘savaşın büyük resmi’ henüz net okumalara izin vermeyecek kadar flu. Kısa, orta ve uzun vadede neler yaşanır? Putin’in güvenlik kaygıları nasıl giderilir? AB-NATO-ABD-Rusya-Çin arasındaki ilişkiler, rekabet ve çatışma nasıl bir dengeye oturur? Ekonomiler nasıl etkilenir? Enerji kaynaklarının kullanımı ve paylaşımı neler getirir? Nükleer tehditler nereye kadar sürer? Ortada çok değişkenli, çok yönlü, çok iç içe geçmiş karmaşık bir tablo var. Hepsini süzüp temel birkaç sonuç çıkarmak çok zor. Hatta imkansız.
    Ancak hepsi bir yana, kimin saldırdığını, suçluyu ararken nereye bakacağımızı biliyoruz. İster batının ince stratejisi sonucu, ister Zelenskiy’nin kışkırtmasıyla, ister içerde esen milliyetçi rüzgarların yelkenini şişirmesiyle, ister tarihe geçmek için, ister çılgınlığını zapt edemeyerek, ilk ateşi açan, ilk kanı akıtan Rusya, yani Putin’dir. Bu aşamada saldırgana “saldırgan” diyebilmek, kınayabilmek, itiraz edebilmek değerlidir. Bu kadarını söyleyemeyenlerin, arada kalanların, ideolojik körlük yaşayanların, ortaya konuşanların, yutkunanların çokluğu bu tavrı daha da değerli kılıyor.
    Soldan esen rüzgarların oradan oraya savurduklarına çok örnek var. Ben iki kurumsal örnekle yetineyim.
    TKP’nin yayınladığı bildiride Rusya’nın Ukrayna’yı işgal ettiğine dair tek bir cümle yer almadı. Buna karşılık ‘Ukrayna’daki faşist faaliyetleri, Rusça konuşan nüfusa yapılan ayrımcılığı, Ukrayna’nın gerici siyasi güçlerini, Donbass’taki silahlı saldırıları kınadılar.  
    HDP’nin yaptığı açıklamada ise “NATO ile Rusya arasındaki egemenlik mücadelesi”nden söz ediliyor. ‘İşgal’ kavramı kullanılmadığı gibi, Ukrayna hükümeti “iki blok arası gerilimi artıracak tutumdan vazgeçmeye” çağrılıyor.
    Zihin neden bu kadar tutulur? Dil neden bu kadar tutukluk yapar? Rusya’ya “dur” dersek, ABD emperyalizmine karşı çıkma hakkımız elimizden alınmaz. Ateşkes istersek, iki yüzlü Batı'ya ve Çin'e itiraz etme fırsatını da kaybetmeyiz.  
    Önümüzde iki seçenek var:
    Ya kurşun asker olmak, ortadan yürümek, aklını devreden çıkarmak, ezberlerle yaşamak, yakındakinin söylediğini tekrarlamak, kulağına birikeni seslendirmek…
    Ya da en temel insan gerekçelerle itiraz etmek, kendin olmak, aklını kullanmaya cesaret etmek, bir ses sahibi olmak, Vladimir Dremlyuga gibi on dakikalığına da olsa yurttaş olmak…

    YORUMLAR

    • 0 Yorum