İsmail SERT

    İsmail SERT


    SÜRÜ BAĞIŞIKLIĞI

    18 Mart 2020 - 18:36

    İngilizlerin Koronavirüsle mücadele için tercih ettikleri, adaya özel yöntemin adı bu.
    Kötülük, adlandırmanın bizatihi kötü oluşuyla başlıyor. Devamı da o yönde geliyor. Ya da
    bu ‘berbat adlandırma’ kötü yaklaşımla başlayan ve hep aynı doğrultuda atılan adımların
    son zirve noktası: ‘Sürü bağışıklığı’. Yani orijinaliyle: Herd Immunity. Herd, ingilizcede
    özellikle koyun ve keçi sürüleri için kullanılıyor. Başka hayvan sürüleri için başka
    kelimeler var. Örneğin; kuş sürüsü için flock, kurt sürüsü için pack.
    Sürü, insan söz konusu olduğunda, en kibar deyişle özensiz bir ifade. Konuşurken
    ağzımızdan kaçıverse de, pekala bir özürle geri alabiliriz. Ancak yazıda kendisine yer
    bulmasına ne demeli? Hele kavramlaştırma bunun üzerinden olabilir mi? Hiç yakışık
    almıyor, hiç de masum değil.
    Sürü, topluca ele almanın karşılığı olarak ve düzensizliği anlatmak üzere ‘pek çok’ yerine
    kullanılıyor. Tek tek bakmak, ancak aradaki farkları önce önemsizleştiren, sonra ortadan
    kaldıran biçimde yaklaşmak.
    İngilizlerin yaptığı bu. Soru şöyle gelebilir: Kendi halkına da mı? Maalesef evet. Dışarıda
    yüzyıllardır kullandığı ‘bakış açısı’ yerleşik hale geldiği için içerde de kullanıyor olsa
    gerek. Ve daha çok yaşlılarının öleceğini tahmin ediyor, hesabı ona göre yapıyorlar.
    İngiliz soğukkanlılığı bu olsa gerek. Soğukkanlılıktan öte ruhsuzluğun, katılığın,
    duyarsızlığın en dipteki buz hali.
    İngiliz hükümeti korona virüsü ile karşılaştığında, hastalığın yayılmasında bir sakınca
    görmedi. Fikrin akıl hocası, hükümetin danışma kurulundaki Profesör Graham Medley
    idi. Başbakan Johnson ‘farklı’ yaklaşımı şöyle izah etti: “korona ne kadar çok kişiye
    bulaşırsa o kadar iyi olur. Bu aynı zamanda nüfusun önemli bir bölümünün artık
    koronavirüs'e karşı bağışıklık kazanması demektir".
    Ve basit bir tavsiye ile yetinildi: “Hastalığa yakalandığından kuşkulanan kişiler
    kendilerini evde tecrit etsinler ve genel olarak hijyen tedbirlerini artırsınlar.”
    Daha geniş izah Profesör Graham Medley’den geldi:
    "Size tuhaf gelebilir ama ne kadar uzun sürerse o kadar iyi kontrol ediyoruz demektir.
    En kötü senaryo, salgının kontrolsüz ve hızlı bir şekilde yaşanıp bitmesi olur. Böyle bir
    durumda 15 hafta kadar sonra kriz sona erer. Bizim tercihimiz hastalığın yayılmasının
    çok daha yavaş bir şekilde ilerlemesi ve uzun bir zamana yayılması. Her iki durumda da
    toplumun önemli bir kısmı bağışıklık kazanır ama uzamasını, daha yavaş yayılmasını
    sağladığımız sürece daha iyi baş ederiz."
    Financial Times’a göre ‘İngiltere’nin bu stratejisi bir kumar. Hatta kaybedileceği
    şimdiden belli olan bir kumar!’ Bu düşünceye karşı çıkan ciddi uzmanlar da var. Sürü
    bağışıklığının ancak aşı ile mümkün olabileceğini ileri sürüyorlar. Örneklerini Çin’den
    veriyorlar: “Çin’de neden sürü bağışıklığı oluşmadı?” Ve bir itiraz daha: “Peki virüs
    mutasyona uğrarsa ne olacak?”
    Bir grup bilim adamı da İngiltere’nin, güya alternatif gibi sunduğu bu yöntemle
    çaresizliğini gizlediğini iddia ediyor. Onlara göre İngiltere, uzman personeline,
    altyapısına, hazırlıklarına, kısacası; sağlık sistemine güvenmiyor. Karşılaştırmalı bir
    istatistik, güvenmemelerinde haklı olduklarını gösteriyor. 100 bin kişiye düşen yoğun
    bakım yatağı sayısı Almanya’da 29.2, İngiltere’de 6.6, Türkiye’de ise 43.
    Dünya mücadele için çırpınırken, İngiltere’nin yaptığına ne diyebiliriz? “Bırakalım,
    toplum ayıklansın.” mantığı mı? “İçimizdeki zayıfları korona seçsin.” yaklaşımı mı?
    “Korona’nın seçimi bizim için adalettir.” anlayışı mı? “Ölen ölsün, kalan sağlarla biz sürü
    bağışıklığımızın tadını çıkaralım.” planı mı? Yoksa hepsi birden mi?

    İnsanlık topluca mutlu olmanın formülünü bulmuştu: “Bir insanın başına bir hal
    gelmişse, hepimiz sorumluyuz.” İngiliz gemisi buna çok uzak sularda karaya oturdu:
    “Çoğumuz ölse de hiç birimiz sorumlu değiliz.”
    Sonuç ne olursa olsun, her ülkenin Korona derdine düştüğü, dünyanın “nereye
    gidiyoruz?” sorularıyla kavrulduğu bu kaotik günlerde, İngilizlerin acımasızlığı satır
    aralarında kaybolsa da tarih elbette not edecektir.

    YORUMLAR

    • 0 Yorum