İsmail SERT

    İsmail SERT


    SALINCAK  DEMOKRASİ

    06 Kasım 2020 - 14:31


    ‘Salıncak Eyalet’ kavramı ABD’nin bu seçiminde daha çok duyulur oldu. ‘Siyasi tercihi net olmayan’ anlamında kullanılıyor.
    Bir seçimde demokratlar kazanmış o eyaletlerde, bir seçimde cumhuriyetçiler. Sürprizler yaşanmış, tahminler şaşmış ve dolayısıyla tahmin edilebilme sınırlarının dışına çıkılmış.

    5-6 eyaletten ‘salıncak’ diye söz edildi seçim boyunca. Geldiğimiz bu aşamada, bizim buna yorumumuz Karadenizli Temel’den öğrendiğimiz gramerle olabilir: “Ne üç beş eyaleti, meğer tüm ABD demokrasisi salıncakmış da biz yeni uyandık”.
    Burada ‘salıncağı’ biraz da ilkeleri, prensipleri olmama, siyasi duruşuyla güven vermeme ve kaypaklık hali olarak da anlayabiliriz. Konjonktüre göre bile değil, o güne, o ana göre seçim yapma tavrı!

    Seçimin üzerinde 3 gün geçti. ABD’nin salıncak demokrasisi bir o tarafa bir bu tarafa gidip geliyor. Belki karakolda, belki mahkemede zoraki netleşecek.
    Kestirmeden söylersek; Afganistan’ı ve Irak’ı “size demokrasi getireceğim” diyerek işgal eden ABD’nin içinde bulunduğu manzara çok vahim.
    Dünyaya nizamat vermeye çalışan ‘süper güç’ kendi evinde seçim yapamadı. Yapsa da sonuçlandıramadı. Makyaj silindi, illüzyon bozuldu.

    Seçim sisteminin şeffaflığı ve güvenilirliği, demokratik nezaket ve tahammül, toplumsal düzen, bağımsız yargı yerlerde sürünüyor. Şimdilik gösterici sınırında duran potansiyel saldırganlar Beyaz Saray’ın kapısında volta atıyorlar.
    Bir tek olumlu gösterge var. Seçime katılımın % 67’ye ulaştığı hesaplanıyor ki; bu 120 yılın rekoru. Ancak bu da ‘seçtirme-seçtirmeme’ çekişmesinin belirtisi olarak beklenen gerginliğin hanesine yazılıyor.

    The Washington Post’un seçimin sıcağı devam ederken attığı manşet ibretlik: A Nation Divided. Yani ayrışan, kutuplaşmanın zirvesine çıkan bir ülkeden söz ediyor. Birbirini duymalarına engel olan kakafoniyi, en tepeden aşağıya doğru akıp gelen ve toplumu kuşatan kaosu anlatıyor.

    “Ben gidersem Çince öğrenmek zorunda kalacaksınız” diyerek korku salan Trump mahkemenin yolunu çoktan tuttu. Mahkeme dediğinin de sırrı dökülmüş durumda. Aceleyle atadığı yargıcın profili sebebiyle o mahkeme şimdiden ‘Trumpçı’ damgası yedi bile. Bir hukuk devletinde yargıcın atayan başkana göre değil, kanunlara bakarak karar vermesi gerekmez mi? Buna kimsenin inandığı yok. Trump’ın düdüğünü çalması neredeyse normal karşılanıyor!

    Trump ‘yenilmeyi sevmeyen’ mizacını itiraf ediyor. Ekibine yaptığı konuşmada “kazanmak kolaydır, asıl kaybetmek zordur. Benim için daha da zor” diyor. “Joe amca”, “Uyurgezer Joe” diyerek dalga geçtiği, ABD’nin kurucu babalarından bile daha yaşlı olmasıyla tarif ettiği Joe Biden’a kaybetmeyi kolay kabullenmeyeceğinin sinyalleri çok güçlü.  

    Ve diğer perişanlıklar:
    Biden, “kimse demokrasimizi elimizden alamaz.” diyor. Bu ne demekse! ‘Trump’ın hukuk danışmanı mikrofon başına geçip, “oy kullananlar içinde marslılar bile olabilir” diyor. ‘Çöplüklerde Trump oyları bulundu’ haberleri yapılıyor. Trump’ın ruhani danışmanı, ayin adı altında, “zaferin sesini duyuyorum” diye şarkılar söyleyerek hoplayıp zıplıyor.
    Bana göre, seçim sonrasındaki bu belirsizliği 2000 yılındaki George W. Bush ile Al Gore arasındaki çekişmenin 36 gün sonra sonuçlanmasına benzetmek de doğru değil. Çünkü o zaman Florida sonucu başa baş giden seçim için kritik hale gelmişti. Dahası Florida seçimleri de kıl payı çıkınca, seçim atmosferi içinde anlaşılır biçimde itiraz edilmiş, oylar yeniden yeniden sayılmıştı. Şimdiki gibi gerginlikler, suçlamalar, hakaretler, tehditler, toplumsal kargaşa ihtimali yoktu. Nitekim Al Gore “ABD’ye zarar veriyor” diyerek seçimi George W. Bush’un kazandığını kabul ederek çekildi.
    Bu defa öyle değil. Seçim sürecinde küçük kaos provası yapan ABD’nin salıncak demokrasisi, kalıcı kaos ortamında sallanmaya hazırlanıyor.
    Ben, “kim kazandı?” sorusundan sıkılan uzmanlardan apaçık görüneni işaret eden bir cevap bekliyorum:
    “ABD kaybetti”.

    YORUMLAR

    • 0 Yorum