İsmail SERT

    İsmail SERT


    NATO’NUN FİLLERİ

    03 Aralık 2019 - 13:44

    Tartışmalı ve gerilimli geçeceği günler öncesinden belli olan NATO zirvesi, Londra’da toplanıyor. 

    NATO 70 yaşında. Biz insanların yaşı ile kurumların, ittifakların ve devletlerin yaşını karşılaştırmak anlamlı sonuçlar vermiyor. 70 yaş, insan için başka, kurumlar, ittifaklar ve devletler için başka çağrışımlar üretiyor.

    “Yaşlandı” diyemiyoruz NATO için. Ancak çağımızın karmaşık devlet ilişkileri içinde hedeflerinde aşınmalar olduğu bir gerçek. 

    NATO, komünizmin ilerlemesini durdurmak üzere, ABD’nin öncülüğünde kuruldu. Biz ittifaka bedelini baştan ödeyerek girdik. Kore’ye gönderdiğimiz askerlerin karşılığında kabul edildik. Ve coğrafya olarak güneyde olsak da, güçlü ordumuzla her zaman merkezinde yer aldık. Sorumluluklarımızı üstün gayretlerle yerine getirdik. ‘Birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için’ biçiminde özetlenebilecek, ittifakın çekirdeğini anlatan 5. maddeye her zaman sadık kaldık. 

    NATO’nun kurulduğu günden bu yana dünya çok değişti. Karşısındaki ‘Komünist Blok’ dağılalı 29 yıl oldu. Yani geleneksel düşman ortadan kalktı. Artık yeni düşmanlar olarak; ‘uluslararası terör’, ‘sayıları giderek artan ve sorun kaynağı haline gelen mülteci sorunu’ ve ‘siber güvenlik’ tanımlanmaya çalışılsa da yapısı ve işleyişi bunlarla mücadeleye uyumlu değil. 

    Başlangıçta güvenlik endişeleri ile bir araya gelen ve güven temelinde varlığını sürdüren NATO, artık daha yoğun eleştiriliyor.

    Fransa Cumhurbaşkanı Macron, önce “ABD’ye bağımlı olmayan, egemen bir AB ordusu kurmadıkça Avrupalıların güvende olamayacağını” söyledi. Almanya Başbakanı Merkel de buna paralel olarak, ‘gerçek bir Avrupa ordusu’ istediğini açıkladı.  

    Yakın zamanda Macron, “NATO’nun beyin ölümü yaşadığını” ifade etti. Bunun sebebini açıklarken, Türkiye’yi de haksız biçimde konuya dahil etti. O’na göre beyin ölümünün ilk sebebi, ABD ile AB arasındaki koordinasyon eksikliği ise hemen ardından gelen ikincisi; Türkiye’nin Suriye’ye müdahalesiydi. 

    Merkel, her ne kadar bu düşünceye katılsa da Macron’un bir adım gerisinde durmayı tercih etti. ABD ile AB arasındaki gerilimi artırmamak için bu sözleri “gereksiz bir saldırı” olarak nitelemekle yetindi. Oysa NATO’nun temel taşında yazılı olan, “bu ittifak, Amerikalıları içeride, Rusları dışarıda ve Almanları aşağıda tutmak kurulmuştur” sözünü unutmuş olması mümkün değildi.

    Ortada saklanamaz bir gerçek var. Trump, uzun zamandır üye ülkeleri umursamaksızın, sadece kendi çıkarlarını düşünerek kararlar alıyor ve uygulamaya geçiyor. İkide bir NATO’ya ayırdıkları yüksel bütçeyi gündeme getiriyor. Açık açık “NATO’yu anlamsız bulduğunu” açıklıyor. Pervasızlığını, ülkesini NATO’dan çıkaracağını söylemeye kadar bile vardırıyor. Dünyayı hegemonyasını altına almak için, her yere uzanıyor ve her bölgeyi karıştırıyor. Ve tabii ki; Fransa ve Almanya ile NATO üzerinden didişiyor. 

    İngilizlerin kullandıkları, kullanmayı sevdikleri bir deyim var: ‘Odadaki Fil’. Görmemenin imkansız olduğu sorunları anlatan bir deyim. Odanın içinde bir fil varsa, onu görmemek mümkün olabilir mi? O filin odayı başkalarına dar etmediğini söyleyebilir miyiz? Elbette hayır.

    Ancak olsa olsa, iriliği karşısında gerileyip, onu görmezden gelerek, bir tavır geliştirmiş olabiliriz. Israrla başka taraflara bakmaya çalışabiliriz, başka sorunlardan söz etmeyi, bütün gündemi diğer küçük sorunlarla doldurmayı seçebiliriz.  

    Buna rağmen, ne yaparsak yapalım, biliriz ki; odada bir fil vardır. Ondan söz etmeyince yok olmayan devasa bir fil… 

    NATO’nun filleri de belli. En büyük, dolayısıyla en yıkıcı fil, hiç şüphesiz ABD. Sonra onun karşısına çıkmak için fırsat kollayan orta büyüklükteki filler var: Fransa ve Almanya.

    Onlar dururken, en fedakar müttefik olan Türkiye’yi gündeme taşımaya çalışmak, büyük tutarsızlık. Suriye’ye haklı müdahalesini ya da Baltık vetosunu masaya koyarak Türkiye’yi sıkıştırmaya çalışmak hiç insaflı değil.

    Trump’ın yeniden seçilme ihtimalinin olduğu, Avrupa Birliği Ordusu’ndan söz edilmeye başlandığı, İngiltere’nin AB’den çıkmayı kafaya koyduğu dünyada NATO’yu ciddi kritik etmenin, kökten eleştirmenin, yeni baştan değerlendirilmesini istemenin yadırganacak bir yanı olmasa gerekir. Ve bunu yaparken, Türkiye gibi güvenilir bir müttefikten değil de fillerden başlamak en doğrusu olacaktır.

    YORUMLAR

    • 0 Yorum