İsmail SERT

    İsmail SERT


    HORASAN'DAN NE GELİR?

    30 Ağustos 2021 - 13:31

    Afganistan Asya’nın, Kabil Afganistan’ın, Kabil Havalimanı da Kabil’in kalbi. Dünya son günlerde bu denklemi neredeyse ezberledi. Kabil Havalimanı ve çevresi, Afganistan’ın 20 yıllık ABD’li tarihinin özetine ve finaline sahne oluyor. 
    ABD Afganistan’ı işgalinden 20 yıl sonra, başarı çıtasını fiilen ‘en az zararla çekilebilme’ seviyesine indirmiş durumda. ABD’nin ardından batılılar da diplomatlarını, vatandaşlarını ve yanlarında çalışan Afganları ülkeden kaçırıyorlar.  
    Havalimanında yaşananların kaostan başka bir tanımı yok. Kaosun zirve noktası. Uçaklar hayatla ölüm arasına çizilen ve giderek incelen çizgi üzerinden havalanıyorlar. Havalimanında her gün başka bir trajedi yazılıyor. Son bir umutla uçağın tekerleğine tutunmaya çalışıp can veren Afgan gençler, gün geçmeden ABD’de tişörte mizansen oluyorlar. Afganistan’ın gerçeği, ABD’de oyuna dönüştürülüyor.
    Kabil Havalimanı halk tarafından kuşatılmış durumda. Şartları ne kadar kötüleşse de dağılmıyorlar. Çünkü yerleştirilen algıyla; Afganistan zaten ‘ölünecek yer’, ABD ve Batı ise ‘yaşanacak yer’.
    Ve Kabil Havalimanında yaşanan patlamalar… ABD ve İngiltere yetkilileri saatler öncesinden saldırıların olacağını bildiler, bildirdiler ve özellikle kendi vatandaşlarını uyardılar. Yine de Taliban militanlarıyla ve sivillerle birlikte ABD askerleri de öldü.
    “Madem ABD biliyordu ve hâttâ kendisi düzenlemişti, öyleyse askerleri neden öldü?” sorusuna strateji uzmanları, kanımızı donduracak soğukkanlılıkla cevap veriyorlar: Böylece ABD, uluslararası toplumda kendi üzerine çevrilecek okları savuşturdu. Demiş oldu ki; “bu saldırıların arkasında ABD olsaydı, kendi askerleri ölür müydü?”
    Patlamalardan iç içe geçmiş birçok mesaj çıkartılıyor.  
    - ABD dünyaya diyor ki: “Afganistan’dan çekilmek, bakın ne kadar doğru bir karar!”
    - ABD Taliban’a diyor ki: “Patlamayı önceden haber verdiğimi unutma. Hâlâ bana muhtaçsın”.
    - Taliban başta Pakistan ve Katar olmak üzere ilgili bütün ülkelere diyor ki; “Afganistan’da istikrarı ben sağlayamazsam kim sağlayacak! Onun için bana destek olmalısınız”.
    - Taliban sertlik politikasını eleştiren herkese diyor ki; “Bakın görüyorsunuz, Afganistan sizin bildiğiniz gibi bir yer değil”.
    - Taliban kendi içindeki ayrılıkçılara diyor ki; “DAEŞ’in yeni versiyonuna karşı birlik içinde olmalıyız”.
    - Taliban dünyaya diyor ki; “Bakın benden daha şedit örgütler var. Beni tanımakta geç kalmamalısınız.”
    Mesajların kesiştiği alanlar, buluştuğu yerler var. Bunları birbirinden ayırmak tam bir uzmanlık işi. Uzmanlar bile temkinli yaklaşıyor, her şeyin çok sıcak olduğunu, sağlıklı yorum için zaman içindeki seyre ve yeni gelişmelere bakmak gerektiğini söylüyorlar.
    Bu arada yeni bir terör örgütü ortaya çıktı. Ya da bilinen örgütün yeni kolu: DAEŞ-H. Yani DAEŞ Horasan. İntihar eylemcileri eliyle yürütülen gözü kör teröre imza atan örgüt.   
    Bu kadar kanlı, kapsamlı, karmaşık ve şeytani planlar yapan batılı oyun kurucular, kelimeler üzerinden yaşanacak tahribatı hesap etmeyi de unutmuyorlar. DAEŞ olarak anılan örgütün ilk ortaya çıkışında ismi, Türkçe açılımından kısaltılarak IŞİD olarak telaffuz ediliyordu. Mesaj içindeki mesaj belliydi: Sanki Türkiye kurdurmuştu ya da arkasındaki devlet gücü Türkiye idi.
    Şimdi de DAEŞ’e bir ‘H’ ekleyerek, erenlerinin gülle yazdıkları Horasan’ı kanla yazmaya başladılar. Horasan bir coğrafyanın adı olmaktan öte, bir medeniyet ocağı, ‘güneşin yükseldiği yer’ olarak tanınıyordu. O ismi İslam’ın en karanlık yorumuna ekleyiverdiler.  
    Kabil’den Türk askerlerini çekmenin mükemmel zamanlamasının ardından, Horasan’ın o isimle anılmasına itirazın, bu zalimliklerin içinden Horasan’ı çekip almak için davranmanın tam zamanı.  
    Yarın birgün “Horasan’dan ne gelir?” diye sorulduğunda cevap ne olacak? Erenleri mi? Terör mü? Genç kuşaklar Google’a ‘Horasan’ yazdıklarında çıkacak döküm içinde erenleriyle ilgili bir sonuç olacak mı?

    YORUMLAR

    • 0 Yorum