İsmail SERT

    İsmail SERT


    GÖÇMEN SORUNUNUN KİMYASI

    25 Nisan 2022 - 17:20

    Arada unutmuş gibi yapsak da bir ‘göçmen sorunumuz’ var. Durduğu yer ve etkileşimleri itibariyle diğer sorunlara benzemiyor. Salınım kapasitesi inanamayacağımız kadar büyük. Ekonomiden, genelde uluslararası, özelde ABD ve Rusya ile ilişkilere, güvenliğe, sosyolojiye, hukuka, eğitime kadar çok geniş bir alana yayılıyor. Zaman boyutu da öyle. 10 yıl öncesinden başlatsak da, ne zamana kadar ‘sorun’ kimliği ile süreceğine dair bir tahminde bulunamıyoruz.  
    Konuşmaktan çok taraf tutmaya hazır olduğumuz, tırmandırılmaya, çarpıtılmaya, köpürtülmeye ve istismar edilmeye fazlasıyla açık bir sorun. Ve üstelik popülist yaklaşım ortaya atıldığında artık bir daha geri dönülemiyor. Akıl dışlanıyor, sağduyu unutuluyor, gerçekler göz ardı ediliyor. Birilerinin diline doladığı ezber hızla yayılıyor ve herkesi teslim alıyor.
    Suriyeli göçmenler sorunu, yakın zamanda yeniden ve hızla gündemimizin temel maddelerinden biri oluverdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan “onurlu bir şekilde geri göndereceğiz” diyerek tutumunu açıkladı. Bu cümledeki ‘onurlu’ nitelemesi önemliydi. “Ne olursa olsun göndereceğiz” demekle arasında çok fark vardı.
    Ardından devreye giren Bahçeli “bayramda gidenler gelmesin” ifadesiyle konuyu başka bir yere taşıdı. “Demografik istikbalimizi düşünmek zorundayız. Düzensiz göç adı konmamış bir istila. Ağır şartlar ortadan kalkınca mültecilerin gönderilmesi önerimizdir. Özellikle bayrama gidebilenlerin geri dönmesine gerek yok” diyerek tavrını netleştirdi.
    Hazırda bekledikleri anlaşılan bir kesimden gürültü yükseldi: “Madem gidebiliyorlar, demek ki oralar güvenli, öyleyse bir daha da geri gelmesinler”.
    Ve günün sonunda İçişleri Bakanlığı, Suriyelilerin bayramda ülkelerine gitmelerine izin verilmeyeceğini açıkladı. Popüler dil bütün bariyerleri yıkmış, hedefine ulaşmıştı.
    Konunun gerçeğini ortaya çıkaracak soruları bir kez de ben sorayım.
    Suriyeliler nereye gidiyorlar? Terk ettikleri evleri oralarda olsa dahi Esad’ın, YPG’nin, DEAŞ’ın kontrol ettiği bölgelere mi gidiyorlar? Türkiye’nin askeri operasyonlarla oluşturduğu geçici güvenli bölgelerinin dışına çıkıyorlar mı?
    Suriyeliler niçin gidiyorlar? Geride bıraktıkları aile fertlerini, akrabalarını, evlerinin kalanını, tarlalarını, yakınlarının mezarlarını ziyaret etmek için mi gidiyorlar? Yoksa tatil için mi?
    Sağduyulu bir çözümden yana isek şu sorulara da hakkaniyetle cevap vermeliyiz: Suriyelilerin bu kadar zor şartlara rağmen ülkelerine gidiyor olmaları, nihai geri dönüşlerine katkı sağlamaz mı? Topraklarıyla bağlarının kopmaması bir gün geri dönecekleri umudunu canlı tutmaz mı?  
    ‘Episdemik Cemaat’ kitabıyla tanıdığımız değerli akademisyen, rahmetli Hüsamettin Arslan bir konuşmasında -aklımda kaldığı kadarıyla- şunları söylemişti: “Devletimiz resmi kurumları itibariyle elbette bir ulus devlettir. Ancak halkımız gerçekte, yani uygulamada ve pratikte bir imparatorluk ahalisi olarak yaşamaktadır.”
    Biraz duraklamış, orada bulunanları gözleriyle taramış ve devam etmişti: “Bu küçük salonda bile imparatorluğun var olduğuna yürekten inanıyorum”.
    Avrupa’da son dönemde yaşanan siyasal ve sosyal gelişmelere baktığımda, hocanın sözlerini hatırladım ve daha iyi kavradım. Zira Suriye’den dört bir yana dağılan göçmenler henüz sınırlarına ulaşmamışken bile batılıların ırkçılığa savrulduklarını gördük. Yerlerinden öfkeyle kalktıklarına, sokaklardaki taşkınlıklarına, sözlerinin, satırlarının aralarındaki korkulara şahit olduk.
    Oysa biz -Hüsamettin hocanın dediği gibi- Türkiye’de derin bir hoşgörü havzasında, yumuşak bir tahammül zemininde oturuyoruz. Bu ülkede göçmen sorunu nispeten kolay yönetiliyorsa, devletimizin de böyle bir kaide üzerinde olması sebebiyledir.  
    Göçmen sorunu, seçim kampanyalarında itilip kakılmak üzere kenarda bekletilen bir konu olarak görülmemelidir. Bu toprakların doğal mirası olan iklimin ve duygunun üzerinde tepinilmemeli, pervasızca kullanılan popülist dil, siyasetin belirleyicisi olmamalıdır.   
    Sığınmacıları ekonomik sorunlarla baş etmeye çalışan halkın önüne çıkarmamalıyız.
    Göçmen sorununun kimyasını doğru analiz etmeli, ne kadar yanıcı ve yakıcı olduğunu görmeliyiz. Popülizm bize uzak olsun. Bize akıl, bize sağduyu, bize sakinlik gerek.

    YORUMLAR

    • 0 Yorum