İsmail SERT

    İsmail SERT


    GİTMEK Mİ ZOR, DÖNMEK Mİ? 

    12 Kasım 2019 - 15:12

    9 Kasım 2016’da Başkan seçilen Trump, koltukta 3 yılını 3 gün önce doldurdu. Bu 3 yıl içinde, herhangi bir vesileyle henüz Türkiye’ye gelmedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Başkan Trump bugüne kadar Beyaz Saray’da 11 kez görüştüler. 12. görüşme için yapılacak olan bu seyahat, hiç olmadığı kadar sıkıntılı ve bir o kadar da kritik görünüyor. Dosyalardaki konular hep yarım, sorunlar hep zamana yayılan türden. İlişkiler hiç de normal olmayan bir eksende ilerliyor ve çok sağlıksız. Hele bazı sorunlar var ki; üzerine sanki ABD tarafından ‘çözülemez, ancak konuşulabilir’ damgası vurulmuş. 

    Açıkçası; bu seyahatten, hiçbir dosyadaki hiçbir sorunun çözümünde kayda değer bir ilerleme olmadan, özetlenebilecek kadar net yol alınmadan, temenniler, iyi niyet ifadeleri, öneriler ve yeni ev ödevleri ile dönülebilir. 

    Zaten ABD’ye gitme kararının telefon diplomasisi ile alınan yoklamalardan sonra ve düşünerek verilmesi de gelinen noktadaki sıkıntıları açık ediyor. 

    Hiçbir dosya ya da sorun yeni değil. Çoğunda müzakere zorlukları yaşanıyor ve diyalog zemini daralmış durumda. Neyle karşılaşacağı da aşağı yukarı biliniyor. 

    - Türkiye “güvenli bölge” konusunu açacak. ABD, “o bölgelerde bizden çok Rusya ile muhatapsınız. Önce yakın dostunuz(!) Rusya ile halledin.” diyecek.

    - Türkiye, PYD-YPG’nin PKK’nın uzantısı bir terör örgütü olduğunu anlatmaya çalışacak. ABD, kendisine yoldaş seçtiği PYD-YPG ile Türkiye’yi barıştırmaktan söz edecek. 

    - Türkiye, terörist Ferhat Abdi Şahin’le yaptıkları görüşmeleri kınadığını bir de yüzlerine karşı söyleyecek. O teröristin sorumlu olduğu olaylarda şehit düşenleri anlatacak. ABD önce muhtemelen duymazdan gelecek. Sonra, “biz ona kendi aramızda YPG Komutanı Mazlum Kobani diyoruz.” cevabını verecek. 

    - Türkiye Halk Bankla ilgili dosyanın bedelini ödediğini dile getirecek. ABD ‘Barış Pınarı Harekatı’ ile yeniden ısıttığı dosyayı, kapatmaya hiç niyetli olmadığını hissettirecek. 

    - Türkiye, Temsilciler Meclisinde aleyhinde alınan kararları gündeme taşıyacak. ABD “bu, sizin ‘öteki Amerika’ ile aranızdaki bir sorun.” diyecek.

    - Türkiye FETÖ elebaşının teslim edilmesini, hiç olmazsa bu yolda ilerleme sağlanmasını isteyecek. ABD en iyimser ifadeyle “henüz vakti var” demeye getirecek. 

    - Türkiye “güvenliğim” diyecek. ABD “İsrail” diyecek.

    - Türkiye ‘çirkin mektubu’ masaya koyacak. ABD, ‘yüzyıl önce gönderilmiş’ gibi yaklaşacak. 

    - ABD İran’a yönelik planlarından konu açacak, Türkiye söze, “komşumuz İran” diyerek başlayacak. 

    - Türkiye, “F-35 konusunda yapılan açık haksızlıktan” söz edecek. ABD, “Ama siz de S-400’leri aldınız.” diyecek.

    - Türkiye, Bağdadi dosyasını gündeme getirecek. ABD, “Bırakın. Biz gereğini yaparız.” diyecek.

    Bütün bunların yanında karşı taraftaki muhatabımız Trump. Üstelik aynı gün Trump’ın azil süreciyle ilgili Kongre oturumlarına başlanıyor. Koltuğundan olma endişesi yaşamasa da, hatta güçlenerek çıkacağını bilse de, canı sıkılan Trump bir sabah twitter mesajıyla ortalığı dağıtabilir. Bunu yapmasa da Trump’ın sınırlı konsantrasyonu bu kadar ağır dosyayı sonuçlandırmaya yeter mi?

    2. Dünya savaşının sona ermesinden bu yana Türkiye, ABD’yi ‘dost’ biliyor. Geçen bu kadar zamandan sonra geldiğimiz nokta, çok bilinmeyenli, çok sorunlu ve çok çelişik. İki ülke düşman değil. Peki müttefik mi? O da belli değil. 

    Bütün bu sorunlu alanlardan bağımsız gibi duran bir başlık da var: İki ülke arasındaki ticaret hacminin 100 milyar dolar olması hedefi.’ İş insanları belirsizliklerden ve baş ağrılarından sıyrılıp, “sorunlar başka, ticaret başka” diyerek mesafe alırlar mı? Neden olmasın? Olur mu olur.

    Yola çıkarken çekilen fotoğraf bu. Bakalım dönüşteki manzara ne olacak?
















     

    YORUMLAR

    • 0 Yorum