İsmail SERT

    İsmail SERT


    DEMOKRASİ FİLTRESİ

    05 Aralık 2019 - 12:36

     

    Konumuz filtresiz, tam adıyla; baca gazı kükürt giderim tesisi olmayan, çoğunluğu 80’lerden kalma 13 termik santrali. 

    Kömüre dayalı 68 termik santralinin toplam gücünün yüzde 42’sini üreten bu 13 tesis 2013 yılında özelleştirilirken, şirketlere bir ayrıcalık tanınmış. Bacalarına filtre takmak da dahil olmak üzere, çevre yatırımlarını tamamlamaları için 2018 yılına kadar süre verilmiş. 

    Haziran 2016’da Meclis’e getirilen Elektrik Piyasası Kanunu’na konan bir maddeyle santrallere tanınan muafiyet süresi 2019 yılı sonuna kadar uzatılmış. 

    Sürenin dolmasına kısa bir zaman kala, tesislerin yükümlülüklerini tam olarak yerine getiremedikleri anlaşıldı. Yıl sonunda üretimlerini durdurmak zorunda kalmaları söz konusuydu. Üretim mi?, Çevre duyarlılığı mı? ikileminde, tercih üretimden, dolayısıyla işsizliğin artmamasından yana kullanıldı. 

    Muafiyet sürenin iki buçuk yıl daha uzatılması için, kasım ayında TBMM’ye verilen yasa teklifi, 203 AK Parti’li, 14 MHP’li milletvekilinin oylarıyla kabul edildi. Muhalefet partileri oylamayı pek ciddiye almamışlardı. CHP’den 27, İyi Parti’den 7, HDP’den 4 ret oyu geldi. Ret oylarının toplamı ancak 36’yı bulabildi.  

    Muhtemel ki; yasanın nasıl olsa geçeceğini düşünmüşler, bu tavırlarıyla muhalefetin işlevini küçümsediklerini ve alanını daralttıklarını hesaba katmamışlardı.   

    Yasanın meclisten geçip, onay için Cumhurbaşkanına havale edilmesiyle, kamuoyunda ve özellikle sosyal medyada itirazlar başladı. Kamuoyu adeta meclisteki muhalefetin görevini tam yapmamasından doğan açığı kapatıyordu. Ortaya çıkan tepkinin sağlam gerekçeleri her platformda seslendirildi. 13 santralin 2 buçuk yıl daha çevreyi kirletmeye devam etmeleri kabul edilemezdi. Başta bu santrallerin kurulu olduğu yöreler olmak üzere, Türkiye’nin dört bir yanında gösteriler yapıldı.  

    Aradan iki hafta geçti. Cumhurbaşkanı yasayı veto etti. Veto gerekçesinde Anayasa’nın 56’ncı maddesindeki “Herkesin sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkı”na atıf yapılıyordu. Bu veto, çevreci bir bakışla, toplum sağlığını ve çevre koruma duyarlılığını, üretim ihtiyacının üstünde tutmak demekti. 

    AK Parti’li vekillerin oylarıyla kabul edilen yasa, Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından veto edilmişti. Beklenmedik bir durumdu. Ortama şaşkınlık iklimi hakim oldu.  

    Şaşkınlıktan ilk olarak gençler çıktılar. Espriler yaptılar, fıkralar paylaştılar. Epey neşelendiler. Onları ayrı bir yere koyalım. 

    Filtre muafiyetinin uzatılmasına itiraz edenlerin çoğunluğu bu beklemedikleri adım karşısında ne diyeceklerini bilemedi. Vetodan mutlu olmadı. Onlara göre, ortada ‘çok yaman bir çelişki’ vardı. Hatta iktidar, kendi kendisini veto etmişti. Bunların ve benzerlerinin dışında farklı bir söz duyulmadı. 

    Halkın dikkate alınmasından, kamuoyunun itirazının değer kazanmasından söz eden olmadı. “İşte demokrasi böyle bir rejimdir, girilen yanlış yollardan halkın tepkisi üzerine dönülür. Fena da olmadı. Bu da bir adımdır.” diyen çıkmadı. 

    Peki ne isteniyordu? Tepkiler yükselecek, Cumhurbaşkanı görmezden gelecek. Tepkiler daha da yükselecek… karşı tepki daha da artacak…!? İktidar “güç bende” diyecek. Onlar ‘sürekli muhalefet’ konumlarını pekiştirecekler. Bu muydu istenen?

    Bir an için tersini düşünelim. Kamuoyunun, çevre örgütlerinin, çevreye duyarlı çevrelerin bunca itirazına karşılık, Cumhurbaşkanının meclisten geçen yasayı veto etmediğini varsayalım. Muhalefet bu durumda ne söyleyeceğini biliyordu. İdmanlıydı. Ancak öyle olmadı.  

    Hep denir ya, “bardağın dolu tarafına bakalım.” diye. Bu olayda, sonuca odaklanıp bardağın sonradan doldurulan tarafına bakmak çok mu zor? “Demokrasi uzun ince bir yoldur.” demek mümkün değil mi? Aklın, sağduyunun ve kamuoyunun talebinin baskın çıkmasına sevinmenin bir yolu yok mu?

    Özetin özetiyle durum şu: Yasama sürecinin sona yakın bir aşamasında ‘demokrasi filtresi’ devreye girdi, çevre duyarlılığı ve de çevre kazandı. Bu, her şeye rağmen mutlu olunacak bir tablodur.

    YORUMLAR

    • 0 Yorum