İsmail SERT

    İsmail SERT


    DAR ALANDA SİYASET

    27 Ocak 2022 - 12:14

    Türkiye’de siyasetin alanı ne kadar geniş? Türkiye’de siyasetin alanı genişliyor mu?, daralıyor mu? Siyasetin alanının, daha doğrusu siyasetin daralma eğilimi varsa, onu fark ediyor muyuz? İtirazımız var mı? Genişletmek için bir yol biliyor muyuz?
    Futbol geniş bir sahada oynanıyor. Geniş sahada olduğu için çok seçenekli zikzaklar çizilebiliyor, sürpriz kombinasyonlar ortaya çıkabiliyor, top çok kısa süreler içinde hızla alan değiştirdiğinde, oyun bambaşka bir heyecana bürünebiliyor.
    Masa tenisinde ise alan dar. Sonuçta bir masa. Alanın kısıtlı olması, neredeyse birbirinin tıpkısı olan zincirleme hareketler ortaya çıkarıyor. Seyirciler estetik ve akıl dolu varyasyonlara değil, olsa olsa hızlı oyuna, alınacak sayılara ve sonuca odaklanıyorlar.
    Beklenen kar yağışı İstanbul’da pazartesi günü öğleden sonra başladı. Çok geçmeden de şehri teslim aldı. Olumsuzluklar, mağduriyetler ve şikayetler büyüktü. Yollarda kalanlar, evlerine ulaşamayanlar oldu.
    O gecenin ertesi gün twitter’dan fotoğraflı bir haber servis edildi. Habere göre ilk akşamın o zor saatlerinde İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, İstanbul’un bir ucunda balıkçıdaydı. Böyle bir habere inanmak kolay değildi. Şüphelenme hakkını kullananlar çoğunluktaydı. 
    Aynı haber farklı kaynaklardan ısrarla yayılmaya devam etti. Çok geçmeden habere itirazlar yükselmeye başladı. Fotoğrafların eskiye ait, haberin de düzmece olduğunu söylüyorlardı. Haberi yayanları iftira atmakla, yalancılıkla, acizlikle, zavallılıkla, utanmazlıkla suçluyor, tez elden özür dilemeye davet ediyorlardı.
    Kimler yoktu ki bu kervanda. Gerçeği anlatmak sorumluluğundaki CHP’nin Yerel Yönetimlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Seyit Torun ve İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu başta olmak üzere, eski yeni CHP Milletvekilleri, gazeteciler, sanatçılar ve sayıları belirsiz twitter ahalisi…
    Bir süre geçti. İmamoğlu cephesinde sayılan ve onu savunması beklenen bir gazeteci olayı doğruladı. Yalanlama yarışında önde olan bir haber sitesi de ona katıldı. Durum netleşti. Fotoğraf 24 Ocak akşamına aitti, yani haber doğruydu.
    ‘Trol’ suçlaması savurup heyheylenenlerin kendileri ‘trol’ olmuşlardı. Özgüvenle sivrilttikleri tivitlerini sessizce sildiler ve olay mahallinden uzaklaştılar.
    En sonunda İmamoğlu krizi yönetmeye ‘mola’ verdiğini kabul etti. Meteorolojinin günler öncesinden bilgilendirmesine rağmen, İngiliz büyükelçisine ayıp olacağını düşündüğünden randevuyu iptal etmemiş, o balıkçıda buluşmuş, yemek yemişti. İtiraf ederken ‘ne var bunda canım!’ tavrındaydı.
    Olayın kriz yönetiminde zafiyete yol açıp açmadığı çok tartışıldı. Umursamazlık mıydı?  Şımarıklık mıydı? İstanbul halkı bir yana, İngiliz elçi bir yana mıydı? Bunlar çok konuşuldu.
    Bir an için bu tartışmaları kenara koyup memleket siyasetinin ekosistemine bakalım. Yazının başında kullandığım metafora dönerek anlatmaya çalışayım: Siyaset, futbol sahası kadar geniş alan sunuyorken, siyasetçilerimiz alanı daraldıkça daraltıyorlar. Siyaset, sosyal medyanın düzeyi giderek düşen itiş kakış tekniklerine inmiş durumda. Neredeyse ezbere edilen sözler, gözü kapalı edinilen pozisyonlardan ibaret.
    Şöyle bir resmi gözümüzün önüne getirelim. Saha futbol sahası. Ancak tamamı kullanılmıyor. Sahanın ortasına bir pingpong masası konulmuş. Yani twitter. Futbol topunu pingpong topu kadar küçültmüşler. Yani tivit. Siyasetçilerimizin ellerinde birer raket, takır tukur sesler çıkartarak maç yapıyorlar. Top bir o sahada, bir bu sahada.
    Futbolun geniş alandaki açılımlarının, ince taktik salınımlarının, beceri isteyen hamlelerinin yerinde, masanın iki yanı arasında hızla gidip gelen bir minik top var. O minik topu yakalamaya çalışırken, bir o tarafa, bir bu tarafa çevirmekten başımız dönüyor. Her yerde kakafoni, her yerde gürültü. 
    Maçın bir kazananı olsa da kaybeden, oksijensiz kalan, daralan siyaset.

    YORUMLAR

    • 0 Yorum