İsmail SERT

    İsmail SERT


    "BİNDİK BİR ALAMETE…"

    07 Haziran 2021 - 11:23

    İlk videolarla böyle söylemiştik.
    Nereye gittiğimizi bilmiyorduk.
    Sonrakilerle tozlu topraklı, taşlı çakıllı yollara saptık, sarsıldık. 8. videoyla bir tünele girdik. 9. ile tünelde ilerliyoruz.


    Bu defa daha küçük ve kimliksiz bir odadan sesleniyor Peker.
    Kadrajda, referans alınacak ve yer tespiti yapılacak türden görüntü yok.
    Masasının üzerinde yine tespih, yine kapalı zarflar, yine Zülfikar. İki yeni obje var. Tripod üzerindeki dürbünün mesajı açık.
    Ayrıca ‘büyük ve sırlarla dolu olanını temsil ediyor olsa gerek’ diye düşündürten bir küçük sandık. Yazı tahtası boş. Kitap olarak yine Mario Puzo’nun Aile’si. Yeni kitap yine Mario Puzo’dan: Münih’e Kadar Altı Mezar…


    Peker’in baştan bu yana iki muhatabı var. Daha yukarda tuttuğu ilkini açıktan söylüyor: “dostlarım, kardeşlerim” diye hitap ettiği halk, millet, yani biz izleyiciler.
    Peker halkta oluşturduğu yankının ne kadar önemli olduğunun farkında. Sosyal medya ahalisinin her daim sayan, sayıyı özellikle öne çıkaran, sayısal üstünlüğe teslim olan özelliğini doğru teşhis etmiş.
    İlginin çokluğu, izleyicilerinin olağanüstü kalabalığı kendisi için bir anlamda meşruiyet zemini oluşturuyor.
    Yapılan yorumlar, bağlılık ve destek ifadeleri ise o meşruiyet çerçevesinin içini dolduruyor. Sonuçta ortaya çıkan; her haliyle başarılı bir iletişim modeli.

    Orijinal, kendine özgü şartlarda doğmuş ve öylece devam eden bir olay var karşımızda. ‘Görmezden gelmek’ seçeneğini hiç konuşmayalım. Şablonlarla açıklamaya çalışmak, ezberlerle konuşmak da pek mümkün görünmüyor. Can havliyle cevaplar yetiştirmek de doğru değil.
    İstihbarat teşkilatlarının kontrolünde biri kabul ederek analiz yapmak kolaycılık olur. Söz konusu teşkilatlar ortaya çıkan böyle bir kişiyi etkilemeyi, onu kullanmayı elbette düşünüyorlardır. Ancak istemek başka, gerçekleştirmek başka…
    Sondan başa gitmenin her zaman doğruya götürmediğini de biliyoruz. Yani ‘anlatılanlar kimin işine yarıyor?’ sorusunun cevabını merkeze almak sonuç vermiyor. ‘Anlatılanlar kimi zor durumda bırakıyor?’ sorusu da aynı.
    Önüne konulan metinleri okuduğunu iddia etmek de fazlaca ezber. Bu metinleri kim yazabilir? Nihayetinde kendisini anlatıyor.
    Peker en büyük sözleri doğrudan ilk muhatabına veriyor. Aradaki bütün makamları bir tarafa koymuş.
    En ağır taahhütlerde bulunurken karşısında halk var. ‘Söz’ün anayasa olduğu bir düzenin kurucusu ve işleticisi olarak, halka yamuk yapmayacağını her fırsatta tekrarlıyor ve gösteriyor.
    Kendisine yöneltilen her soruyu en samimi biçimde cevaplıyor:
    “Diyorlar ki, şimdiye kadar neden anlatmadın? Kardeşim nasıl anlatayım? Benim işlerim daha karışıktı. Onun için anlatamadım.”


    Peker gözünü karartmış. Uzun süre yurt dışında kaçak yaşamaktan tutun da öldürülmeye varıncaya kadar çok şeyi göze almış. Göze aldıklarını samimiyetinin altlığı olarak kullanıyor.  
    9. videoda, PKK kamplarında teröristlere çiçek veren Doğu Perinçek’ten, oğlunu savunmak için kendini fazlasıyla öne atan Binali Yıldırım’a ve kara paracı Sezgin Baran Korkmaz’a varıncaya kadar pek çok kişinin adı geçiyor. Akit medya grubundan Hürriyet’e kadar pek çok gazete, Abdülkadir Selvi’den Veyis Ateş’e kadar pek çok gazeteci var. Edebiyatçı olarak Vedat Türkali ve Mehmet Akif.
    Peker’in hedef tahtasındaki asıl kişi değişmiyor:
    İçişleri Bakanı Süleyman Soylu.
    Sigorta şirketinin 57 kat büyümesini anlatarak giriş yapıyor.
    Ardından Sezgin Baran Korkmaz’la, üstelik arandığı bir tarihte İçişleri Bakanlığında görüşme yaptığına, kaçması yönünde telkinde bulunduğuna dair büyük iddiasını dile getiriyor!
    Ve üstelik bu hizmetin karşılığı olarak 45 milyon dolar alacağından vazgeçmesini talep ettiğini!...
    Borçlunun Koç ailesinin damadı ve Galatasaray cumhuriyetinin büyük abisi İnan Kıraç olması olayı biraz daha ilginç hale getiriyor.


    Buraya kadar hep ilk muhatap üzerinden ilerledik.
    Peker’in ikinci olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı muhatap aldığını, daha doğrusu almaya çalıştığını karinelerden çıkarabiliyoruz.
    Ona saygıda kusur etmiyor. Şimdilik sadece hedefinden seken atışlar ona doğru yöneliyor.

    Sonraki videolarda “bindik bir alamete / yaklaşıyoruz kıyamete” der miyiz?

    YORUMLAR

    • 0 Yorum