• Reklam
Fatma BAŞALP AKÇAY

Fatma BAŞALP AKÇAY


SİMİT SARAYI VE DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ

23 Aralık 2019 - 13:35

Bu yazım yayınlandığında bana, "yahu gündem çoktan değişti; şu an Sinan Aygün ve Mansur Yavaş polemiği konuşuluyor" diyeceksiniz ama benim gündemim maalesef değişmedi.

Aslında olaylar hep aynı kalıplaşmış düzende bir ileri, bir geri tartışılıyor. Noktayı bir türlü koyamıyor, kral çıplak diyemiyoruz… Bu yüzden simitlere-gevreklere geri dönelim.
Simit ve benzeri hamur işlerini satan bir işletme nasıl olur da bu kadar büyür? sorusu ile başlamak istiyorum. İşletmen büyüse büyüse Türkiye sınırları içinde pek çok franchise ile yoluna devam eder.
Fakat Hollanda, Londra, New York gibi pahalı şehirlerin lüks caddelerinde nasıl olur da şube açabiliyorlar?
Markalaşma ve Turquality Desteği, Ticaret Bakanlığı’nın vermiş olduğu bir devlet desteğidir. Bu destek yeni yeşeren markaların yurt dışında da iş yapabilmesi için destek veriyor. Amaç, yurt dışı markalaşma sürecini hızlandırmak ve kolaylaştırmak. Ayrıca “Türk Malı” imajını da vurgulayarak Türkiye’nin itibarının güçlendirilmesi hedefleniyor.
Bir zamanlar çalıştığım firmada Turquality Desteği’ni almak için kollarımı sıvamıştım. Fakat yurt içi marka tescilini yaptırdınız, yetmiyor yurt dışı tescil de isteniyor. Tabi bu gibi işler yurt dışında hemen nakit bir şekilde yapılması gereken ödemeler olduğu için bu destek başvuru düşüncemden vazgeçmiştim. Meğer çok büyük fikirleriniz olmalı ve biraz da gözü kara olmanız gerekiyormuş.

Tabi biz New York’da Dam Meydanı’nda şube açabilecek kadar vizyon sahibi değildik..ama arkamıza bir kamu bankası alabilseydik..bizim de bir sürü SHOP- umuz olurdu evvelallah…
Evet, büyük ölçekli firmalarımız olmalı ve bu firmalar sonuna kadar devlet destekleri ile desteklenmeli.

Fakat siz bu desteği veriyorsanız en küçüğünden en büyüğüne kadar eşit bir şekilde taksim etmelisiniz. Bir KOBİ arkasına kamu bankası desteğini alırken ve benim sırtım yere gelmez diye düşünürken, diğer KOBİ yaptığı fabrika yatırımı sebebiyle kredisini ödeyememe, işçi maaşlarını geciktirme veya fabrika binası ruhsatı için “ödemesi gerek(mey)en” kayıt dışı parayı(!) düşün düşün düşünüyorsa burada ciddi bir eşitsizlik sorunu var demektir.
Amacımız bağcıyı dövmek olmamalı. Madem her seferinde kalıcı büyüme ve kalıcı istihdam amacıyla büyümemiz hedefleniyor o zaman bağcının sırtındaki sopa sayısını azaltmamız gerekmiyor mu?

Yoksa indirdiğimiz faizlerle suni tüketimler, suni büyümeler yaratıp kısa vadeli hayaller peşinde koşarız..
Kısır siyasi gerilimlerden ve siyasetçi-rant ilişkilerinden artık bu halk sıkılıyor. Somut ve dişe dokunur çözümler görmek istiyor. İktidar-muhalefet arası magazin bazlı popülist dedikodular ve atışmalar Türkiye’ye bir şey kazandırmıyor.
Bu ülkede yaşayanların tek istediği; şeffaflık, liyakat, hukuk önünde eşitlik ve denetlenebilirlik.
Bunları kurumlarımıza yaydığımız ve içselleştirdiğimiz zaman işte o zaman büyüme kendiliğinden ahenkli bir şekilde gerçekleşecektir. Yurdum KOBİ’leri rahat bir nefes alacak, omuzlarındaki yükler azalacak, verilen emekler, çekilen acılar son bulacaktır.

YORUMLAR

  • 0 Yorum