Fatma BAŞALP AKÇAY

    Fatma BAŞALP AKÇAY


    KARANTİNA GÜNLERİ (1)

    19 Mart 2020 - 14:59

    "Dünyanın başına bir sürü hastalık, deprem, küresel ısınma, ekonomik krizler vs. gibi türlü türlü felaketler geliyor. İçimizden dua ediyoruz; ne olur daha kötüsü olmasın diye. Ama dünya için en iyisinin olması ancak insanın var olmaktan vazgeçmesi ile mümkün. Çünkü her şeyin sebebi insan." (-İstila filmi)
     

    Korona virüs sayesinde tv’de arka arkaya virüs filmleri yayınlandı. Ben de genelde tercih etmediğim bu filmlere durum itibariyle merak geliştirdim. “İstila” filminin sonunda geçen bir diyalog ile başlamak istedim yazıma. Her şeyin sebebi “insan” ile…

    Şu anda büyük bir varlık-yokluk savaşı yaşayan insan. Bazılarımız virüsün bir laboratuvar ortamında geliştirilip sonra da geniş çaplı bir deney yapma düşüncesi ile ortalığa salıverildiğini düşünebilir fakat ben içinde yaşadığımız dünyanın düzenini gün be gün seyrinden çıkartmakta olan insanoğlunun doğa dengesini yada yaşam döngüsünü bozma girişimi olarak değerlendiriyorum..
    Artık ne olduğu ve nasıl olduğundan ziyade bundan sonra ne yapacağız diye düşünmeye başladık.
    İnsanlar, virüsün kendisine bulaşmaması için adeta panik içinde. Bir yandan kendini korumaya çalışıyor ve işinde gücünde kalmaya çabalıyor..bir yandan da evde izole bir şekilde yani karantinada yaşamına nasıl devam edeceğini düşünüyor.

    Ekonomi
    Bu işin sosyal-ekonomik-politik-psikolojik pek çok yönü olacak ve sonuçlarını yavaş yavaş yaşayıp göreceğiz..Bana göre en kolay yansıması olan alan ekonomik yönü olacak. Çünkü bu kısım herkesin doğrudan cebini ilgilendirecek..Ufak ufakta olsa dünyada piyasayı rahatlatmak adına kararlar alınmaya başlandı. Örneğin ABD vatandaş başına 1000 usd dağitmaya başlamış. Bu şekilde bir destek bizi rahatlatır mı? Dün gelen 100 milyar liralık piyasayı rahatlatma girişimi ne kadar insanları mutlu edecek? Hadi büyük işletmeleri 2-3 ay rölantide tutabildik..peki küçük esnafın ya da imalatçının durumu nasıl olacak? Herkes kredi mi çekecek? Bankalar herkese kredi verirse bu işin sonu nereye gidecek?
    İşyerinin kararı ile homeoffice çalışabiliyorsanız çok şanslısınız. 
    Ve fakat ya işinin başında bulunmak zorunda kalanlar? Onlar da kolonya, dezanfektan, maske üçgeninde yaşamaya çalışacaklar. İşlerini kaybetmemek için izin bile istemeyecekler işverenlerinden…
    Tüketim azalırsa, üretim azalır; üretim azalırsa, işsizlik artar; işsizlik artarsa, tüketim azalır kısır döngüsüne girdik diyebilirim..
    Zaten virüs öncesi dünya çok iç açıcı durumda değildi. Bir virüsümüz eksikti yani..Ülkemizde İdlib, Barış pınarı, şehitler, sınırlarımız ve mülteciler, arka arkaya gelen depremlerde yıkılan binalar derken şimdi sadece virüs ile yatıp virüs ile kalkıyoruz .Şehit evlerinin acısı ne oldu? Unutuldu mu? Hayır unutulmadı, sadece hayatta kalma içgüdüsü hepimizin aklını aldı..ve  herkes kendi canının derdine düştü.. 

    3. cemre
    Kapanan okullar, sinemalar, kafeler, spor salonları..İptal edilen konferans , seminer, gösteri, yarışmalar, sınavlar insanı daha da köşeye sıkıştırıyor.Bahar mevsimine girdik ama hiçbirimiz bunu farketmedi bile..Oysa şimdi şimdi başlamaz mıydı; piknikler, mangal keyifleri, yaz tatili hayalleri..Sahi 3.cemre düştü mü?

    Stokçuluk gerekli mi?
    Peki ya stokçuluk yapmaya gerek var mı? Zaten marketler, pazarlar açıkken dünyada üretim bitmiş gibi çılgınca erzak stoklamak nasıl bir mantık? Bu kadar çok makarna, tuvalet kağıdı almak ne demek? Sürü psikolojisi ile açıklasak diyeceğim ama bizim aklımız var..çok şükür..Nerdeyse markete gidip bende alacaktım birkaç kutu makarna, un vs. Ama durdurdum kendimi. Senden sonra markete girip gerçekten o makarnaya ihtiyacı olan insanı düşündün mü? -dedi iç sesim bana..

    Kendini bil!
    Peynir almak için markete gittim. Yanımdaki adam arkadaşına, Cuma namazlarının artık evde kılınması gerekiyormuş dedi. Diğeri şöyle bir cevap verdi; böyle şey olmaz biraz rahat olmak lazım, ben yine giderim camiye dedi. Böyle bir kitle var maalesef.
    Sokrates hoca, önce “Kendini bil” diye boşuna dememiş. İnsan akla uygun yaşarsa kendi eylemlerini farkeder. Böyle bir sorgulama insanı “Bildiğini sanma” zararlı düşüncesinden uzaklaştırır. Maalesef ki, toplumumuzda bildiğini zanneden pek çok insan var. Şu anda sokakta “bana bir şey olmaz” kafası ile dolaşan insanların durumun gerçekten tehlikeli ve ölümcül olduğunu anlaması ancak sokağa çıkma yasağı ile mümkün olur.

    Psikolojik durumlarımız
    Dün Hollanda’da yaşayan bir arkadaşım bir story koymuş instagramına.. Oturduğu sokaktaki evlerden alkış sesleri geliyor..evdeyiz, güvendeyiz diye mesaj verip birbirlerine destek oluyorlar. Bir süre sonra bizde böyle olacağız anlaşılan..artık türkü mü çığırırız yoksa arabeske mi bağlarız göreceğiz.
    Dünya şu an kimliği belirli fakat aşısı olmayan bir virüsün açtığı savaş ile boğuşuyor ve biz insanlarda kendimizi sanki disütopik bir filmin oyuncuları gibi hissediyoruz..Evlerimizden çıkmıyoruz ve belki de her an sokağa çıkma yasağı ile karşı karşıya kalmayı bekliyoruz.
    Ve hissettiğimiz şey belirsizlik ve kaygı..yarının ne getireceğini bilememenin endişesi..bu duygu durumu bir süre sonra evlerde çeşitli gerilimlere sebep olacak gibi. Gündelik hayatlarımızda uğraştığımız uğraşlarımızın hepsi kesintiye uğradı. Çocuklar okullarına devam edemiyor; akşam yatış, sabah kalkış, ders çalışma, oyun vs. zamanlamaları değişti..bazılarımız ücretsiz izne çıkartıldı; ev ekonomisi rutini bozuldu..işlerini kaybedenler oldu; varsa tasarruflarını yemeye başladılar..eğer yoksa belki de çoktan kredi çektiler..ev kadını isek; bütün gün haber takip etmeye başladık ve komşu sohbetlerine hasret kaldık. Kısacası alıştığımız yaşam rutini bozuldu. Kendimize bu durumun geçici olduğu telkinini yapmaktan başka bir çaremiz yok.

    Sonuç
    Paranın, insanların, metaların, kültürün ve sonuç olarak küçücük bir virüsün çok rahat bir şekilde gezebildiği, yer değiştirdiği günümüz dünyası sizce bundan sonra nasıl bir yer olacak? Biraz düşünelim.

    Diğer yazıda görüşmek üzere…

    YORUMLAR

    • 0 Yorum