Tuncay DAĞLI

    Tuncay DAĞLI

    SÜZGEÇ

    PANDEMİ ÖNCESİNE DÖNSEK Mİ, DÖNMESEK Mİ?

    30 Mayıs 2020 - 12:39 - Güncelleme: 30 Mayıs 2020 - 12:44

    Dünyadaki milyarlarca insanın başının üzerinde Demoklesin kılıcı gibi duran koronavirüs salgını ya da tıp diliyle pandemi, bizlere, günlük hayatımızda alışkanlık haline geldiği için sağlık açısından yanlış olduğunun farkına varamadığımız hayati önemdeki birçok davranışın neler olduğunu gösterdi.
    Örneğin sosyal yaşamda fazla sıkı fıkı olmamız, hijyene çok dikkat etmememiz, dolmuşlara, otobüslere, trenlere balık istifi dolmamız ya da doldurulmamız, lokantalarda, kafelerde dip dibe oturmamız, kentlerin sembolü olmuş İstiklal Caddesi gibi yerlerde veya meydanlarda omuz omuza yürümemiz, plajları, havuzları, piknik yerlerini ana-baba gününe çevirmemiz, yaşam kültürü haline gelen “aşırı samimi” davranışlarımızdı.
    Bu nedenle kahvehanede az biraz ötede oturanlara “bize küsmüşün”, elimizi sıkmayanlara “havan kime”, iki yanağımızdan şapır şupur öpmeyene, “kendini beğenmiş” diyor, üstüne üstlük dışlayıcı ve aşağılayıcı tavırlar gösteriyorduk.
    Torunlarımızı, yeğenlerimizi, çocuklarımızı kucağımızdan indirmiyor, başlarını okşuyor, yanaklarını sıkıyor, ellerini bırakmıyorduk. Bayramlar, düğünler, taziyeler dostluğumuzun ve samimiyetimizin göstergesi olan sarılmalarla, öpüşmelerle geçiyor, kalabalık ortamlarda bazen saatlerce gülüp oynayarak, bazen de, aksırıp, hapşırarak ya da salya sümük ağlayarak yan yana oturuyorduk. Ve bunun gibi daha neler neler..
    Bunların hepsi bizim dostluk, arkadaşlık ve akrabalık bağlarımızdaki samimiyetimizin göstergesiydi.
    Ya şimdi?
    Can derdine düşünce, görünmez bir düşmana karşı ne yapacağımızı şaşırınca, birden bocaladık, ne samimiyet gösterisi kaldı, ne dostluk, ne akrabalık!
    Ölümün pençesine düşmemek, nerden geldiği belli olmayan bir virüs yüzünden öteki tarafı boylamamak için günlerce evlerimize kapanıp, maskesiz dışarıya çıkmaz olduk.
    Ne büyüklerimizin elini, ne küçüklerimizin yanağını öpüyor, el sıkışmak yerine dirsek tokuşturuyor ya da topukları birbirine vuruyoruz. Aksıranı, tıksıranı bırakın, insanların nefes alışverişlerinden nem kapıp, iki metre ötede dikilip, konuşur olduk.
    Demek ki daha önceleri yaptığımız birçok davranış sağlığımız açısından sakıncalıymış ki şimdi böyle davranıyoruz. Hepsini kendi hayatımız için birden bire bırakıverdik. Bazıları virüse inat olsun diye eski alışkanlıklarını devam ettirip, ille de samimi olacağım dese de son pişmanlıkları fayda etmedi.
    Şimdi yavaş yavaş normale dönüyoruz ya da öyle yapmaya çalışıyoruz. Ancak geçmesini istediğimiz ve bir daha hiçbir zaman karşılaşmak istemediğimiz bu zor günlerin bize ders olması gerekir.
    İleriki günler ne getirir, ne götürür bilinmez ama inşallah bundan üç ay öncesine hiçbir zaman dönmeyiz. Bu da kesinlikle bizim elimizde.
    Elimizi, yüzümüzü temiz tutalım, ne kimsenin elini sıkalım, ne yanağını öpelim. Biraz uzakta oturmanın, dip dibe yüzmemenin, omuz omuza yürümemenin samimiyetsizlik olmadığını gördük. AVM’lere girmeyince bir şey kaybetmedik, market kasası önünde iki metre arayla durunca sıramızı çalmadılar, uçaklar kalkmayınca, otobüsler gitmeyince, vapurlar yüzmeyince dünya durmadı, hepsi bizim yaşamamız içindi.

    Bu nedenle “yaşanılanlardan ders alınsaydı, tarih tekerrür etmezdi” sözünü boşa çıkarıp, bu defa ders alalım. Yoksa her birimiz tarih olur gideriz, ona göre..

    YORUMLAR

    • 0 Yorum