İzmirli avukat hepsini dava etti

    İzmirli ceza avukatı Çiler Nazife Koşar, tüm ülkeyi yasa boğan 6 Şubat'ta Kahramanmaraş ilinin Pazarcık ve Elbistan ilçelerinde meydana gelen depremlerde yıkılan binaların müteahhitleri, yapı ruhsatı veren, iskan ruhsatı veren ve denetim görevini yerine getiren kişiler hakkında "Bilinçli Taksirle Öldürme Suçu" iddiasıyla İzmir Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulundu. 

    İzmirli avukat hepsini dava etti
    11 Şubat 2023 - 11:27
    Bahri KARATAŞ (KHA)

    Avukat Çiler Nazife Koşar, Kahramanmaraş Cumhuriyet Başsavcılığı'na iletilmesi kanalıyla İzmir Cumhuriyet Başsavcılığına verdiği dilekçesinde, "Kahramanmaraş, Gaziantep, Malatya, Diyarbakır, Kilis, Şanlıurfa, Adıyaman, Hatay, Osmaniye, Adana illerinin tüm ilçeleri ile buralara bağlı köylerde meydana gelen depremler nedeniyle yukarıda isimleri yer alan, ilgili Deprem Yönetmeliği’ne uygun olmayan yapılar inşa eden müteahhitler, yine depreme dayanıklı olmayan yapılara ruhsat, imar ve iskân veren yetkililer ve Sayın Savcılığınızca tespit edilecek sair diğer şüphelilerin taksirle öldürme suçunu işlemiş olmaları nedeniyle kamu davası açılması talepli suçduyurumuzdan ibarettir" diye yazdı.

    Avukat Çiler Nazife Koşar,  suç duyurusunda dilekçesinde şunları belirtti:
    "Kahramanmaraş ilimizin Pazarcık ilçesinde 6 Şubat 2023 tarihinde gerçekleşen ve akabinde aynı tarihte yine Kahramanmaraş ilimizin Elbistan ilçesinde gerçekleşen depremler ve onları izleyen artçı depremler ülkemizin başta Kahramanmaraş, Malatya, Diyarbakır, Kilis, Şanlıurfa, Adıyaman, Hatay, Osmaniye ve Adana olmak üzere çok sayıda ilinde, ilçelerinde ve köylerinde onarılamaz yıkımlara, can kayıplarına veyaralanmalara yol açmıştır.



    Yukarıda tarafımızca tespit edilebildiği kadarıyla bilgileri verilen ve Sayın Makamınızca yapılacak soruşturma kapsamında tespit edilecek diğer şirketlerin ve kurumların yönetici ve çalışanları ile sorumluluğu olan diğer gerçek kişilerin hukuka aykırı davranışları nedeniyle felaket düzeyinde bir yıkım, çok sayıda ölüm ve yaralanma yaşanmıştır.
    Suç duyurumuzda detaylıca açıklayacağımız üzere TCK m. 85/2; 22/3 uyarınca ilgili kişilerin ve kurumların sorumlularının bilinçli taksirle öldürmesuçunu işledikleri şüpheye yer bırakmayacak şekilde ortadadır. Bu sebeple bu denli can kaybının yaşanmasına sebebiyet veren sorumlular yönünden gerekli soruşturmanın yapılması ve kamu davası açılmasını talep etmekteyiz. Aşağıda buna ilişkin detaylı açıklamalarımız bulunmaktadır:
    Somut Olay Yönünden TCK m. 85/2 Uyarınca Hükme Bağlanan Taksirle Öldürme Suçunun İşlendiği Açıktır.Somut olay incelendiğinde yukarı belirtilen ve Sayın Makamınızca yapılacak soruşturma ile şüpheli olarak tespit edilecek kişilerin yukarıda belirtilen kanun maddelerde tanımlı eylemleri gerçekleştirdikleri anlaşılmaktadır. Ülkemizde 6 Şubat tarihinde meydana gelen afet nedeniyle yaşanan can kayıplarından ve yaralanmalardan tespit ettiğimiz ve tespit edilecek tüm kişiler suçun failidir. Olay son derece açık olduğu, bazı binalar dimdik ayakta iken, hemen yanı başındakiler oyun kağıdı gibi çöktüğü ve altında binlerce insan hayatını kaybettiği, yaralandığı ve hala göçük altında kaldığı için bu felaket ne doğan'ın işi ne Allah'ın takdiridir. Bu tamamen bu çürük binaları yapan, bunların yapılmasına izin veren,bunlara göz yuman ve bunları denetlemeyenlerin sorumluluğudur. Dolayısıyla her şey bu kadar açık iken suçun maddi unsuruna ilişkin yapılacak fazlaca bir açıklamaya gerek yoktur. Gerçekleşen netice ile eylem arasında nedensellik bağı mevcuttur. Zira kişi tarlanın ortasında bu depreme yakalansa idi, yalnızca sallanacak ve hiçbir şey olmayacaktı. Dolayısıyla kişilerin ölümüne ve yaralanmasına yol açan deprem değil, deprem nedeniyle yıkılan çürük binalardır. Öncelikle bunun açıklığa kavuşturulması ve nedensellik bağının doğru kurulması gerekir. Çürük yapılan binalar ile gerçekleşen ölüm ve yaralama neticeleri arasında açık bir nedensellik bağı vardır.



    Bir sonraki aşamada ise bu neticenin faillere objektif olarak yüklenip yüklenemeyeceği tartışılmalıdır. Bu konuda özel uzmanlık bilgisi olması gereken müteahhitler, yapı ruhsatı verenler, yapıyı denetleyenler ve bu yapılara iskan izni verenlerden bu neticeyi öngörmeleri beklenebilir mi sorusunun yanıtlanması gerekir. Bu sorunun muhatabı olan kişi ise
    ortalama bir müteahhit, ortalama bir imar müdür, ortalama bir fen işleri müdürü, ortalama bir yapı denetim uzmanı ve ortalama bir diğer yetkilidir. Ülkemizde bırakınız bu özel bilgiye sahip kişileri, sokaktaki sıradan kişiler hatta bu konuda özel bir eğitimi olmayan bizim gibi hukukçular dahi bu bölgenin deprem bölgesi olduğunu ve burada Richter ölçeği ile 7 ve üzeri büyüklükte deprem beklendiğini bilmektedirler."




    Koşar şöyle devam etti:
    "Bunun için sürekli ana akım haber kanallarına çıkan, her türlü sosyal medya mecralarında bunu anlatan ülkemizin yüz akı, dünya çapında bilim insanlarımız her ikisi de jeoloji uzmanı olan, tektonik levha mekaniği konusunda (depremlerin nedeni olan yeryüzü hareketi) özellikle uzmanlaşmış Prof. Dr. Naci Görür’ün ve Prof. Dr. Celal Şengör’ün dinlenmesi yeterlidir. Her iki bilim insanı bu gerçeği 1999 Gölcük depreminden beri dile getirmektedirler. Nitekim iş bu soruşturma kapsamında söz konusu bilim insanlarından bilirkişi raporu, uzman mütalaası vb. alınmasını ileriki aşamalarda talep edeceğiz.
    Dolayısıyla bu gerçeği yurt dışında ilgili tüm bilim insanları ülkemizde ise sağır sultan bile duymuştur. Bu nedenle bu felaketten sorumlu olanların biz bunu öngöremedik ya da
    bunu öngörmemiz bizden beklenemezdi, öngörseydik de zaten bina yıkılırdı gibi savunmalarına itibar edilemez. Bu nedenle gerçekleşen bu neticeler, bu faillere objektif olarak da isnat edilebilir. Böylelikle bu suç açısından maddi unsur tüm unsurları bakımından oluşmuştur.Suçun manevi unsuru açısından; meydana gelen kayıp ve yıkımların
    salt bir afet nedeniyle meydana geldiğinden söz edilemeyeceği zira, bölgede halen sağlam yapıların bulunduğu, kaldı ki ülkemizin jeolojik özellikleri dikkate alındığında depremin ülkemizde beklenen ve sıklıkla yaşanan bir doğal durum olduğu herkesçe bilinmektedir. Bu nedenle suçun manevi unsuru bakımından faillerin öngörüsü bulunmaktadır.
    Burada faillerin bunu öngörüp kendilerine güvenmeleri nedeniyle hareketlerine devam edip bilinçli taksirle mi yoksa neticeyi öngörmelerine rağmen bunu kabullenip olursa olsun mu dedikleri yani suçu olası kastlamı işledikleri konusunda bir tartışma olabilir. Bu da ancak yapılacak soruşturma ve kovuşturma aşamasında elde edilecek delillerle açığa
    çıkarılabilir. Sayın Makamınızca yapılacak soruşturma neticesinde elim hadiselerin ve can kayıplarının yaşanmasına sebebiyet veren şüphelilerin tümünün tespiti
    ile kamu davası açılmasına karar verilmesini talep ederiz.Bu nedenle bize şu an için bu hukuki nitelik tartışmasına girmeden, bu aşamada tartışma yaratmamak için TCK m. 22/3’ten suç duyurusunda bulunuyoruz.İşlenen Suçun ve Suçun Müeyyidesinin Ağırlığı Göz Önünde Bulundurulduğunda Şüphelilerin Kaçmasını Engellemek Amacıyla İvedilikle Tutuklama veya Adli Kontrol Tedbirine Karar Verilmelidir. "

    YORUMLAR

    • 0 Yorum