Enkazdan çıkan İyilik

    İzmir’de 30 Ekim 2020’de yaşanan depremin ardından Bayraklı bölgesinde yaşayan Rana Çetinkaya’nın sosyal medyadan çağrısı sonucu yardımlar toplayan gönüllülerin oluşturduğu ‘İyilik Takipçileri’ dernekleşti. İzmir merkezli değin Kurucu Başkanı Rana Çetinkaya, amaçlarını hedeflerini mansetturkiye.com Genel Yayın Yönetmeni Hasan Çölmekçi ve yazarımız Neziha Çölmekçi’ye anlattı.

    Enkazdan çıkan İyilik
    23 Şubat 2021 - 18:14
    + Bu proje aklınıza nereden geldi onunla başlayayım. Yani sizin hikayaniz nedir?

    Bizim hikayemizin en göz alıcı ve can alıcı noktası; tamamen içten gelen, kendiliğinden gelişen bir hareket olması. 30 Ekim’de oturduğumuz Bayraklı’da depremi yaşayanlardanız. Evimiz depremde zarar görmedi ama evde duramayıp eşim Alperen'le dışarı çıktık. O an bölgedeki Şehit Hakan Ünsal Parkı yakınında yıkılan bölgelerin hepsini gezdik. Depremden bir buçuk, iki saat sonra… Eksiklikler gördük. Evden ablamla iki battaniye, bir çadır aldım. O bölgede bir çadır kurduk. Dedik ki burada insanlar kalabilir. Ve o sırada da ben sosyal medyadan bir yardım çağrısında bulundum: Evinizde battaniye, kalın giyecek ne varsa lütfen buraya getirin. Takipçilerim de getirip bize bıraktılar.




    İlk gün sabaha karşı saat 04.00’e kadar dağıtımı biz gerçekleştirdik. Bir bagaj dolusu malzeme geliyordu anında bitiyordu. Bir iki saat uyuduk. Benim çağrım, takipçilerim tarafından herkese yayılmış. Ödemiş'ten, Bursa'dan bize ulaşmaya başladılar. "Biz burada yardım topladık size ulaştıracağız. Neredesiniz?" diye aradılar.
    Genç arkadaşlarım, zamanında burs verdiğimiz bir kardeşimiz kendi etrafında bir seferberlik ilan etmiş. Bize getirdiler bıraktılar.

    + O alanda gördükleriniz, yaşadıklarınız, yaşananlar psikolojinizi de bozabilir. Siz etkilendiniz mi?

    Gerçekten çok ciddi bir psikoloji gerektiriyor. O alanda durmak yönetmek vesaire… Ben bu kadar güçlü olduğumu bilmiyordum. 31 yaşındayım. 29. günün sonunda dedim ki evet ben güçlüyüm. Ama farkında değilmişim. Çok ciddi bir psikoloji gerektiriyor.



    + Neler hissettiniz?

    Yardımlar gelmeye başladığı ilk gün itibariyle dağıtımı gerçekleştirdik. Hatta bunların videoları da var. İlk gece orada kaldım. Yanımda hiç tanımadığım üç genç arkadaş. Ama güven ilişkisi oluşuyor o anda. Sadece ayni yardım kabul ettik tabi, nakit yardım kabul etmedik. Derken sabah baktık başka bir şey geliyor. Sonra başka bir şey.. Derken büyümeye başladık. Ama bunların yüzde 90'ı tanımadığımız kişilerden geldi. Bizim niyetimiz de ilk etapta bir hafta, on gün yardım etmekti. Hani bu kargaşa geçene, büyüklerimiz gelip koordinasyonu sağlayana kadar devam ederiz diye düşünüyorduk. “Elimizde kalan ayni yardımları, bağışları bir kurum belirleriz teslim ederiz” diye düşündük. Sonrasındaki koordinasyonu da çok sağlam tuttuğumuzu fark ettik.

    + Bu aşamadan sonra mı kurumsallaşma kararı aldınız?

    Yani her çadırın arkasından bir gönüllü arkadaşımız oldu. Küçük bir AFAD yarattık, onların sistemini uyguladığımızı aslında sonradan öğrendik. Sonrasında bu oluşumu devam ettirelim düşüncesi çıktı ve orada bazı eksikliklere de şahit olduk. Bize bırakılan bir emanet olarak da gördüğümüz malzemeler için dedik ki: “Biz bunu devam ettirelim. Yine biz teslim edelim ihtiyaç sahiplerine.”
    Arkadaşlarımızla toplandık. Bunu nasıl yapabiliriz? Sonra AFAD Birlik Müdürleri ile çadır alanında tanışmıştık. Bize yönlendirme sağladılar. Dediler ki “bu oluşumu lütfen devam ettirin. Çok güzel bir oluşum.”
    Sonrasında dedik ki bunu profesyonel şekilde yapmamız gerekiyor. Bunun altyapısını araştırdık. Yine kendi içimizde koordinasyonu sağlamaya çalıştık derken bugün resmi olarak ikinci ayımızdayız. Şu an mevcut üye sayımız 417.



    + İzmir merkezli ama Türkiye geneli bir oluşumsunuz gördüğüm kadarıyla..

    Amacımız kesinlikle ulusal bir platform olmak. Biz zaten yolun başında bunu söyledik arkadaşlarımıza: Biz sıradan bir yardım kuruluşu olmayacağız. Bu yolda bizimle ilerleyecekseniz devam edelim.
    Ulusal olma yolunda beraber adım atacaksak, bunu devam ettirelim istedik.

    Onlar da bize seve seve dediler. Bizler her yerde böyle oluşumları yarattık, yurt dışı dahil olmak üzere, Almanya, Hollanda, Makedonya, Türkiye'nin belli illeri, tabii İzmir ağırlıklı, İzmir oluşumu, İzmir başlangıcı.. Ama üyelerimiz Türkiye'nin her noktasında var şu an.

    + Neleri hedefliyorsunuz?

    Dernek Yönetim Kurulumuz şu anda 10 kişiden oluşuyor.
    Genel olarak İzmir'deyiz, çadır alanından arkadaşlarımız da var.
    Dernek geliri olarak, düşüncemiz bağışı dışarıdan toplamak ya da üyelerimize yüklemek değil. Biz proje oluşturup bu proje kapsamında bir gelir yaratmak. Yani bir bağış projesini biz kendimiz oluşturalım. Mesela festival düşüncemiz var. Bunun patentini de aldık.

    Yani bizim aidat sistemimiz de çok minimalist yani çok sembolik bir rakam. Sistemimiz de çok farklı. Mesela Medicana Hastanesi ile protokole imza attık. Yani üyelerimize indirim sağlıyoruz.
    Biz şunu istiyoruz. Bir kişi İyilik Takipçileri kimliğini cebinde taşıyorsa sosyal hayatta ayrıcalıklı olduğunu hissetmelerini istiyoruz. Sözde kalmayıp, hayata da mobilize etmeye çalışıyoruz. Tamamen amacımız bu. Şu an yaklaşık 21 yerle protokol imzaladık ve protokollere de henüz iki haftadır başladık. Starbucks'la da yazışmalarımız gerçekleşiyor. İyilik olunca, bütün kurumlar çok farklı bakıyor.



    + Yani iyilik yapanları da kollayıp gözetiyorsunuz?

    Evet, doğrusu da bu.. İyiliğin rengi olmaz, siyaseti olmaz diyoruz. Biz her noktaya ulaşmaya çalışıyoruz. Şu an CHP ile görüşme yapabiliyoruz. Yarın gidip AK Parti ile de görüşüyoruz. Tamamen kendi karakterim olarak da böyle bir görüşe sahibim zaten. İyilik geniş bir kavram ve bu geniş kavramda herkes yer alabilir. Yeter ki kalbinde iyilik barındırsın istiyoruz. Ve gerçekten İzmir'de de, Türkiye de de kalbinde iyilik çok fazla var.

    Yani bağış almamız gerektiğinin de farkındayız. Çünkü çok ciddi projeler yapıyoruz. Daha yeni Batman'da 146 çocuğumuza mont dağıtımı gerçekleştirdik. Daha önce ayakkabı dağıtmıştık onlara, tam yapalım dedik, kıyafet de dağıttık.



    + Çok sayıda yardım kurumu var. Hepsi birbirine yakın işler yapıyor. Sizin farkınız ne?

    Bizim farkımız, öncelikli ihtiyacı olan her canlıya ulaşmak. İnsan ve hayvan dostlarımıza da.. Ve Türkiye'nin en şeffaf platformu olacağız, mottomuz bu. Çünkü Türkiye'de bunun eksikliğini gördük. Yani maalesef ki açık konuşmak gerekiyorsa dernek dediğimizde herkes olumsuz düşünüyor. Biz bunu kırmak istiyoruz. Tamamen yaptığımız projelerle insanlara yardım dağıtmak istiyoruz.


    Mesela 10 bin kişinin katılacağı bir festival düzenleyip, buradan gelen maddi imkanları da ihtiyacı olan yerlere dağıtmayı hedefliyoruz. Daha biz platform olarak resmi evrakları sunmadan bize gelen Avrupa Birliği onayından geçmiş bir projemiz var..

    Engelli çocuklarımızla alakalı bir projemiz hali hazırda bekliyor. Bunun altyapısını da başlatıyoruz.

    Daha da bunlar yetmez, neler yapabiliriz diye düşünüyoruz...

    + Bu kadar büyük bir organizasyonda riskler de olacaktır. Ne dersiniz?

    Hayal ettiğim noktaya böyle adımlarla ilerlemek istiyoruz, tabii risklerinin de farkındayız. Riskler de olabiliyor, oldu da, olacak da.. Ancak bunları doğru yönettiğimizde, o risk ortadan kalkıyor. Dernek olarak risk yönetimine büyük önem veriyoruz, bunları analiz edip, doğru hamleleri de yapmaya çalışıyoruz.

    Bizim hedefimiz çok büyük. Yine aynı şeyi söyleyeceğim. Biz bile yetersiziz geleceğimiz noktada. Bununla alakalı altyapıyı oluşturuyoruz. O noktaya geldiğimizde ne yapacağız bunu planlıyoruz. Süre bazlı çalışıyoruz. 3 ay sonra bu noktada olmalıyız diyoruz. Hedef belirliyoruz. 6 ay sonra kendimizi burada görmeliyiz diyoruz. Hatta her toplantımızda "önümüzdeki hafta burada olmalıyız" diye düşünüyoruz.



    + Peki kendinizden bahseder misiniz? Rana Çetinkaya kimdir?

    31 yaşındayım. Sosyal Hizmetler mezunuyum. Mersin doğumluyum, Bulgaristan göçmenliğimiz var ve İzmir'de yaşıyorum. Bundan öncesinde hastanelerde çalıştım. Bilgi İşlem Şefi olarak, devlet hastaneleri ve bazı özel hastanelerde çalıştım.

    Son 5 senemde ise bir spor salonunda yönetici olarak çalıştım.

    Sonrasında kendi işletmeni açma hayalim vardı. 30 yaşına gelince ben bu işi bırakacağım derdim. 30 yaşıma geldim ve bıraktım. Bunca zaman başkalarının kayığını çektim, artık kendi kayığım için kürek çırpayım dedim ve ticarete atılmayı seçtim. Ama İyilik Takipçileri oluşumu ortaya çıktı. Artık tüm yoğunluğu buraya verdim.
    Öyle bir şey ki bu olay, bırakamıyorsunuz. Gördüğünüz o kadar pozitif yanlar var ki manevi duygusu yeterli.. Anlatamam.


    Artık bu platformu en üst düzeye nasıl ulaştırabilirim diye düşünüyorum.

    + Sokak hayvanları ve çocuklar için de projeleriniz olduğunu söylemiştiniz..

    Benim en hassas olduğum nokta hayvan dostlarımız. Deprem öncesinden de ayrı bireysel olarak başlattığım bir mama projesi var. Ve çocuklar konusunda çok hassasım. Çocuklarımıza ne verirsek bir 10 yıl sonrasını, 20 yıl sonrasını temellerini aslında atıyoruz demektir. Bunlarla alakalı da çalışmalar yapmak istiyorum. Örneğin biz Hakkari'ye bir yardım paketi ulaştırırken bile çocuklarımıza, isimlerine özel yapıyoruz. Bu yardımların üzerine akıllarında kalabilecek, iyilikle alakalı notlar bırakıyoruz. Benim çocukluğumda da bana bir yardım gelmişti. O not benim aklımdaydı. Mesela o benim bilinç altıma yerleşmiş.. Onlara özel olduğunu hissettirmeliyiz.

    + İyilik, hayırseverlerle olur.  Sürekli bağışlarla mı ayakta kalacaksınız?

    Bağış alabiliyoruz dernek olarak ancak sistemimiz dediğim gibi bu yönde olmayacak. Hep bağış isteyen bir kuruluş olmak istemiyoruz. Üreten bir kuruluş olmak istiyoruz. Tabi insanlarımız afet dönemlerinde bağış yapmaya daha yatkın oluyorlar, normal zamanlarda biraz daha uzak kalıyorlar bu konulara. Bizim de asıl üretken olmamız gereken zamanlar, herhangi bir afet olmadığı zamanlar. Kötü günlere, iyi günlerden hazırlanmaya çalışıyoruz.

    + İyilik Takipçileri oluşumunda kimler var?

    Yanımızdaki arkadaşlarımız ilk günden beri, deprem anından beri bizimle. Kimileri yardıma koşanlar, kimileri ne yapabilirim diye düşünenler, kimileri de afet anlarını yaşayan arkadaşlar... Herkesin farklı bir yardım, iyilik hikayesi var o günlerden. Çok zor günler yaşadık ama çok başarılı, özverili bir şekilde atlattık.



    Neler yaptık onları da anlatayım. Çadır alanından çıkmadan önce 63, şimdiyse toplamda 74 aileyi eve yerleştirdik.

    Nakdi yardım kabul etmedik, şu şekilde yardımlar oldu. Bağışçılarla depremzedelerimizi buluşturduk. Kira ev sahibine yatacak şekilde organize ettiğimiz bir süreç oluşturduk. O şekilde ailelerimizi yerleştirip eşya yardımında bulunduk.

    Çadır alanında toplamda 18 TIR yardım dağıttık. İhtiyacımız olmayan hiçbir şeyi de kabul etmedik. Sadece 4 bin çift ayakkabı dağıttık mesela. Çadır alanından çıkmadan önce başladığımız, öğrencilerimize tablet yardımları gibi yardımlarımız var. Bunu da o çocuklarımızın psikolojilerini değiştirmek, yeniden eski düzenlerine alıştırmak için yaptık. Şu anda da hala devam ediyoruz yardımlarımıza. Kitaplar, defterler gönderiyoruz Şanlıurfa'ya, Batman'a. Her şeyimizi de sıfır olarak gönderiyoruz, ilk gün hariç, ikinci el eşya asla kabul etmedik.


    Tabii bu arada çok yorulduk, koşturduk. Ben 7. gün duş alabildim, eve girebildim. Her gün geçtiğim sokakları, yolları, evleri yıkılmış olarak görmek çok farklı bir duygu. Çok üzücü... Algılar kapanıyor, çöküyor. Gördüklerimiz yetiyor. Uykusuz kalıyorsunuz, uyuyamıyorsunuz.. İdrak etmekte zorlanıyorsunuz. Yaşadığımız çok fazla hikaye var...


    Burası nasıl yıkılır dediğimiz, aklımızın almadığı olaylar da var. Bakıyorsunuz 2 yıllık binalar yıkılmış veya ağır hasarlı. Malzeme kalitesi çok fark ettiriyor. Bizim binamız 10 yıllık, çatlak yok ama yepyeni yerler yıkılmış, anlamak güç, şaşırtıcı.

    Tabii burada eksiklikler devreye giriyor, kontrol eksikliği, denetim eksikliği, malzemeden çalma vesaire...

    + Nasıl bir mesaj vermek istersiniz?

    Türkiye'nin en şeffaf ve güvenilir platformu olacağız. İyiliği her noktaya yaymayı hedefliyoruz. Gönül birliği oluşturmak istiyoruz. Birlikte güç olalım istiyoruz.
    Biz ailemize katılanlara da hepsine aynı şekilde söylüyoruz. Bedenen olarak bizim yanımızda bulunmak zorunda değilsiniz. Kalbimizden aidiyet duygusu hissedin. Düşünce olarak bile bize destek olabilirsiniz ki bence en büyük destek düşüncedir. Fikirdir. Fikir en değerli unsurdur. Ondan sonra insan harekete geçmeye başlar. Bizim ailemize dahil olan ya da dahil olmak isteyen kişilerden beklentimiz tamamen bu yönde.
    Hep sloganımız bu bizim; İyilik kime yakışmaz ki? Bu şekilde de devam ediyoruz.
    Bu motto altında her şeyi başarabileceğimizi düşünüyoruz. Başında da söylediğim gibi iyiliğin rengi olmaz, iyiliğin siyasi görüşü olmaz. İyiliğin herhangi bir yanlı düşüncesi olmaz. İyilik çok geniş bir perspektif ve kalbinde iyilik bulunduran herkesin dahil olmasını hedefliyoruz.

    Gelin birlikte iyilik yapalım diyoruz..

     

    YORUMLAR

    • 0 Yorum