LODOSTUR ESER

İsmail SERT

Havanın basıncı, eskilerin deyişiyle ‘sıkleti’ değişir de güneybatıdan bir rüzgar esmeye başlar.
Adı Lodostur. Lodos, notos, notios… ‘güneye ait’ olarak anlamak gerekir.
Lodos aslında yönü ifade etse de, rüzgarın adı olarak kalmıştır.
İlkin ılgıt ılgıt eser; sadece uzmanları(!) farkına varır. Sonra kendisini iyiden iyiye gösterir ve hükümranlığını başlatır.
Neler olmaz neler!
Deniz çırpınmaya başlar, ardından coşar, kabarır, hırçınlaşır. Ayvazovski tablolarını andırır. Ancak uzaktan seyredilir. Usta denizciler çoktan kokusunu almışlardır. Lodosun şakasının olmadığını bilirler. Güvenli limana çekilir, denizin sakinleşmesini beklerler. Her türlü deniz ulaşımı durur. Adaların anakara ile bağlantıları kesilir. Adalılar kendilerini iki kere ‘adalı’ hissetmeye başlar. Hafiften bir tedirginlik baş gösterir.
Derya kuzusu balıkları bile sersem ettiğine dair rivayetler vardır. Adına ‘lodos balığı’ denir de tadı olmadığından yenmesi tavsiye edilmez.
Lodos, deniz bir yana karadakileri de dalgalandırır. Açık havada olanları çarpar. Kendisini eve kapatanları bile muaf tutmaz da şaşırır kalırız.
Önce hassas bünyeleri, sonra herkesi zorlar. Sersemletir. Tembelleştirir. Elimizi ayağımızı hareket edemez hale getirir. Baş ağrısı yapar.
Ayrıca sıkıntı verir. Nedensiz gerginlikler yapar. Cümle alemin keyfini kaçırır. Tedirgin eder. Huzursuz eder. Daha da ileri gider. Serhoş eder.
Ağaçların son yapraklarını döküp, yerdekilerle harman edip havada cümbüş yaptırması sıradandır. Bununla yetinmeyip ağaçları kökünden söktüğü de çok görülür.
Trafik levhalarını devirir, çatıları uçurur. Yollarda kazalar artar. Huysuzlanıp birbirine sataşanların, karakolluk olanların, hâttâ erken doğumların arttığı bile söylenir.
Allah korusun, soba zehirlenmesi haberleri düşer bültenlere. Muhabirler genellikle Bursa dolaylarından bildirirler. Lodos bacada tıkanma etkisi yapmış, çıkan gazı tekrar sobaya doldurmuş, oradan odalara yaymıştır. En iyi çözüm, sobayı tamamen söndürmek, lodosun getirdiği ılıklıkla idare etmektir.
Rivayetten öte bilgidir:
Osmanlı’da kadıların, lodosun etkisinde kalıp da yanlış hüküm vermekten korktuklarını, baktıkları davaların kararlarını vermeyi lodosun kesildiği günlere bıraktıklarını biliriz.
Bir başka pencereden bakmayı da deneyelim. Aslında yumuşak tabiatlıdır lodos. Anadolu’da “kabayel” denmesi ondandır. Soğuk günlerin ılık rüzgarıdır. Soğuk havaya ılık bir lezzet katar. Üstelik havayı tertemiz yapar. İstanbullulara denizin iyot kokusunu getirdiğinden, şairlere ilham verdiğinden bile söz edebiliriz.
İnsanların hayatlarında da rüzgarlar olur. Bazen ardımızdan eser, adımlarımızı kolaylaştırır, bize yol aldırır. Bazen karşımızdan eser de yolumuzu şaşırtır. Gençlik rüzgarı eser başımızda. Nereden estiği, nasıl etki yapacağı belli olmaz. Bizi oradan oraya savurur da nasıl baş edeceğimizi bilemeyiz. Bir zaman gelir, değişim rüzgarlarını hissederiz. Yönünü tahmin etmeye çalışır, kendimizi etkisine bırakmak isteriz.
Ülkelerin, bölgelerin de rüzgarları olur. ‘Ortadoğu’ denildiğinde, gerginlik rüzgarlarından söz edilmesine alışkınızdır. Savaş fırtınasına dönmesinden korkarız.
Artık öğrendik: Çağların, dönemlerin de rüzgarları oluyor. Bugünlerde tüm dünyada, beklenenden uzun süren pandemi şartlarının estirdiği ‘ekonomik kriz’ rüzgarları esiyor. Etkilenmeyen ülke yok. Sadece küçük ekonomiler değil, büyükleri de sarsılıyorlar.
En başta; bu rüzgarın bütün dünyayı etkilediğini, birbirimizi suçlayarak rüzgarın etkisinden kurtulamayacağımızı bilmeliyiz.  
Ve devamında; ancak zorluklara katlanarak, dayanışmayı bir an olsun bırakmadan, fedakarlık yaparak ve elbette çalışarak çıkabileceğimizi anlamalıyız.
Yine lodosa dönerek anlatırsam;
“Lodosun gözü yaşlıdır” denir. Peşinden yağmur getirmesi anlamında. “Lodos kar topluyor” da denir. Kar yağar ardından.
Kısacası; lodosun, alaborasına katlananlar için yağmur ve kar getirdiğini, karın ve yağmurun da ‘bereket’ demek olduğunu hatırlamalıyız.