BAŞLANGIÇLAR UMUTLUDUR

İsmail SERT

Alıştığımız bir durum değildi. Seçim dönemi çok uzun sürdü. 2 yıl boyunca seçimi konuştuk. Günü geldi, sandıklar kuruldu. 14 Mayıs’ta başlayan iki etaplı seçim, 28 Mayıs’ta sona erdi.
Kamuoyunun çok merak ettiği soru cevaplandı.
Mehmet Şimşek Hazine ve Maliye Bakanı oldu. Şimşek, 4 Haziran’da, önceki bakan Nureddin Nebati’den görevi devraldı. Devir teslim töreninde Bakan Nebati’nin “Oh…” dediğini mikrofonlar yakaladı.
Bunu “çok cepheli, çok zorlu mücadelelerin yaşandığı bir dönemi geride bıraktık” şeklinde anlamalıyız.

Geride Kalan Dönem
Ekonomide, bütün detayları sıkı sıkıya belirlenmiş sabit modeller işlemeyebilir. Ülkelerin ve dönemlerin özel gereklilikleri, hâttâ zorunlulukları kendisini dayatabilir. Öyle olunca da ihtiyaçlar ve imkanlar dikkate alınarak mücadele etmek daha doğru olur.
Geçmiş dönemde de bu yapıldı. Dünyanın gidişatı gözlemlendi ve ülkemizin öncelikleri esas alındı. Ekonominin çarklarının durmaması, hâttâ yavaşlamaması gerekiyordu. Bilinen ezberlerin ve katı modellerin dışına çıkıldı.
Ekonomik sorunlarla gerilla usulüyle mücadele edildi. Siyasi mühendislik heveslilerin yoluna taş döşeyen ekonomik saldırılar göğüslendi. Özellikle üretim ve istihdam başlığı altında yapılanların önemi, zaman içinde daha iyi anlaşılacaktır.
Bakan Nebati’nin “Oh…” çekişini, büyük resme bakarak, böyle yorumlamak yerinde olacaktır. Devir teslim töreninde Yeni Bakan Şimşek ise, yeni dönemi başlatan sözünü söyledi: “Türkiye'nin rasyonel bir zemine dönme dışında bir seçeneği kalmamıştır”.
Bu söz, önceki dönemin irrasyonel olduğunun kabulü değil. Daha geniş çerçevedeki yerine oturtarak anlamlandırabiliriz. Şöyle ki; “Daha sakin hareket edilebilecek, taşların yerine oturduğu, uzun vadeli planların yapılabileceği yeni bir dönem başlıyor.”  
Zaten Şimşek de devamında bunları anlattı: “Kurala dayalı, öngörülebilir bir Türkiye ekonomisi, özlenen refaha ulaşmamızda anahtar olacaktır. Küresel zorlukların, jeopolitik gerginliklerin arttığı bir konjonktürde, kurumsal kalite ve kapasitemizi güçlendirerek makro finansal istikrarı önceliklendireceğiz.”

Adı Umut
Millet iradesi henüz çok taze. O iradeden doğan umutlarımız da o kadar güçlü. 5 yıllık yeni bir dönemin başındayız. Artık hiçbir alanda seçim sürecinde yaşananları referans alamayız. Seçim öncesinin iklimini çağıran bir dili kullanamayız.
Bugün, yeni oluşan meclise, yeni kurulan kabineye güven duyma ve kredi açma zamanı. Bu konuda kendiliğinden bir ortaklığımızın olması gerekiyor.
Daha açık anlatayım: Yeni yönetime destek veriyor musunuz? sorusunun cevabı, seçim sonucuna paralel olamaz. Soruyu biraz daraltarak ve şahsa indirgeyerek Hazine ve Maliye Bakanı üzerinden sorayım. Referandum sorumuz şu olsun: “Ekonomik sorunlarla mücadele etmede Mehmet Şimşek’e güveniyor musunuz?”
Bu soruya, Erdoğan’a oy veren %52 “evet güveniyorum”, Kılıçdaroğlu’na oy veren %48 “hayır güvenmiyorum” cevabı mı verecek? Bu ihtimali düşünemeyiz, düşünmemeliyiz.

Bize Düşen Görev
Hep beraber umutlu olmak için çok sebebimiz var.
Bize düşen görev, yönetmek için milletten yetki alana umutla yol açmaktır. Her şeyden önce, sandığa saygı duymanın, demokrasiye itibar etmenin yakışanı budur.
Tersi, seçimin değiştirme, dönüştürme, yeni başlangıçlara kapı açma imkanı olduğunu inkar etmek anlamına gelir.
Tersi, ülkeye düşmanlık olur. Siyaseti kişisel hırsa indirgemek, siyasi rekabeti kavgaya dönüştürmek olur. Kısacası; memlekete kötülük olur.
Başlangıçlar umutludur. Başlangıçlara fırsat vermek, hayatın doğasının gereğidir.