ARAYA GİREN KİTAP

İsmail SERT

CHP İstanbul Büyükşehir Belediye seçimini kazandı. Bu cümle, bu haliyle ‘masif’ bir başarıyı anlatıyor. Ancak partiler, ittifaklar, seçmen kümeleri, sahada çalışan partililer, gönüllüler ya da öne çıkan kişiler olarak bileşenlerine ayrıldığında öyle değil.

Konuyu gündeme getiren, seçim kampanyasının direktörü Necati Özkan’ın kaleme aldığı ‘Kahramanın Yolculuğu’ kitabı. 

Batıda bu işler böyle oluyor. Bu kitap o modaya uyan bir örnek. Nerede bir başarı kazanılsa onun hikayesi mutlaka sıcağı sıcağına kitaplaştırılıyor. Geri planda yaşananlar, büyük stratejinin tespiti, küçük uyarlamalar, mutfağın heyecanlı trafiği, inişler çıkışlar… Hem siyasete ilgi duyan okurların merakı gideriliyor, hem de tarihe not düşülmüş oluyor. 

Kitabın popüler isimlendirmesinin altındaki alt başlığı, aslında daha kapsayıcı ve içeriğini daha isabetle tanımlıyor: ‘Yeni Nesil Siyasetin Zaferi’.

Kitabın yayınlanmasıyla tartışma da başladı. CHP İstanbul İl Başkanı Kaftancıoğlu sert çıktı: “Kahramanın hikayesini yazıyorum diyerek kahramandan daha çok kendilerini kahramanlaştırmaya çalışan profesyoneller bilsinler ki; yalan, yanlış ve eksik verilerle Genel merkez iradesinin, CHP örgütlerinin ve İstanbul ittifakının emeğine hiç kimse saygısızlık edemeyecektir.”

Bunun üzerine yazar Necati Özkan bir profesyonel olarak yarım adım geri attı: “Konu nedir, nasıl gelişti bilmiyorum ama sayın il başkanı Canan Hanımı severim, takdir ederim. Meselenin ne olduğunu bilmiyorum. İnşallah öğrenirim, varsa o yanlışlığının ne olduğunu daha iyi kavrarım...”

İmamoğlu, ne kitabın yazarı olan yol arkadaşını açığa düşürdü, ne de İl Başkanının tam cephe karşısına aldı. Çıkarıldığı ‘kahramanlık’ basamağından gönüllü olarak bir alta indi: “Her ne kadar beni kahraman diye tanımlasa da ben kendimi öyle tanımlamıyorum. İnsan kendine kahraman dememeli. Ben sadece bir başlangıca imza atmış, daha büyük hizmetlere imza atmak isteyen bir belediye başkanıyım.”

Taraflardan kamuoyuna son yansıyanlar bunlar. Ancak son durumlarının ne olduğunu tam bilemiyoruz. Hava ne kadar sert, ne kadar yumuşak kestiremiyoruz. Buna rağmen herkesin temkinli adım atacağını, ötekini kollayarak hareket edeceğini rahatlıkla söyleyebiliriz.

Çünkü aslında tartışılan bir kitap gibi görünse de gerçek ondan fazlası. Bugün 9 Kasım. CHP’de büyük kongre ile bitecek süreç bugün başlıyor. Önce mahalle delegeleri seçilecek, sonra kongre takvimi gereğince ilçe ve il seçimleri yapılarak ilerlenecek. 2020 yılı Nisan ayında ise Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerine kadar partiyi yönetecek kadroların seçileceği genel merkez kongresi toplanacak.  

Yani tüm bu tartışmaların, nabız yoklamaların, ortaya atılmaların ve zemin etütlerinin bir sebebi de yolun sonunda kongrenin olması. 

Kısacası; meselenin tamamı geçmişteki seçimin ödülünü paylaşmak, başarı fotoğrafında hiç görünmemek ya da az görünmek değil. Hedefte, gelecekte kazanılacak olanlar var.  Herkes, toplanacak başarı ödülleri için şimdiden konum alıyor.

CHP’nin bir araya getirdiği İstanbul seçimi bileşenleri sözü ve tartışmayı hep kendi aralarında döndüreceklerini de düşünmesinler. Konuya bir de şu açılardan bakmayı deneyebilirler. 

- İmamoğlu’nun tekrar tekrar terini sildiği kağıt mendil ortaya atılsa ve payını istese ona ne denilebilir? 

- Seçim otobüsünün peşinden koşup, kampanya sloganını seslendiren çocuk sıralamada yer talep etse, ona nasıl bir yer bulunabilir? 

Hadi diyelim bunlara çözüm bulundu.

- AK Parti örgütü çıkıp, “biz yorulmasaydık siz bizi yakalayamazdınız” derse itiraz edilebilir mi?

- Binali Yıldırım “bu başarı sizin değil, benim eserimdir” derse ona ne cevap verilebilir?  

- “Hiçbir şey olmasa bile kesinlikle bir şeyler oldu.” sözü tartışmanın kalabalığı arasından başını çıkarsa ve “ben kaçıncı sıradayım?” diye sorsa ne denilebilir?