Mehmet Asil YILMAZ

    Mehmet Asil YILMAZ


    YAŞAMAK BİR ZANAAT NE MUTLU YAŞAMI BOYUNCA BU ZANAATI İCRA EDENLERE

    26 Mayıs 2025 - 11:18

    Yaşamak  bir  zanaat  Ne mutlu  bu zanaatı icra edenlere .  Hayat çoğu zaman çekilmez oluyor, insanlar çok zorluklarla yaşamını  sorunlarla, problemlerle boğuşarak sürdürmeye çalışıyor  .Bakıyorum ediyorum da işsizlik   sorunları ,ekonomik sorunlar gelecek kaygısı , insanları  strese sokuyor .Hangi meslekten   olursa olsun insanlar  iş bulamayınca  , mesleğinin de itibarsızlaştırma  uğraşlarını görünce   kendisine duyulan  güvenirliğini  yitiriyor .Bu sorunları duyunca  görünce  içim  daralıyor kendimi   sokağa  parka , pazara atıyorum
            Pazar   alışverişlerim   yaşamıma   renk katar .  Pazar alışverişlerimi her hafta veya iki haftada  bir   yöremizde kurulan  semt pazarlarına gidiyorum . Gittiğimde de  satıcılarla konuşmayı ,  getirdiği ürünleri satmak için nasıl uğraş verdiklerini zevkle seyrediyorum.  Ürünlerinin arasından şark kurnazlığı ile çürük, çarık  işe yaramayanları da poşetlerime koymalarına da aldırmıyorum ,  kızmıyorum da. Satıcıların   Paraları alırken de ‘’siftah senden bereket Allahtan’’ deyişlerine  ve  paraları ceplerine  yerleştirirken  yüzlerindeki mutluluk ifadelerini izlemek de beni mutlu ediyor. Komşularım  bana:  ‘’Pazarın  uçlarında  kurulan sergilerden satın alırsanız  ürünleri hem ucuz  hem de taze olur ‘’diye akıl verdiklerinden ben de pazarın giriş  ve çıkış yerlerinde bulunan satıcılardan   ihtiyaçlarımızı gidermeye özen gösteriyorum  Bu bağlamda  girişinde  bulunan bir soğan satıcısını görünce satıcıya ‘’ 2 kilo  satın almak istiyorum ,lütfen soğanların sağlıklı ve iyilerinden   koyunuz,   ben hanımdan korkarım,  eğer soğanlar çürük olursa  hanım beni evden kovar ‘’deyince satıcı ‘’ ben hanımından korkan herife soğan satmam ‘’ dedi. Ve soğanını bana satmadı .Satıcıya siz  hanımınızdan korkmaz mısınız?’’ deyince bana '' Ben hanımdan niye korkayım , dayak  cennet  çıkma, ben eşimi   döverim de severimde,  eğer dediğimi  tutmazsa, evimden de kovarım ve alırım  yenisi de ‘’  diye cevap  verdi , hanımlar  adına satıcının  sözlerine  üzüldüm  ve kişiye senin  tahsilin ne hangi okulu bitirdin diye sorunca  bana ‘’ilk okul  terk hayat mektebinden mezunum  git  başımdan  ‘’dedi ve beni kovdu  İçimden de ‘’keşke İstanbul  sözleşmeleri iptal  edilmeseydi ‘’  dedim. Bu kez diğer bir  soğan tezgahına vardım ve  bu  kişiye de aynı sözleri söyledim ,satıcı  bana  ‘’ beyefendi hanımdan korkmayanı  Allah  çarpar   dedi ve ardından da  soğanlarınızı  siz  seçin ‘’dedi. Ben de bu  güzel  söze  karşılık  seçmedim  ve  ‘’  siz seçin de bana  verin’’ dedim. Satıcı  seçti  ve bir poşete koydu, satıcıya  ‘’ affedersiniz bana  karşı  çok güzel bir davranış sergilediniz , tahsiliniz  ne  ‘’diye sorunca bana  ‘’ ben Siyaset  Bilimi ve Kamu yönetimi Bölümünden Mezun oldum ama işsizim kayınpederimin tezgahında çalışıyorum  çok şükür eve bir çorba parası  götürüyorum’’ dedi. Lisan biliyor musun ? ‘’Fazla değil''  dedi ve sonra   Eğitim Gördüğüm  Bölümde    yeterli sayıda  profesör hocalarınız yoktu  ama çoğu derslerimize asistanlar ,yardım doçentler veya doçentler  giriyordu dedi ve ekledi ama güzel binalarımız  vardı ‘’dedi  Anladım diyerek lafı uzatmadan  yanından ayrıldım
    Satıcının konuşmaları anlamlıydı, sözleri beni etkiledi Delikanlı çok  iyi eğitim almamış ama sevimli birisiydi  dedim .Eğitim kurumlarında derslerin donanımlı ve yeterli sayıda  bilgili görgülü ,donanımlı öğretim üyeleri tarafından  verilmemesi ülkemizin en önemli sorunlardan birisi. Çünkü  ülkemizde çok sayıda üniversite  var, ama oralarda ders  verecek özellikli, yetkin ,yetişmiş , bilgili donanımlı  sayıda ihtiyaçlara  cevap  verecek  sayıda akademisyenlerimiz yok diyerek içimden , Üniversiteli Soğan  satıcısının  yanından ayrılarak Pazarın ortalarına doğru yeşillik satan sebze  satan satıcının tezgahına vardım ,ben  ‘’domates, biber, marul, fasulye salatalık  almak istiyorum‘’ deyince ,efendim ‘’her birinden birer kilo versem olur mu’’ dedi. Ben de olur ama sormak istiyorum ‘’bunlara ilaç atıldı mı? söyler misin’’ deyince bana ‘’efendim bu pazarda ilaçsız ne meyve ne de sebze bulabilirsiniz, eğer size ‘’benim tezgahımın ürünlerinde ilaç yok derlerse sakın inanmayın’’ dedi. Satıcının konuşmasını beğendim ona ‘’senin ağzın hem güzel ve hem mantıklı laf yapıyor, lise mezunu musunuz? ‘’ hayır ben’’ Ziraat Mühendisiyim,  işsizim devlette iş aradım bulamadım, ilaç firmalarında çalışmak istedim az para verdiler bende burada amcamın yanında tezgahtar olarak çalışıyorum. Umut kesilmez tekrar sınava gireceğim, öğretmen olmak için de Millî Eğitim Bakanlığına da baş vuracağım’’ dedi ve ekledi “ülkemizde 44 adet Ziraat Fakültesi var , her yıl da yaklaşık 5 bin meslektaşımız mezun oluyor. Doğal olarak ihtiyaçtan fazla tarım mühendisi olunca iş bulmak hayli zor. Duymuşsunuzdur veya okumuşsunuzdur ülkemizde işsizlik ile Ziraat Mühendisliği mesleği birlikte sözü edilmeye başlandı . İşsiz oluşumuzun suçu ve kabahati ben de değil, planlı programlı şekilde  ziraat fakültelerini tarımsal bölgelere göre inşa etmeyen, ettirmeyen hükümetlerindir dedi ve ekledi Ülkemizin taş çatlasın 10 Ziraat Fakültesi gerek ,diğerlerine gerek yok ‘’dedi. Haklısınız diyerek ve teşekkür ederek tarımcının da yanından ayrıldım.
     Şimdi sıra meyve satın almaya geldi pazarın ucuna yakın yerindeki güzel ve temiz giyimli sakalını kesmiş, bir tezgahtarı gördüm. Ondan portakal limon kivi ve kuruyemiş satın aldım. Ayrılırken ona ‘’siz çoğu satıcıdan farklısınız bakımlısınız, tıraşlısınız , giysilerinizi temiz gördüm ‘’deyince ben‘’ atanamayan bir öğretmenim, mesleğimi yapamıyorum efendim, ben mesleğim icabı güzel giyinirim, tüketicileri de öğrenci olarak görüyorum dedi ve ekledi inanın bu ürünleri halden pahalı alıyor patron, bizde ürünlerimizi pahalıya da satıyoruz sizlerde pahalı meyveler satın alıyorsunuz dedi pahalılık bizim elimizde değil satın alamayanlara da üzülüyorum dedi ama ben öğretmenlik yapmak için öğretmen oldum ama öğretmen olamadım tezgahtarlık beni üzüyor polisliğe müracaat edeceğim’’ dedi ve ona iyi dileklerde bulunarak yanından ayrıldım.
     Bu satıcının mesleğine olan sevgisi, saygısı giyimi kuşamı ve tüketiciye yaklaşımı beni çok etkilediği için İki hafta sonra meyve alış verişimi yapmak üzere  öğretmenin tezgahına gittim orada onu yerine arkadaşını görünce ‘’ öğretmeni  sordum ,o da ‘’arkadaş polis olmak için polis eğitim merkez müdürlüğüne mobiletle gitmişti giderken  trafik kazası geçirmiş mobiletine çarpmışlar oracıkta ölmüş’’ dedi Arkadaşı ayrıca ölmeden önce öğretmen ; bana ‘’Türkiye 50 den fazla Eğitim Fakültesi var diyordu ,yılda 80 bin 90 bin öğrenci mezun veriyor ,diyordu, benim gibi 600 bin atama bekleyen öğretmen var, diyordu ,yazılı sınavda iyi not alıyordu ama mülakatta eleniyordu ‘’diyordu . Branşını da kesin bilmiyorum hem ben anlamıyorum zaten . Öğretmen arkadaşım  Millî Eğitim Bakanlığına küskündü hakkım yeniliyor diyordu ve polis olacağım ‘’diyordu sonuç biliyorsunuz Bende ‘’ Öğretmen  mesleğinde çalışamadı ama devletine hizmet etme yolunda öldü dedim şehit oldu ‘’dedim. 
     
                  Sonuç maalesef siyasilerin istekleri üzerine, benim ilimde de bir üniversite olacak düşüncesiyle ülke genelinde hemen hemen her ilimizde bir üniversite kuruldu. Bu yüzden ülkemde plansız ve programsız yüksek eğitim kurumları açılmasıyla ihtiyaçlarımızın çok çok üstünde üniversitelere, fakültelere, yüksek okullara sahip olduk. Üniversite sayısı arttıkça işsiz genç üniversite mezun sayıları da arttı. Yeni yeni üniversitelerin açılması maalesef güzelim mesleklerin itibarı da azaldı. Ülke genelinde görkemli binaları var ama içinde yeterli kapasitede kütüphane yok, laboratuvarları yok, yeterli sayıda yetenekli donanımlı öğretim elemanı, profesör, doçent yok. Açıkça üniversitelerimizde ortalama öğretim elemanı başına düşen öğrenci sayısı Avrupa ülkelerine oranla çok çok fazla.
       . Maalesef ülkemizde yatırımlar yerli yerince yapılmadığı için çalışma olanakları ve laboratuvar olanakları yeterli düzeyde olmadığı için ülkemizde bulunan onca üniversiteden QS (Quacquarelli Symonds) dünya üniversiteleri sıralamasında 500 üniversitesi arasında bazı dönemlerde sadece 3-5 üniversitemiz yer almış, 2020 yılından sonra ise hiçbir üniversitemiz ilk 500 sıralamasında değillerdir. Bu durum ülkemiz açısından gerçekten çok üzücü. Gönül ister ki çok sayıda üniversitelerimizin ilk yüz içerisinde  en iyi sıralamasında kendilerine yer bulsun. Dünyanın ilk 20’nci ekonomisi olan Türkiye’nin niteliği ne yazık ki niceliğin çok gerisinde kalması nedeniyle Türkiye'ye sorunlar yaşatıyor.  
    Benden söylemesi!

    YORUMLAR

    • 0 Yorum