Mehmet Asil YILMAZ

    Mehmet Asil YILMAZ


    TÜRKİYE KÜRESEL ISINMADA NEREYE KOŞUYOR?

    27 Eylül 2021 - 14:10

    Küresel ısınma; sanayi devrimiyle, atmosferin düzen ve dengesini çıkarları için bozan emperyalist zihniyetli zenginlerin, doğanın ve yoksulun sırtından ekonomik çıkar sağlama hırsının bir ürünüdür. Yırtılan da, ekmeğini topraktan kazanan gariban çiftçimizin hiçbir zaman ikisi bir araya yakasıdır.
    Çocukluk çağımda, memleketimde mevsimler kendi özelliklerini taşırdı. Kış aylarında lapa lapa kar yağar, yazın müjdecisi bahar yağmurlarıyla toprak mis gibi kokardı. Sonbahar ise, çiftçinin yüzünü güldüren ekin yağmurlarını getirirdi. Kuraklık nedir bilen yoktu, su kıtlığı aklımızdan geçmezdi. Doğa, bağrından yetişen her canlıyı bir ana gibi sarıp sarmalardı. Yiyeceklerimiz ağız tadındaydı ve nefis kokardı. Bugün ise hep bunların özlemini çekerek yaşıyoruz.
    Çünkü emperyalist zihniyetli doyumsuzların, fosil yataklarını ölçüsüz kullanmalarıyla, atmosfere aşırı derecede Co2 gazı salınmaya başladı. Doğa ve atmosfer gerçek nitelik ve özelliklerini yitirmeye başladı. İnsanlığın, kurdun, kuşun, bitkinin huzuru kaçtı. Huzurumuzu kaçıran baş belasının adına da ‘Küresel Isınma’ dendi.
    Küresel ısınma denen olayın bilimsel açıklama şudur:
    Co2, metan, No2, hidroflorür karbonlar, perfloro karbonlar, sülfürhekza floroid (sera gazları) gazları, atmosferde belirli oranlarda ve dengelerde bulunur. Güneşten gelen ışınlar da (ısı ışınları, kısa dalgalı ışınlar) atmosferi geçerek, yeryüzüne gelir. Sera gazları ısının bir kısmını tutarak yeryüzünde kalmasını sağlar. Bu tutulan ısı ışınları da yeryüzünü ısıtır, tutulamayan ışınlar ise geri döner. Bu olaylar doğal ve dengeli olarak, doğal döngü içinde atmosferde meydana gelir. Ancak bu doğal denge, fosil yataklarının yakıt olarak normalin üstünde kullanımı, taş ocaklarının, mermer ocaklarının, altın arama ocaklarının ormanları talan etme, yeşil alanları yok etme, çimento fabrikaları, termik santraller, hidroelektrik santralleri, plansız programsız hızlı ve çarpık kentleşme, trafik, enerji kaynakları ve sanayiye dayalı endüstriyel üretim faaliyetleri sonucunda atmosferde mevcut sera gazlarının yoğunluğunu artırdığı için bozulur. Bozulan dengeler de yeryüzüne gelen ısı ışınlarını geriye salmayarak, ısıyı yerkürede tutar ve ısıtır. İşte bu ısınmaya biz küresel ısınma diyoruz.
    Kyoto kararları henüz uygulanmadığı ve uluslararası anlaşmalara uyulmadığı için küresel ısınmanın zararı da ülkemizde, gelişmiş ülkelere oranla kat be kat daha fazla görülmektedir. Bu zarar, Demoklesin Kılıcı gibi hep ulusumuzun başının üzerinde sallanıp durmaktadır. Küresel ısınmanın neden olduğu zararın son örneğini Karadeniz Bölgesi’nde yaşadık. Bartın, Sinop, Kastamonu, Samsun ve Karabük’te çok sayıda insanımız yaşamını kaybetti. Evleri barkları yıkıldı, iş yerlerini sel bastı, malları birer birer denize aktı.   
    İç Anadolu’da çocukluk çağlarımda yaşadığım güzellikleri, Çukurova Üniversitesi’nde göreve başladığım yıllarda da yaşadım. Ova ve çevremiz yemyeşildi. Ancak geçen zaman içinde yağışlar toprağımıza normalin altında düştüğü için, barajlardaki su oranları azaldı. Ekosistemin yapısı bozuldu, biyolojik çeşitlilik yok olma eğilimine girdi. İnsanların yaşamları, sosyal statüleri olumsuz yönde değişti.
    Buna paralel olarak topraktaki tuzluluk oranı arttı, besin ve su kıtlığı ortaya çıktı. Kyoto kararlarına imza atmadığımız, uluslararası sözleşmelere de uymadığımız için bu olumsuzluklar yıllardır devam etti ve bu günlere kadar geldik. Umut ederim ki bundan sonra durumun vahametini yöneticilerimiz anlarlar da, iklim anlaşmasına en kısa  zamanda imza atarlar.
    Çünkü kuraklık uzun süre toprak yüzeyinde devam ederse, yer altındaki susuzluk daha şiddetli boyutlara ulaşır. Üretici yıllardır toprak üstü su kıtlığı sorununu yeraltındaki su kaynaklarımızı kullanarak çözüyordu. Ama yeraltındaki su rezervlerimiz yağışlarla beslenmediği için, tabana kadar inmiş durumda.
    Eğer üretici yeraltı suyunu kullanamaz duruma gelecek olursa, (ki gelmesi muhtemel) işte o zaman ülkemizde gerçek küresel kıtlık kendini gösterecektir. Yarınlarımız için bugünden itibaren ülkemizde küresel ısınmanın zararını asgariye indirecek önlemlerin alınması bir zorunluluktur. Bunun için de hem üreticinin hem de devletin yapması gerekenler vardır. Bunlar;
    Ülkemiz kurak ve yarı kurak kuşağında bulunmaktadır. Kuraklık, su kıtlığı ve topraklarda tuzlanma sorunu, küresel ısınmanın yaptığı sinerjitik etkiyle daha da artacak gibi görünüyor.
    Yağış alan ülkelerde tuzlar yağışla yer altına indiğinden, bu yerlerde tuzluluk sorun olmuyor. Ancak kurak bölgelerde üretim yapan çiftçiler, ne kadar çok su kullanırsak o kadar fazla ürün alırız zihniyetiyle hareket ettiği için, kontrolsüz bir şekilde sulama yapıyor. Bu da hem yeraltı sularının tükenmesine hem de ana kaya içindeki tuzların yüzeye çıkıp, toprağın tuzlanmasına neden oluyor. Önerimiz, üreticilerimizin klasik sulama ve yağmurlama yöntemlerinden vazgeçilmesi, bunun yerine ürünlerini sulamak için endüstri sektörlerinde su tasarrufu için kullanılan yeni sulama yöntemlerini ve cihazlarını kullanılmasıdır. Ayrıca insanların evlerinin bahçesi ile çevresindeki boş alanlara mümkün olduğunca fazla ağaç dikmesi yağmuru artıracaktır.
    Devletin yapacağı işlere gelince; Ağaçlandırma, ormanlaştırma, yeşil alanları genişletme programları uygulanmalı, uluslararası anlaşma ve sözleşmelere uyulmalıdır. Su kaynaklarının sürdürülebilirliğinin devamı etmesi için de ülke genelinde her alanda su tasarrufu yapılması için gerekli tedbir alınmalıdır.  
    Yetkililer her bölgeye uygun, az suya ihtiyaç duyan ürün çeşidini belirleyip, üreticilerin görüşüne sunmalıdır. Üreticiler de yetkililerin önerdiği ürün desenine göre hareket ederek, tarımsal faaliyetlerini sürdürmelidir. Önerilen ürün desenine uymayanlara çiftçilik yapma izni verilmemelidir. Betonlaşmaya, çarpık kentleşmeye son verilmeli, atmosfere Co2 salınımı yapan işletmelerin çalışmaları durdurulmalı ve ceza verilmelidir.
    Taş ocağı, mermer ocağı ve altın arama faaliyetlerine izin verilmemelidir. Bunlar için ÇED raporu almak zorunlu hale getirilmelidir. Termik santral yerine yenilenebilir enerji kaynakları kullanılmalıdır.

    YORUMLAR

    • 0 Yorum