Mehmet Asil YILMAZ

    Mehmet Asil YILMAZ


    CEP TELEFONU GÖRGÜSÜZLÜĞÜ      

    04 Ocak 2022 - 15:51

    Çocukluğumda köyümüze değişik yerlerden birçok resmi görevli ve misafir gelirdi. Bunların arasında en sık uğrayanlar jandarmaydı.
    O zamanlar telefonlar manyetoluydu ve her yerde de yoktu. Bu yüzden iletişim kolay değildi. Köylere resmi bildirim yapma görevi ise jandarmanındı.
    Jandarmalar resmi duyuru ve emirleri tebliğ için geldiğinde, yorgun olduklarından o günü köyün misafirhanesinde geçirirlerdi.
    Bu arada angarya bir iş olarak görüldüğü için sırayla üstlenilen muhtarlık görevini ise kimse yüklenmek istemezdi.
    Babam köyde uzun yıllar muhtarlık yaptı. Bu nedenle biz de gelen gidenle tanışır, bazılarıyla dost olurduk.
    Köye gelen jandarma ve diğer görevlilerin konaklaması için gerekli her şeyi muhtar yapardı. Yatacak yerleri, yiyecek ve içecekleri hep muhtar ve ailesi tarafından temin edilirdi. Onlara tanrı misafiri gözüyle bakılır, hürmette kusur edilmezdi.
    Bizim köye gelip gidenler de kendilerine yapılan ikramdan memnun olur, teşekkür ederek dönerlerdi.
    Misafirlerin yatak, yorgan ve yiyeceklerini köyün misafirhanesine ben taşırdım.
    Köyümüzde yetiştirdiğimiz her çeşit meyve ve sebze ile tahıl organikti. Tereyağı, peynir, domates, biber ve diğer yiyeceklerimiz enfesti, sağlıklıydı. Suyumuz temizdi.
    Eğer o zamanlar şimdiki gibi iletişim kolay olsaydı, gelen giden sayısı daha az olacaktı. Tabii.
    Şimdilerde çok önemli bir iletişim aracı haline gelen telefonla konuşmak için eskiden insanlar postanelerde kuyruğa girerdi. Ev ve iş yerlerindeki sabit telefonların başında saatlerce istenilen numaranın bağlanması beklenirdi.
    Telefonun yanı sıra telgraf da ikinci bir iletişim aracı olarak kullanılırdı. O da tren istasyonlarında ve askeriyede bulunurdu.
    Değerli şairlerimizden biri, aşkının telgrafın tellerine hayat verdiğini ifade ettiği bir şiirinde, “selamının geçtiği belli. Yeşerdi telgraf direkleri” diyerek, telgrafın hayatımızdaki yerini çok güzel anlatıyordu.
    Teknoloji ilerledikçe aşkların ifade şekli de değişti. Dünyanın neresinde olursa olsun sevdiğine ulaşıp, sesini duyabilen aşıklar, içlerindeki özlem duygusunu daha kolay bastırabiliyorlar.
    İş dünyasından, özel hayata kadar her alanda yeri doldurulamayan bir iletişim aracı olarak insanların elinden düşürmediği cep telefonları ise artık vazgeçilmez olduğu kadar lüks bir araç haline geldi.
    Ülkemizde cep telefonu kullananların sayısı ise, diğer ülkelere göre oldukça fazla.
    Bu arada telefon sayesinde girilebilen interneti kullanma süresi de çok uzun olduğundan, insanlar artık okumaya, sohbete, spora, gezmeye ve yüz yüze iletişime daha az vakit ayırıyor. Bu da kişiler arasındaki canlı iletişimi koparıp, sanal dünyaya gömülmelerine yol açıyor.
    Evlat, ana-babadan kopuyor, eşler aynı evde birbirleriyle yüz yüze konuşmak yerine mesajlaşıyorlar.

    Kısacası bazen geçmişte yaşadığımız o güzel, samimi ve dostane ilişkileri özlüyorum. Yeni insanlar tanımak, yeni dostlar edinmek, insanların gözlerine bakarak konuşmak, beden dilini görmek ve arada insani bağ kurmak telefon olmadan daha iyi gerçekleşiyordu.
    Şimdi ise hayatımızın olmazsa olmazlarının başında gelen cep telefonu nedeniyle, herkese çok kolay ve kısa sürede ulaşabiliyoruz. Ama bir şey eksik kalıyor. Sanırım cep telefonu bir bakımdan bizleri yakınlaştırırken, bir bakımdan da uzaklaştırdı.
    Hele de akıllı telefonlar sayesinde deryalar gibi derinlikteki internete daldığımızda içinden çıkmak pek mümkün olmuyor.
    Bunun yanında yolda insanların yürürken, araç kullanırken ya da başka bir şeyle meşgul olurken cep telefonu kullanması nedeniyle birçok kaza yaşanıyor. İstenmeyen olaylar meydana geliyor.
    Ve milyonlarca kişi özel hayatını cep telefonları sayesinde uluorta yaşayıp, her anını milyonlarla paylaşıyor.
    Anlayacağınız insanoğlunun saklısı gizlisi kalmadı. Özel diye bir şey yok. Mahremiyet yok oldu.
    Her güzel yiyecek ve içeceğin fazla alındığında vücutta zehir etkisi yaratması gibi cep telefonu kullanmayı da tadında bırakmadığımız için hayatımız zehire döndü desem abartmış olmam sanırım.
    Bu yaşımıza gelene kadar çok şey gördük, geçirdik ama görgüsüzlük ya da sonradan görme olmak başka bir şey.
    Görgüsüzlük iyi değil, bilirim. Ama bazı sonradan görmelerin nasıl gülünç durumlara düştüğünü de gözlüyorum. Bazılarının cep telefonlarında paylaştıkları yüzlerce fotoğraflarla, tüm yaşamlarını sergilemeleri de buna iyi bir örnek oluşturuyor.
    Her şeyi tadında bırakmak iyi, güzel de, bunu anlamak istemeyene anlatabilmek zor.

    ***
    Zor günlerden, zor yıllardan geçtiğimiz şu zamanda yeni bir yıla daha girerken, herkese en iyi dileklerimle mutluluk, sağlık ve huzur diliyorum.
    Ülkemiz ve milletimiz layık olduğu bir yaşama sahip olur inşallah.

    YORUMLAR

    • 0 Yorum