Tepki var! Köylerde tarım alanları imara açılıyor

    Resmi Gazete’nin 11 Temmuz 2021 tarihli sayısında Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından yayınlanan yönetmelik, tarım alanlarının geleceğini yakından ilgilendiriyor...

    Tepki var! Köylerde tarım alanları imara açılıyor
    07 Ekim 2021 - 23:33 - Güncelleme: 07 Ekim 2021 - 23:48
    Resmi Gazete’nin 11 Temmuz 2021 tarihli sayısında Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından yayınlanan yönetmelik, gıda arz güvencesinin sigortası niteliğindeki tarım alanlarının geleceğini yakından ilgilendiriyor. Kimsenin ilgisini çekmeyen bu değişikliği yaratacağı tahribatlar TMMOB ve TEMA gibi Sivil Toplum Kuruluşlarının (STK) ayağa kalkmasıyla anlaşıldı. Bu değişiklikle ilgili Danıştay'da dava açıldı. 

    Yönetmelikteki değişiklikleri ve ne tür riskler barındırdığını Akıllı Tarım programında Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bülent BloombergHT’den İrfan Donat’a konuştu.

    “Plansız Alanlar İmar Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik” başlığını taşıyan kararda, Bakanlık, yönetmeliğin 4'üncü maddesinde yaptığı değişiklikle, belediye ve mücavir alan sınırları dışında kalan köy ve mezraların yerleşik alan ve civarına yeni bir tanım getirdi.

    Yönetmelik değişikliğiyle, 30 büyükşehir sınırı içerisinde yer alan köylerdeki yapılaşma sınırı 100 metreden 300 metreye çıkarıldı. Böylece köylerin etrafında yeni yapılaşmalar için 200'er metrelik yeni bir genişleme alanı oluşturuldu. Aslına bakarsanız bu yönetmelik sadece 30 büyükşehri değil geri kalan 51 ili de yakından ilgilendiriyor.

    Buna benzer kararlara maalesef şehirlerden alışığız(!). Artan nüfusa paralel olarak büyüyen kentlerde yoğunlaşmanın azaltılması için zaman zaman birinci sınıf tarım alanları feda edilerek yeni imar alanları açılıyor.

    Ama köylerde nüfusun azaldığı, kente göç olgusunun hala devam ettiği bir ortamda kırsal alanlar için böyle bir karar almanın mantığını anlamakta zorlanıyoruz.

    Anadolu’nun farklı illerindeki köyleri her fırsatta ziyaret ediyoruz. Köy kahvesine uğradığımızda ise köydeki hane sayılarının azaldığı ve birçok evin artık boş kaldığı, sadece yaşlı ve emeklilerin köyde ikamet ettiğine yönelik serzenişlere şahit oluyoruz.

    Peki, o zaman yerel nüfusu her geçen gün azalan kırsaldaki köy ve mahallerin imar sınırını genişletmenin mantığını biri bize açıklayabilir mi?

    Prof. Dr. Bülent Gülçubuk da benzer şekilde aynı soruyu soruyor: 

    “Kırsal alanın boşalmasından şikâyet ediyoruz. ‘Genç nüfus yok’ diyoruz, üretim için çiftçi kalmadı. Bu hangi ihtiyaçtan doğdu da imar sınırını 100 metreden 300 metreye çıkardık, bu konuda kamuoyunu tatmin edici bir bilgi ortaya çıkmadı.”

    5,000 YERİNE 1,500 METREKARE

    Yönetmelikteki değişiklik sadece bununla da sınırlı değil.

    Bir parsele birden fazla yapı yapılmasını yasaklayan düzenleme de yumuşatılarak, bin beş yüz metrekareden (1,5 dekar) büyük parsellerin içine üç ayrı yapının birden yapılmasının önü açılmış durumda.

    Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nın yaptığı yeni düzenlemeye göre, iskan dışı alanlarda 1,500 metrekare üzeri hisseli parsellerde Tarım ve Orman Bakanlığının uygun görüşü alınarak en çok 1 konut amaçlı yapı yapabilme imkanı 3'e çıkarıldı. Yapıların komşu parsel sınırına 5 metre mesafe bırakma zorunluluğu 3 metreye düşürüldü.

    Prof. Dr. Bülent Gülçubuk, söz konusu değişikliği biraz daha detaylandırıyor: “Eskiden kırsal alanda yapılaşmaya yönelik olarak en az 5 bin metrekare üzeri alan zorunluluğu ve konut büyüklüğü olarak da yüzde 5 ile sınırlandırılan maksimum 250 metrekare kuralı vardı. Şimdi bu, 1,500 metrekareye indirildi. Her bir binanın yapı inşaat alanı 250 metrekareyi, toplam yapı inşaat alanı da 750 metrekareyi geçmemek üzere üç adede kadar yapı yapılabilecek. Böylece aynı parsel içerisine 3 villa birden inşa edilebilecek. Bu da toprak ve su kaynakları üzerinde ciddi baskılar yaratacak.”

    RUHSAT ZORUNLULUĞU KALDIRILDI

    Peki, başka ne değişiklikler var diye soranlar için yanıtını Prof. Dr. Gülçubuk verdi.

    İskân dışı alanlarda taban alanı 75 metrekareyi ve 2 katı geçmemek üzere yapılacak 1 bağ evi için Tarım ve Orman Bakanlığının uygun görüşü alınmak kaydıyla köy içi yapılara benzer şekilde ruhsat zorunluluğu, yeni yönetmelik ile kaldırıldı. Köylerde bina çatılarında yapılan güneş enerji sistemleri yapı ruhsatından muaf tutuldu.

    Birden fazla yapı yapılan parsellerde, binalar arası asgari mesafe sınırı bitişik yapılar hariç 10 metreden 6 metreye düşürüldü. Bina azami yükseklikleri ise 6,50 metreden 7,50 metreye çıkarıldı.

    Silo gibi tarımsal yapılarda, gerekçeli rapor hazırlanmak ve Tarım ve Orman Bakanlığının uygun görüşü alınmak kaydıyla yüksekliğin 15 metreye çıkarılmasına imkân sağlandı.

    YABANCILAR KÖYLERE EV YAPABİLECEK

    Bir diğer değişiklikle de köylere yapı yapabilmek için aranan köy nüfusuna kayıtlı olma ve köyde sürekli oturma şartları kaldırıldı.

    Yeni düzenlemeyle birlikte şehirlerde yaşayan insanların yabancısı oldukları köylere daha kolay konut ve benzeri yapı yapabileceklerini kaydeden Prof. Dr. Gülçubuk, “Yapılan bu düzenleme ile mevcut köylerin etrafında bir anlamda yabancılardan oluşan yeni bir çember oluşacağından endişe ediliyor. Yeni yönetmeliğin özellikle Ege, Akdeniz, Marmara ve Karadeniz köylerine yoğun talep oluşturması bekleniyor” diyor.

    DANIŞTAY’A DAVA AÇILDI

    Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nın köyleri adeta küçük şehirlere dönüştürecek düzenlemesinin iptali için Danıştay'a farklı sivil toplum kuruluşları tarafından davalar açıldı.

    Örneğin, TMMOB Şehir Plancıları Odası, köyleri şehirleştirecek düzenlemenin yürütmesinin durdurulması ve iptali için 8 Eylül'de Danıştay'a dava açtı.

    Dava dilekçesinde kırsal alanların hızla yapılaşmaya açılacağı, köylerde ihtiyaç fazlası yapı kirliliğinin oluşacağı, ülkenin özellikle cazip turizm bölgelerindeki kıyı, dağ ve yayla köyleriyle, Karadeniz'in fındık ve çay bahçelerinin beton yığınına dönüşeceği uyarıları yapıldı.

    TEMA Vakfı da Danıştay’a başvuran STK’lar arasında yer alıyor.

    STK’ların genel olarak itiraz dilekçelerinde köy hayatı, tarım, yayla, kıyı ve ormanların geleceğine yönelik çok ciddi endişeler dile getirildi. Yayımlanan yönetmeliğin, hem İmar Kanunu hem de Toprak Koruma Kanunu'na aykırı olduğu kaydedildi.

    Tüm bu gelişmeleri yorumlayan Prof. Dr. Bülent Gülçubuk, “Güçlü ekonomilerde üretime dayalı sermaye oluşumu olur. Üretim, markalaşma, dış ticaret, katma değer oluşturma gibi unsurlar sermaye oluşumuna katkıda bulunur. Türkiye, son yıllarda sermaye oluşumunu daha doğrusu oluşturamamayı fiziksel varlıkları satarak elde etmeye çalışıyor. Toprak, su, mera, orman, yol, baraj, havaalanı, deniz limanları gibi fiziksel varlıkları satarak sermaye oluşturmaya çalışıyor. Bu ise ekonomik sorunların kalıcı çözümüne katkıda bulunmuyor” diyor.

    Prof. Dr. Gülçubuk bir de uyarıda bulunuyor:

    “Doğal varlıkları servete, sermaye oluşumuna dönüştürmek gıda güvencesi, sürdürülebilir toprak kullanımı, kırsal yaşamın devamı ve çiftçilik açısından tehditler yaratıyor. Sermaye birikimi, sermaye oluşturma sorununun çözümü için doğal varlıkları üzerinden rant oluşturmak geleceği belirsiz kılmaktır.”

    YORUMLAR

    • 0 Yorum