YERİNDE ZIPLAMAK

İsmail SERT

Kılıçdaroğlu sonunda evinin elektriğini kestirmeyi başardı ve kendi deyimiyle ‘bir haftalık direniş’ başlattı.
9 Şubat tarihinde “31 aralıkta yapılan zamlar geri çekilinceye kadar evimin elektrik faturasını ödemeyeceğim” demiş, sorular üzerine detaylarını anlatmıştı: Kendi adına aldığı bir karardı. ‘Sivil itaatsizlik’ çağrısı yapmıyor, kimseye tavsiye etmiyordu. Parti teşkilatının peşinden gelmesini de istemiyordu.
Çevresindekiler yine de endişelerini dile getirdiler. “CHP’li belediyelerin doğal gaz zamlarını protesto etmek üzere faturalar ödenmezse, otobüslere kart basmadan binme hareketi başlarsa, bunun sorumluluğunu taşıyabilir miyiz? Emin misiniz? diye sordular. Kılıçdaroğlu kararından vazgeçmedi.
Nihayet 21 Nisan Perşembe günü evinin elektriği kesildi. Altılı masadan Meral Akşener, Selvi hanımın zorda kalmaması için “müsaade ederse hanenin elektrik borcunu ben ödeyebilirim” dediyse de Kılıçdaroğlu kabul etmedi. Günün akşamında eşi Selvi hanımla evinde kameraların karşısına geçti ve lüks ışığında basın açıklaması yaptı. Muhtemelen tarihe geçecek bir fotoğraf olduğunu düşünüyordu.
Kılıçdaroğlu, elektrik faturalarının yüksekliği konusunda iktidara çözüm önerdiğini de iddia ediyor. Önerileri; KDV’yi sıfırlamak ve toplam geliri asgari ücretten düşük olan abonelerin elektrik tüketimini enerji çekleri ile karşılamak imiş.
Demek istiyor ki; çözüm bu kadar basit olduğu halde, iktidar dikkate almadı. Oysa biliriz ki; ekonomi, hepsi birbiriyle etkileşim içinde, birçok parçadan oluşan kocaman bir sistemdir. Bir kararınız bütün mekanizmayı etkiler. KDV’yi indirmeyi planladığınızda, karşınıza bir soru çıkar: “Oradan doğan açığı nereden karşılayacaksın?” Zor durumda olanlara enerji çeki verme önerisi, ilk etapta kulağa hoş gelebilir. Ancak yine bir soruya cevap vermek zorundasınızdır: “Peki bu çekleri hangi kaynaktan finanse edeceksiniz?” Onun için ekonomide sorunlara tek tek müdahale edilmez. Edilemez. Ancak bütüncül bir model oluşturularak çözüm bulunabilir.
Kılıçdaroğlu bir de istatistik veriyor: 2021 yılında evinin elektriği kesilen abone sayısı 3.5 milyon imiş. Bu sayının kendi içinde analizinin yapılmasına ihtiyaç var. Yani kaç hanenin elektriği, faturasını gerçekten ödeyemediği için kesildiğinin ortaya çıkarılması gerekiyor. Çünkü ihmal, unutkanlık, o tarihte otomatik ödeme hesabında para olmaması,  kiracı değişimi aşamasında gerekli bildirimlerin yapılmaması gibi pek çok sebeple evlerin elektrikleri kesilebiliyor.   
Üstelik Kılıçdaroğlu’nun geri alınmasını istediği zamların tarihi 31 Aralık. Yani geride bıraktığımız yılın son günü. Peki 2021 yılında hanelerin elektriklerinin kesilmesinde yılın son günü yapılan zamların etkisi olabilir mi? Üzerinde durulması gereken sayıların 2022 yılına ait olması gerekmez mi? Ayrıca zamların hafifletilmesi için birçok tedbir alındığını ve uygulanmaya başlandığını da belirtmeliyiz.
Kılıçdaroğlu Ana Muhalefet Partisi CHP’nin Genel Başkanı. Peki neden marjinal programı olan minik bir partinin genel başkanı gibi davranıyor? Asıl yapması gerekenleri neden sürekli erteliyor? Devlet protokolünde yeri olan bir makamı varken, neden seçmene görünebilmek için yerinde zıplayıp duruyor? Son zamanlarda çok kullanılan kavramlarla ifade edersek; görünür olmak, farkındalık oluşturmak için mi?
Görünür olduğunda, farkındalık oluşturduğunda, yani herkes yönünü ona döndüğünde ve onu dinlemeye başladığında ne söyleyecek?
Halkla ilişkiler başkadır, siyaset başka. Gündem olmak başkadır, söylediklerinin çare olarak kabul görmesi başka. Dikkat çekmek başkadır, ikna etmek başka. Sorunlara tek tek ve birbirinden bağımsız çözümler önermek başkadır, bütüncül bir çözüm modeli sunmak başka.
Karanlığa kaçarak direniş şarkıları söylemek, aydınlıkta seçmenin dikkatini çekemeyen partilere yakışan bir yöntem. Toplum iktidara talip olan bir partinin genel başkanından asıl şunu duymak istiyor: İçinde elektrik tarifelerinin yüksekliğinin de olduğu ekonomik sorunların bütününe ne çözüm öneriyorsun?