ÖFKEM ŞEKİL, YOLUMDAN ÇEKİL

İsmail SERT

Özel gündemli üç günü geride bıraktık.
24 Nisan Pazar akşamı altı genel başkan yuvarlak masada bir kez daha buluştular.
Toplantı uzun sürse de sonunda yayınlanan bildiri ‘dilek ve temenniler’ metni olarak kabul edilebilecek kadar alışıldık ifadelerden ibaretti.
Yine de ortak adayın profilini ortaya çıkarmaya dönük altı kriter açıklandı. Ancak altı kriterin altısı da fazlasıyla teorikti.
İçlerinde, adayın aranacağı alanı daraltan tek bir madde bile yoktu. Neler olduklarını hatırlayalım:
“Uzlaşmacı, özgürlükçü, demokratik değerleri içselleştirmiş, milletin tamamını kucaklayan, siyasi ahlak ilkelerini benimseyen, liyakat sahibi”.

O ittifakın ya da bu ittifakın Cumhurbaşkanı adayı için bu ölçülere kim itiraz edebilir? Seçilecek Cumhurbaşkanının bu ölçülerden hangisini taşımaması istenebilir? Ve bu yaklaşımla devam edilecekse; liste yüzlerce yeni madde ile uzayıp gitmez mi?  
Bir sonraki toplantıda belirlenecek altı kriter için ittifaka yardımcı olabilirim. İşte size yeni altı kriter önerisi:
“Siyasi öngörü sahibi, cesur ve hızlı karar alabilen, ekip kurmada tecrübeli, toplumun ortak değerlerine sahip çıkan, o güne kadar yaptığı görevleri başarıyla tamamlamış, devletin itibarını koruma konusunda güvenilir”.
Bir şey söylenmiş oldum mu? Evet.
Adayın profilinin belirlenmesinde yol aldık mı? Hayır.
Bu adımlarla ilerleyen muhalefet, ondan beklenenleri konuşmaya ne zaman başlar?
Onu da ne biliyoruz, ne de tahmin edebiliyoruz.

25 Nisan Pazartesi gezi davasının karar günüydü. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen duruşmada avukatların savunmalarının ve sanıkların son sözlerini söylemelerinin ardından karar açıklandı.
Mahkeme, Osman Kavala'yı casusluk suçlamasından beraat ettirdi.
Buna karşılık  hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüsten ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkum etti.
6 kişinin aynı suça yardım etmekten 18’er yıl hapis cezasına çarptırılmalarına ve tutuklanmalarına karar verdi.
Üç kişilik hakim heyeti 1’e karşı 2 oyla karar almıştı. Bir hakim verilen karara itiraz etti. Yazdığı şerhte, sanıkların üzerlerine atılı suçlardan cezalandırılmaları için yeterli delil bulunmadığını belirtti.
Dava henüz sonuçlanmış sayılmaz. Kararın bozulması için önce istinaf mahkemesine, sonra Yargıtay’a başvuruda bulunulacak.
Ve biz, devam etmekte olan bir dava olsa da siyasi boyutlarını konuşmayı ve tartışmayı sürdüreceğiz.

27 Nisan Salı günü CHP’nin grup toplantısı vardı.
Kılıçdaroğlu akılda kalması için özel ayarlandığı belli olan kısa bir konuşma yaptı. “Bugün yazdığım konuşmayı bir tarafa bıraktım, farklı bir konuşma ile karşınızda olacağım” dese de yine yazılı metni okudu.  
Hiç olmadığı kadar sertti. Öfkesini, geceleri uyuyamadığını, yumruklarının sıkılı olduğunu anlattı. Orada durmadı; engereklerden, çıyanlardan söz etti.
Son iki paragrafın, dolayısıyla konuşmasının anahtar kavramı ‘kavga’ idi. Toplamda 14 kez “kavga” dedi. Bunların 12’si “kavga edeceğiz” biçimindeydi.   
Sonraki günlere kalacak asıl cümlesi ise partisinin içine dönüktü:
“Ya bana katılın, ya şimdi, şu anda yolumdan çekilin! Açık ve net söylüyorum”. Tıpkı o videodaki çocuk gibi “öfkem şekil, yolumdan çekil” diyordu.
Belli ki; içerdeki bütün yarışları kağıt üzerinde kazanmış olsa da partide kazanlar kaynıyor. Belli ki; üzülmüş, sinirlenmiş, yoluna çıkanlarla çarpışma aşamasına gelmiş.
Ruh halini anlatmaya devam etti:
“Bir insanın hayatında uğrunda öleceği bir şey yoksa, zaten hiç yaşamamıştır. Pes etmeyeceğim, durmayacağım”.

Kılıçdaroğlu’nun siyasi hayatının takdir alan sayfalarından birinde, 25 gün boyunca  Ankara’dan İstanbul’a yürüyüşü var. 26 Nisan grup toplantısındaki konuşması ile  cumhurbaşkanlığı adaylığını kesinleştirmiş, yürüyüşünü başlatmıştır.
Konuşmasındaki kararlılığına bakılırsa; 2023’de başaramasa bile, bu gözükaralık, enerji ve hırs onu 2028 seçiminde aday olmaya kadar bile taşıyabilir.
O kadar yani.