GÜNEYDOĞU TURU: URFA-HALFETİ

Hasan ÇÖLMEKÇİ

İlk gün Antep'i anlattık..
Güneydoğu turumuz oradan başlamıştı..
4 kişi yola çıktık. Direksiyonda Coşkun Karaca, yanında co-pilot ben.. Arkada foto-yönetmenlerimiz Filiz ve Neziha..
Urfa'ya doğru yol alıyoruz..
İlk durağımız kara güllerin yetiştiği, ilginç coğrafi yapıya sahip, Gaziantep ve Urfa'nın tam ortasında yer alan, idari açıdan Urfa'nın ilçesi olan Halfeti..
Bazı binaları Birecik Barajı altında kalan, kadim uygarlıklara ev sahipliği yapmış bir yerleşim yeri.
Öncelikle merak ettiğim konu 3 bin yıllık yerleşim yeri olan Halfeti ismi nereden geldiği yönündeydi..
MÖ 9. yüzyılda Şitamrat ismiyle Asurlular tarafından kurulan şehir, Türkler'in eline 11. yüzyılda geçmiş.
Asurlular'dan sonra Yunanlılar Şitamrat adını değiştirerek Urima adını vermişler.
Süryaniler Kal’a Rhomeyta ve Hesna the Romaye adlarını kullanmış.
Şehir Arapların eline geçtikten sonra Kal’at-ül Rum adı takılmış.
II. yüzyılda Bizanslıların eline geçince bu kez Romaion Koyla adını almış.
En son Osmanlı'dan bu yana Türk hükümranlığında kalmış. Urumgale-Rumkale olarak anılmış.


Eski Halfeti

Halfeti'yle ilgili detaylı bilgi isteyenler internette bulabilir.. Ben izlenimleri aktarayım..
Adının ölümsüz bir aşk öyküsünden geldiğini öğrendim, aktarayım:
Söylenceye göre birbirlerini delicesine seven Halil ve Fatma adında iki gencin kavuşmasına aileleri engel olmuş. Halil ve Fatma'nın o yöredeki söylenişi gereği şehir Xel u Fate (Halil ve Fate) olarak anılmış ve bu isim günümüze Kürtçe Xelfetî olarak gelmiş.


Fırat Nehri ve Halfeti

Eski Halfeti, turistlerin görmek istediği, bol bol fotoğraf çektirdiği, ilgi gören bir yer. Ama yüzer restoranlar yüzünden müthiş bir kirlenme var.
Bu restoranların atıkları borularla biraz uzağa, baraj gölünün içine boşaltılıyor.
Keşke sahildeki eski binalar restore edilip, restoran otel yapılsaymış.
Şimdiden önlem alınmalı, aksi halde Fırat nehri üzerine kurulu baraj gölü kirliliğe teslim olur.


Neziha Çölmekçi-Filiz Karaca (Halfeti)

URFA'DA SIRA GECESİ, GÖBEKLİTEPE'DE TARİH

Halfeti'den sonraki durağımız Urfa.. 
Balıklıgöl, eski çarşı, akşam sıra gecesi..
Peygamberler şehri Urfa'da Kral Nemrut tarafından mancınıkla ateşe atılan İbrahim'in düştüğü yerdeki ateşin göle, ateşte yanan odunlarınsa balıklara dönüştüğüne inanılır.
Hz. İbrahim'in arkasından ağlayan Nemrut'un kızı Zeliha'nın gözyaşlarından ise Balıklı Göl'ün hemen yanında bir göl daha oluşur. Bu gölün ismi, Zeliha'nın gözü anlamına gelen Ayn Zeliha'dır.
Urfa'da güzel insanlar da var ama ticareti kandırmacaya çevirmiş küçük sayıdaki esnaf da yok değil. Kente kötülük ediyorlar.
Özellikle kentin simgelerinden biri olan isot konusunda her satıcının diğerini suçlaması dikkatimizi çekti.
"Sende 50 lira, iki sokak ötede 25 lira nasıl oluyor bu" diye sorduğumuz bazı satıcılar,
"Onların sattığı çamur gibi.. Posalardan, çürük çarıktan yapılıyor. Aynısını ben 15 liraya vereyim. Ama 50 lira olan has isot" karşılığı veriyor.
Pazarlık mazarlık, has isot ararken sonunda kazığı yiyoruz. Kilosu 80 liraya 'çok özel' diye aldığımız aynı isotun, aynı yerin internetten sitesinden 50 liraya satıldığını görüyoruz.
Sabır diyoruz.. Kentte yaşadığına inanılan Eyüp peygamberin sabrettiği gibi, sabredip sineye çekiyoruz.


Göbeklitepe, insanlığın sıfır noktası...

Urfa'da sıra gecesinin ardından konaklayıp, sabah Göbeklitepe'ye geçiyoruz.
Dinler tarihini de etkileyen Göbeklitepe, bilinen ilk ibadet merkezi.
Neolitik dönemde inşa edilen yapıda buğday kalıntılıları bulundu, burası yerleşik hayatın ilk dönemlerinin başlangıcı olarak kabul edildi.

12.000 yıl öncesine uzanan bir kült merkezi olarak tabir edilen Göbeklitepe'de 4 tabaka açığa çıkartıldı.
En üstteki I. tabakanın tarım yapılan yüzey dolgusu, geriye kalan 3 tabakanın ise çanak çömleksiz Neolitik döneme denk geldiği kaydediliyor.
Göbeklitepe'deki dikilitaşlar çevresindeki platolardaki kayalardan kesilerek temin edilmiş. Bölgede kesilen ve hala işlenmemiş kayalar da bulunuyor.
Boyları 5 metreye ulaşan dikilitaşların üzerinde; kabartma olarak çoğunluğunu yılan, tilki, yaban domuzu ve kuşların oluşturduğu çeşitli hayvan figürleri yer alıyor.
Bazı örneklerde kabartma olarak yapılmış kol ve ellerden dolayı, insan figürlerinin tasvir edildiği akıllara gelse de sıradışı tasvirleri ile de insan dışı canlıları temsil eden çalışmalar dikkat çekiyor.



Göbeklitepe için onlarca bilim insanı, onlarca kitap yazmış.
Gerçekten de büyüleyici bir yer.
Arkeolojik açıdan 'çölün ortasında bulunmuş bir vaha' gibi.

Urfa, ruhani bir şehir... Aynı zamanda muhteşem tarihi, doğası ve efsaneleri ile mutlaka gezi rotasına alınması gereken bir il.
Gelecek yazımız Mardin ve Midyat olacak..