Murat YANKI

    Murat YANKI


    DOĞADAN DİNE 15 AĞUSTOS

    16 Ağustos 2019 - 15:16

    Bu satırların yazıldığı sıralarda 15 ağustos akşamından 16 ağustos sabahına doğru muhteşem bir Kapadokya dolunay manzarasıyla yol alınmakta.

    15 ağustos özellikle Doğu Hıristiyanlığında, Meryemana’nın göğe yükselişi yortusu olarak kutlanıyor. Malum Hz. Meryem ve Hz. İsa için ölüm denmiyor, uyuma ve göğe yükselişten söz ediliyor.

    Bu gelenek doğudan sonra batıda da benimseniyor ve özellikle Geç Ortaçağ’dan itibaren Meryemana kültünün batıya da geçmesiyle birlikte çok geniş bir coğrafyaya yayılıyor.

    Aslında tüm bunların temelinde de semavi dinlerden çok daha eskiye, binlerce yıl öncesine giden ve tarımsal bereket kökenine dayanan kadim inançlar yatmakta.

    İran inançları kökenli Nevruz örneğin, aslında eski toplumlarda kışın bitişi, doğanın uyanışı, koyunların kuzulaması anlamına geliyor.

    Bu da Tanrı’nın insanlara sunduğu bereket demek oluyor ve bir bayram olarak kutlanıyor, Tanrı’ya şükrediliyor.

    Aynı bayram daha sonra Hıristiyanlıkta Paskalya’ya dönüşüyor. Paskalya da yine bu döneme rastlıyor malum ve kuzular bu kez Hz. İsa’nın sembolü olarak karşımıza çıkıyor.

    Bu tarihten yaklaşık 40-50 gün sonrasına rastlayan yine pagan ve tarımsal kökenli Hıdrellez de karşımıza ilk ekinlerin olgunlaşmaya başlaması, yani yaz başlangıcı ve bereketin gerçekleşmesi olarak çıkıyor.

    Nitekim ilk meyveler Mayıs ayında olgunlaşıyor, başaklar boy vermeye başlıyor. Bu da daha sonra Hıristiyanlıkta ascension veya pentekost yani Hz. İsa’nın göğe yükselişi ve ruhunun havarilere görünmesi şeklinde oluyor.

    Yani bir doğa bayramı tek tanrılı dinlere başka bir kutsiyetle geçmiş oluyor. Böylece toplumlar zaten alışık oldukları tarihleri yadırgamadan yeni dine geçiyorlar ve kutlamaları sürdürüyorlar.

    15 ağustos ise artık yavaş yavaş yazın sona ermesi anlamına geliyor. Artık meyveler bitiyor, kurutuluyor ve kışa hazırlanıyorlar. Fakat burada yalnızca bir meyve olgunlaşıyor. O da üzüm. Geleneksel olarak üzümün yetiştirildiği, semavi dinlerin de ortaya çıktığı Akdeniz ve Ortadoğu coğrafyasında bu meyve 15 ağustos öncesinde olgunlaşmıyor, şekerlenmiyor.

    Gerçi gerek asma bitkisi konusunda yapılan çalışmalar ve küresel ısınma nedeniyle son yıllarda temmuz sonunda bile ülkemizde üzüm hasadı başlıyor ama o biraz farklı ve konumuz değil.

    Tarımsal kökenli toplumların çok tanrılı dinlerinden tek tanrılı dinlere, özellikle Hıristiyanlığa geçildiğinde de bu tarih Meryemana’ya adanıyor. Hz. İsa kendini üzüm olarak tanımladığına göre o üzümü doğuran kişiye yani.

    Nitekim Meryemana, kadim Anadolu ve Mezopotamya inançlarındaki ana tanrıça figürlerinin, Kibele’nin, Kubaba’nın, Artemis’in tek tanrılı dinlere geçmiş biçimini ifade etmekte. Toprak ana demek oluyor yani, bereket veren. İnsanın yaşamını sürdürmesini sağlayan. Kur’an-ı Kerim’de dahi onun bakire olarak kabul edilmesinin temelinde de toprağın kendi kendini döllemesi, yani insan hiçbir şey yapmasa bile ta eski zamanlardan başlayarak insanoğlunu tek başına doyurması yatıyor. Anne var, baba ise pek görünmüyor ortada. Anne, kendi kendine doğuran toprak oluyor.

    Doğu kiliselerinde özellikle de Ermeni kilisesinde 15 ağustos bu nedenle, yalnızca Meryemana’nın göğe yükselişi olarak değil, üzüm bayramı olarak kutlanıyor. Bu tarihten önce üzüm yenmiyor.

    Üzüm bu tarihte ilk olarak kutsanıyor ve sonrasında da yaşam veriyor insanoğlu’na. Ana tanrıça da işini bitirip üzümü doğurduktan sonra göğe yükseliyor.

    Oğlu olan üzüm ve onun gerek şeker olup can veren ve binlerce yıl insanoğlunun yegane şeker kaynağı olan pekmez de, mucizevi dönüşüm olan şarap da bu tarihten itibaren yapılabiliyor.

    Ne hoş değil mi?

    YORUMLAR

    • 0 Yorum