Merve HASOĞLU

    Merve HASOĞLU


    DÜNYAYI KİM KURTARACAK?

    16 Ekim 2019 - 20:56

    New York Magazine editörü, çevre meselelerine dair yayınlarıyla öne çıkan David Wallace-Wells’in “Uninhabitable Earth” (Yaşanılamaz Dünya) isimli kitabı şu cümleyle başlıyor: Durum tahmin ettiğinizden daha kötü.

    Alaska bu yıl tarihinde görmediği sıcaklarla boğuşurken, Fransa Sağlık Bakanlığı haziran ve temmuz aylarında ülkeyi kavuran sıcak hava dalgalarının normalden yaklaşık 1.500 daha fazla ölüm yaşanmasına neden olduğunu açıklamıştı.

    Biz bir yandan Brezilya Cumhurbaşkanı Jair Bolsonaro’nun dünyanın akciğeri Amazon ormanlarının yanması karşısında sessiz kalmasını şaşkınlıkla izlerken, bir yandan Britanya’nın tarihte küresel ısınmaya karşı olağanüstü hal ilan eden ilk ülke olmasına şahit olduk.

    Her yıl artarak devam eden “sıcaklık rekorları”, “en büyük yangın”, “en feci sel” gibi tanımlar birkaç ayda bir yenilenmeye başladı.

    Hepimiz mevcut gidişatı değiştirecek köklü bir devrime ihtiyaç olduğunun farkındayız.

    Peki ama dünyayı kim kurtaracak?

    İklim harekatını başlatan Gretalar mı?

    Yoksa dünyayı hep birlikte çürümeye terkedip, Elon Musk’la birlikte Mars’a mı taşınacağız?

     

    Greta Thunberg, 2018 yılında elinde bir pankartla İsveç Parlamentosu'nun önüne gelip hükümetin çevre politikalarını protesto ederek eylem başlattığında henüz 16 yaşındaydı.

    Cuma günleri okula gitmeyip iklim değişikliğiyle mücadele için çalışacağını açıklamasıyla başlattığı eylem yaygınlaşmış, bir yıl içinde dünyanın dört bir yanından yüz binlerin katıldığı FridayForFuture kampanyasına dönüşmüş ve Birleşmiş Milletler Zirvesi’ne kadar gelmeyi başarmıştı.

    Değişim, istediğini söylemekten geri durmayan kitlelerin sesi olmaktan çekinmeyen liderler tarafından oluyor.

    Greta da birçok kişinin kayıtsız kaldığı bir dünyada ortak vicdanımız olarak hareket etmeyi başardı.

    Siyasi liderler Greta’nın eylem çağrısını ne kadar önemsediler bilemiyoruz ama gerçek şu ki dünya hızla kirleniyor ve şu anki durumda ne yapay zekalı robotlar, ne de en son teknolojiler buna bir çözüm bulabiliyor. Yapay zeka ve robotlar laboratuvar ortamında harikalar yaratsa da güç üniteleri onları sadece birkaç saat idare edebiliyor.

    Üzerinde milyar dolarlık yatırım yapılan uzay teknolojileri de bizi yakın gelecekte Mars’a taşıyabileceğinin garantisini veremiyor.

     

    Üstelik üzerinde gram su bulunmayan Mars’dan daha iyi bir alternatif de koskoca evrende çıkmıyor.

    Hatırlarsanız, geçen yıl Elon Musk’ın Mars’a gitmek üzere yola çıkan, Tesla spor arabasını taşıyan Falcon Heavy isimli roketi, fazla ateşlenmesi sonucu rotayı tutturamamış, uzay boşluğunda başı boş dolanmaya başlamıştı. Mars’a gitmek konusunda pes etmeyen Musk, geçtiğimiz haftalarda Mars’a insanları götürmesini planladığı yeni roketi Starship’i tanıtmış ve 7 yıl içerisinde bu yolculuğu gerçekleştireceğini söylemişti.

    Ancak hemen heveslenmeyelim, çünkü bu yolculukla ilgili ufak bir detay var ki, o da bedelinin henüz net olmasa da sadece birkaç yüz bin dolar civarında olduğu.

     

    Hem de “one way ticket”.

    Musk, gidenlerin dönmeye niyeti olmayacağını düşünmüş olsa gerek ki, dönüş bileti bedava.

    Ama tabi eğer gidilebilinirse..

    Musk bu yolculuğu sağ salim bir şekilde tamamlayacağınızın da garantisini henüz veremiyor, çünkü yolculuk sürecinde ölüm riski bulunuyor. Kısacası bi-kaç yüz bin dolar ödediğiniz bir yolculuk sizi Mars yerine Tahtalıköy’e de götürebilir.

    Mars’a gitmek için ciddi bir servete ihtiyaç olunduğunu, ama bunun bile garanti olmadığını göz önünde bulundurursak, daha çok uzun yıllar bu dünyadayız demektir.

    Gelin elimizdekinin kıymetini bilelim, dünyamıza sahip çıkalım.

    YORUMLAR

    • 0 Yorum