Mehmet Asil YILMAZ

    Mehmet Asil YILMAZ


    TOPRAK DEYİP GEÇMEYİN! ONUN DA CANI VER

    10 Ekim 2021 - 17:29

    Bilim insanlarının bildirdiğine göre bir santimetrelik toprağın oluşumu için bin yıl geçmesi gerekiyormuş. 40-45 santimetrelik tarım alanının oluşması için de 20-25 bin yılın geçmesi gerek.
    Hal böyleyken toprağımızı korumasını beceremediğimizden imtiyazlı kişiler; beslenmemizde ve yaşamımızda elzem olan toprağımızı, dağımızı, taşımızı ve ormanımızı kendilerine verilen güçle ellerimizden alıp, çıkarları uğruna kullanmaktadırlar.

     
    Bir ailenin ebeveynlerinin en önemli görevi; aile bireylerini huzurlu, mutlu ve sağlıklı bir biçimde yaşatmaktır.
    O ailenin, herhangi bir malında, mülkünde, arabasında bir sorun çıksa, aile fertleri önce “sağlığımız yerinde ya, gerisini boş ver” diyerek, birbirlerini teselli ederler. Sağlık hepimiz için her şeyden önce gelir. Ancak bunun sözde değil, özde olması gerekir.


    Eğer çevrenizde, atmosfere atık, artık ve gaz veren bir fabrika kurulmaması için çaba göstermişseniz ya da göstermeyi başarmışsanız, kendiniz ve aile bireylerinizin sağlıklı yaşaması için görevinizi sözde değil, özde yerine getirmiş olursunuz.
    Ama “çevreden bana ne, benim ne malım ne mülküm, bana dokunmayan yılan bin yaşasın” diye düşünüp, bu içgüdüyle hareket ederseniz, kendinizin ve aile bireylerinizin sağlığını özde değil, sözde korumuş olusunuz.

     
    Yörenizde, sağlığınıza, tarım arazilerinize, üzerinde yetiştirilecek ürünlerinize ve doğaya zarar verecek çimento fabrikası, mermer ocağı, taşocağı ya da termik santral kurulup, altın arama faaliyeti başlatılır ve buna bağlı olarak da, bitkiler, hayvanlar, toprak hastalanıp, atmosferin doğal dengesi bozulur, yer üstü ve yeraltı suları kirlenirse, “sağlık her şeyin üstündedir” sözünün ne kadar yerinde, özde söylenmiş bir söz olduğu anlaşılır.
     
    Bu nedenle bizleri, sizleri, doğamızı, çevremizi, ekosistemimizi hasta eden ve atmosfere aşırı Co2 salınımına yol ve yön vererek, küresel ısınmayı davet eden çevre kirletici işletmelerin, işletmecilerin faaliyetlerine izin verilmemesi için toplu olarak mücadele etmek, doğaseverlerin birincil görevlerinden olmalıdır.

    Çünkü kurnaz işletme sahipleri, halkımızın eskiye göre toprağa sahip olma bilincine daha fazla vardığını fark ederek, balını alacak yörenin insanlarını ikna etmekte çok ustaca davranmaktalar. İşte size Rize-İkizdere’den bir örnek:

    “Şirketimizin, bölgede yaşayan herkesin görüşlerini hassasiyetle ve ciddiyetle değerlendirdiğini bilmenizi isteriz. İmalatların tamamlanması ve liman için gerekli hammaddenin temini sonrasında taşocağının rehabilitasyonu şirketimiz tarafından gerçekleştirilecektir. Taşocağında maden araması yapıldığına, ocağın daha sonra farklı amaçlarla kullanılacağına dair iddialar asılsız olup, Rize İyidere Lojistik Limanı Projesi ile sınırlı hammadde temini tamamlandıktan sonra toprak üzerinde bitki ve ağaçlandırma çalışması yapılarak, mevcut doğal yaşamın geri kazanılması sağlanacaktır” gibi sözlerle, yörenin doğasını, ormanını nasıl harap ettiklerine değinmeden, halkımızı ikna etmeye çalışmaktadırlar. Şirketin beyanatlarının içeriğini oluşturan anlamsız sözleri, vatandaşlarımız mutlaka bir değil, bin defa daha düşünerek, kendilerini sorgulamalı ve şirketlerin söyledikleri sözlerin arkasında hangi art niyetlerinin gizli veya saklı kaldığını bilmeleri gerekir.

    Taşocakları, mermer ocakları, altın arama şirketleri veya diğer çevremizi kirletenler, toprağın oluşumu için binlerce yılın geçmesi gerektiğini yöre halkından çok daha iyi bilir.
    Bu yüzden de bazı şirketler ruhsatını aldığı yörelerde işlerini sorunsuz halletmek için, yöre halkına “köyünüze yeni cami yaptıracağız, ilkokul yaptıracağız, yol yaptıracağız, fakir fukara çocuklarına eğitim bursu vereceğiz” diyerek, sözlü vaatlerde bulunmaktalar.


    Sevgili doğasever dostlarım, çıkarcı doğa katliamcı zihniyet sahiplerinin temel özelliği; işlerinin bitirileceği vatandaşlara bol keseden vaatte bulunmak ama doğanın sağlığını, canlıların sağlığını ve yarınlarını düşünmeyi göz ardı etmektir. Bunun çok iyi bilinmesi gerekir.

    Unutmayalım ki, bizlerin yaşamı toprağımıza bağlıdır.
    Eğer toprağımızı iyi korumaz, hak ettiği değeri vermez ve kirlettirilmesine göz yumarsak, intikamı acı olur. Bunun en bariz göstergesi de ürün vermemesi, çoraklık, kuraklık ve heyelanlardır.


    Toprak ana kendini seveni sever ve kucaklar, sevmeyene sırtını döner.
    Ve toprak deyip, geçmeyelim, çünkü onun da canı var.

    YORUMLAR

    • 0 Yorum