Taklamakan Çölü’nün ortasında 2000 yıl önce yaratılan bir vaha “Turpan.” Bugünün Çin’inde iki bin yıl önce Sincan bölgesinde yaşayan Uygur’lar, sürdürülebilir tarım alanları yaratmak adına bölgeyi çevreleyen Tian Shan Dağları’nın eriyen kar sularını önce büyük bir çukur alanda toplar ve inşa ettikleri 172.367 dikey kuyu ve 5.272 km. yeraltı kanalı ile suyu birbirine bağlarlar. Bu su kanallarının yeraltında olmasının önemli bir sebebi vardır. Taklamakan Çölü’ne komşu bu coğrafyada yazın sıcaklık 5o dereceye ulaşmaktadır. Hal böyle olunca suyun yer yüzünden kanallar ile tarım alanlarına ulaştırılması buharlaşma tehlikesiyle karşı karşıyadır.
Çözüm, yeraltında kanallar oluşturmaktır. Bu mühendislik eseri ile yanlış okumadınız , 2000 yıl önce çölde bir vaha yaratılmış ve sürdürülebilir tarım fikrinin temeli daha o yıllarda atılmıştır. Karez denilen bu sulama kanalı sistemi bugün bile Turpan şehrinin su ihtiyacının yüzde 30’unu karşılamakta ve 16 km2’lik alanda halen yapılan meyve ve özellikle üzüm tarımı 10.000 ailenin geçimini sağlamaktadır.
Turpan üzümlerinin bir kısmı sofralık olarak tüketiliyor, büyük bir kısmı ise kurutularak pazara sürülüyor. Kurutma yöntemleri de eski devirlerden beri değişmiyor. Kimi cins üzüm açık havada kızgın güneş altında ve dalında, kimisi toplandıktan sonra gölgede, kimisi ise bölge mimarisinin karakterini oluşturan kerpiç odalarda kurutuluyor. Doğal olarak, kurutma farklılıklarına göre de üzümlerin lezzet çeşitliliği artıyor.
Bölgenin sıcak iklimi ve karezlerin taşıdığı bol su sayesinde 12 aya yayılan tarım, 20 asırdan günümüze mevsim meyvelerinin diğer bölgelere göre daha önce hasat edilmesine olanak sağlıyor. Bu avantaj Turpan’ı, İpek yolu kervanlarının ilk konaklama yeri olması sebebiyle batıya giden tacirler için de önemli bir ticaret merkezi haline getiriyor.
Tabiî ki en revaçtaki ticari ürün batı dünyasında olmayan, olsa da henüz olgunlaşmayan yaş ve kuru meyveler. İpek yolu kervanlarının doğudan batıya taşıdıkları bu değerli ürünlerin yola çıktığı yerin ismi, aşılan yol boyunca, konuşulan dillere bir şekilde evrilerek yerleşiyor ve Anadolu topraklarında da “Turfan’dan gelen” ifadesi, zamanla, mevsiminden önce olgunlaşarak hasat edilmiş anlamında “Turfanda” olarak günlük hayata giriyor.
Bazen merakınız sizi bir sözcüğün peşine düşürür ve karşınıza çıkan her bilgi, dağarcığınızdaki başka bilgilere köprü olur.
O köprünün üzerinde durup soluklanmak, tarihe yüzünüzü çevirmek, tarihe bakmak ve baktığınız yerde bir şeyleri görmek nasıl mutlu eder insanı. Sizce de öyle değil mi?
YORUMLAR