BABACAN’IN DEVA’SI


Babacan’ın Partisi nihayet dilekçesini verdi. Partinin kuruluşu o kadar uzun zamana
yayıldı ki; herkes ne diyeceğini dilinin ucuna zaten hazır etmişti. İlk günde, ilk sözler
söylendi.
İsminden başlayayım. İsmi konusundaki belirsizliğin ince bir taktik olduğunu
düşünüyorum. Bence DEVA ismini test ediyorlar. İlk tepkileri hızla toplayacaklar, aynı
hızla değerlendirecekler ve gerekiyorsa ‘B’ planına geçecekler. Yoksa bunca bekledikten
ve beklettikten sonra, daha ilk adımda bu ikircikli hal, ‘artı’dan çok ‘eksi’ demektir.
Bana göre DEVA biraz yorgun bir isim. Tersinden söyleyecek olursam; genç, dinç ve
dinamik değil. İlle de kısaltmasının bir mesaj içermesine dikkat edildiyse, bu da biraz
modası geçmiş bir tarz.
Kurucular kurulunun gençlerinin, hatta oy vereceğini umdukları yeni neslin çok renkli,
çok hareketli dünyasından bir çağrışımla, pekala başka bir isim bulabilirlerdi.
Şimdiye kadar ‘Babacan’ın Partisi’ olarak kodlanageldiler. Partinin ismi kolay ve akılda
kalıcı bir olmalıydı ki; ‘Babacan’ın Partisi’ olarak tanımdan çıkan isimlendirmeyi
unutturabilsin. Bu haliyle, adının resmiyette ve kenarda kalması, ‘Babacan’ın Partisi’
olarak anılmaya devam edilmesi tehlikesi var. Açıkçası; ‘lider partisi olmayacak’ iddiası
bir de adının zorluğundan dolayı delinebilir.
Bir ayrıntı; DEVA yazılıp DEVAM okunması durumunda, içinden çıktıkları AK Parti’nin
devamı olduklarına dair bir algıya hizmet edebilir.
Ve 1958 yılından bu yana faaliyette olan DEVA holding varken, bir de siyasi parti ismi
olarak o ismi tekrar etmek, yeni olmanın heyecanından bir parçayı alıp götürüyor.
Kişisel tahminim; yedekteki ismin ortaya çıkacağı, sürpriz yapılarak herkesin ters köşe
yatırılacağı yönünde.
İlk çıkış, ilk sayfa tereddütsüz, samimi, gölgesiz olmalıydı. Taktik, teknik, deneme,
strateji ilk günün işi değil.
Abdullah Gül var mı? Biraz yol alındıktan sonra mı arabaya binecek? Yoksa hiçbir şekilde
yok mu? Bunlar da net olmalıydı. Ne kadar net? Soru sordurmayacak kadar net. Çünkü
Babacan bugüne kadar Gül ile birlikte yol yürüdüklerini inkar etmedi. Gül’ün adı ‘akil yol
gösterici’ olarak adı hep anıldı. Peki şu aşamada tam olarak nerede? Bu netleşmeli. Bu
netlik ve ardından gelecek parti programı, partinin hedeflerinin ne kadar büyük ve ne
kadar gerçek olduğunu gösterecek.
"Siyasi yelpazenin tam ortasında ana akım bir parti olacağız" Bu iddia ile kurucular
kurulu listesini üst üste koyup baktığımızda tam oturmadığını da iddia edebiliriz.
Kurucular arasında, kürt kimliği üzerinden siyaset yapan 25 kişinin olduğu söyleniyor.
Bu sayı, dengeyi biraz bozuyor. Sosyal demokrat kökenli kurucuların sayısı da az. Yine
ülkücü kesimin temsilcisi olarak sadece iki kişiye yer verilmiş. Bu tabloya bakıldığında
dağılımın ince ayarlandığını söylemek zor.
Kurucular Kurulu özelinde ‘partinin yumuşak karnının’ eski asker Metin Gürcan olacağını da
kolayca kestirebiliyoruz. Onu tartışmaktan, diğer asker kurucu, 15 Temmuz akşamının
ünlü düğünün ev sahibi, emekli general Mehmet Şanver’e sıra gelmeyebilir. Rand
Corporation raporunda 39 kez referans verilen Gürcan partiyi ne kadar yıpratır? Parti
kendisine ne kadar sahip çıkar? Bunları zaman gösterecek. Ancak yıpranma tahammül
sınırlarını aşabilir. Metin Gürcan tepkilere kurban edilse de geride gölgesi kalabilir.
Kurucular kurulundaki kadın oranının yüksekliğinin bir rekor olduğu tahmin ediliyor.
Gençlerin sayısı da bir hayli fazla. Gençlerin vitrin olarak mı kalacakları, yoksa ana kadro
içinde mi yer alacakları, yol yürünmeye başlandığında belli olacak. Ve işte o zaman tam
olarak anlayabileceğiz; Gerçekten genç bir parti mi? Reformcu mu? Yenilikçi mi?

İlk dilekçe verildi, ilk adım atıldı. Şimdilik bu kadar yorumla yetinelim. Programına,
oradaki kimliğine, siyaset üslubuna, ne diyeceğine, ne demeyeceğine, ne yapmak
istediklerine bakarak devam edebiliriz.