MUTFAK ROBOTLARI, SUCUKLU YUMURTA, ÇİKOLATA VE AŞK


Giderek her şeyin içinde ‘aşk’ sözcüğünü görmekten fenalık geldi.

 

Aşk sahiden bu kadar sıradan bir şey mi? Olay yalnızca ‘aşk satıyor’ mantığıyla yapılan ticari işler mi yoksa sahiden bunları yapanlar, yazanlar, çekenler, söyleyenler bir aşk sarhoşluğu peşinde mi anlayabilmiş değilim...

Sözcüğün ilk olarak, olur olmaz yerler ve kişiler hatta hayvanlar için kullanılma biçimi beni çıldırtmıştı: ‘Aşkım!’
Giderek her şeyin içinde ‘aşk’ sözcüğünü görmekten fenalık geldi.
Mutfak robotu, çamaşır makinesi üreticisi bile yeni serisine ‘in love’ adını veriyor.
Geçenlerde havaalanına indim ve karşımda şöyle bir reklam panosu gördu¨m: ‘Aşkın için... Bastır gelsin...’
Çikolata reklamında aşk...
Tereyağı reklamında aşk...
Yoğurt reklamında aşk...
Sucuk reklamında; yumurtayla sucuğun aşkı...
Teknolojik aletlerin reklamlarında; robotların aşkı...
Banka reklamında bile aşk...

Dizileri, filmleri hiç söylemiyorum. Dizilerde aşık olmayan neredeyse yok gibi. Herkes birbirine aşık... İçinden çıkılmaz bir sürü  aşk hikayesi birbirine karışıyor. Yaşlısı genci fark etmiyor.
Kitapçıya girseniz aşk kitaplarından geçilmiyor.
Neredeyse siyasi kitapların bile başlığında aşk sözcüğü geçecek...
Şarkılar da ayrı. Ama onlarda daha çok hu¨srana uğramış aşklar dile getiriliyor.
Bir dizinin isminde vurgulandığı gibi: ‘Yer gök aşk!’
Herkes neden Juliette olmak istiyor veya gerçekten Romeo’nun gayet sıradan ve her an karşımıza çıkacak birisi olacağına inanıyor bilemiyorum.
Ama eğer öyle olsaydı bu hikaye zaten bunca yıldır klasik olmazdı...

Peki ama nedir bu aşk deliliği?
Herkes aşık olmaya yer arıyor da bulamıyor mu yoksa herkes körkütük aşık geziyor da benim mi haberim yok?
Çocukluğumuzda anket defterleri vardı.
Bunlarda ‘aşk nedir?’ sorusu mutlaka yer alır ve çoğu zaman, anket defterini dolduranlar bu soruya cevap olarak, ‘aşk bir turşudur yersin yersin miden bulanır’, ‘aşk bir sudur, iç iç kudur’, ‘aşk bir elma şekeridir yersin sapı elinde kalır’ türünden ‘veciz’ cümleler yazarlardı. 
Şimdiki aşk şarkıları da biraz bunlara benziyor.
İyi ama aşk sahiden bu kadar sıradan bir şey mi?
Sucuklu yumurtayla, gofretle, bankayla, mutfak robotuyla filan bir araya getirilecek kadar basit mi?
Olay yalnızca ‘aşk satıyor’ mantığıyla yapılan ticari işler mi yoksa sahiden bunları yapanlar, yazanlar, çekenler, söyleyenler bir aşk sarhoşluğu peşinde mi anlayabilmiş
değilim.
Ama sahiden de aşk edebiyatının en güzel örneklerini vermiş koskoca bir Türk şiiri dururken nasıl oldu da buraya geldik asıl bunu anlamak zor.

Sakın aşkla herhangi bir ilişkiyi birbirine karıştırmış olmayalım?
Sosyal medya aşk konusunda özellikle kadınların çoğunlukla sitem içerikli mesajlarıyla dolup taşıyor.
‘Aşk kapıyı çalınca hemen açma, bazıları çocuklar gibi zile basıp kaçıyor’ gibi sözler sık sık değişen ‘durum’larda dile getiriliyor.
Herkes duygusal durumunu bir şekilde sabah erken saatlerde, gece geç vakitlerde dünyaya bildirme ihtiyacı içinde artık.
Sevgililer birbirlerine sitemlerini artık dünyayla aynı anda duyuruyorlar. Birbirlerine özel bir ortamda anlatmaları gerekenleri hepimizin duyacağı şekilde söylemeyi tercih ediyorlar her nedense...
Ya da ayrıldıkları sevgililere bu yolla mesajlar gönderiyorlar.
Herkesin ya ilişki durumu ya da aslında kafası bu konuda oldukça ‘karışık’...
Sonunda ‘sahte hikayenin sahte hazin sonu’ gibi bir yerlere geldik.

Aşk yalnızca sucuk reklamında kalsa belki yine iyi.
Suça da ortak edilmiş durumda.
Kendisinden boşanan karısını sokak ortasında vurmak ‘aşk cinayeti’ adıyla anılıyor.
Ünlülere röportajlarda mutlaka aşk soruluyor. ‘En son ne zaman aşık oldunuz?’ türü sorular geliyor.
Onların da bir kısmı hemen atlayıp uzun uzun aşk konusunda görüşlerini anlatırken bazıları da ‘işim o kadar çok ki aşık olacak zamanım yok’ gibi lafl arla durumu kurtarmaya
çalışıyor.
Aşık olmaya zaman bulmak artık nasıl bir şeyse...
İşin ilginç yanı, herkes bir aşkın sonundaki hüsrandan söz ettiği, bütün şarkılarda bu konu işlendiği halde yine de kimse aşık olmaktan vazgeçmiyor.