HAYALLERE YÜRÜMEK


Kuyudaki kurbağa gökyüzünü kendi gördüğü kadar sanar.

İnsanın kuyusu da cehalet ve korkularıdır.

Kendi gökyüzümü genişletmenin, merakımı gidermenin en güzel yolunun seyahat etmek olduğunu 15'li yaşlarında keşfettim.

Önceleri yakın çevre ile başlayan seyahatlerim dünyanın dört bir köşesinde insana uzak ama insan gönlüne yakın yer ve yerlilerle yüzleştirdi beni.

Gittiğim yerleri birbirine karıştırsam da orada tanıdığım insanlar sayesinde mekanları birbirinden ayırdım.

İnsanlar mihenk taşları gibidir bana, geride bıraktığım yollar için. Yollar üzerine dizilmiş, tek tek kapısı bana açık dostlar...

 

Her gün birileriyle tanışır, birileriyle vedalaşırım...

Her insan hayata açılan bir penceredir, onlar sağlar ışığımı.

Uzun seyahatlerde yorgun argın, hiç bilmediğim, tanımadığım bir adamın kapısını çaldığımda tanımadığım bir yüzle karşılaşmak; adamın tanımadığı bir yüzü karşısında görmesi ve o yüzle bir ekmeği bölüşmek, maceranın ta kendisidir aslında...

 

Macera, geçilmez bir dağa tırmanmak değil, inilmez bir şelaleden inmek değil, derin bir mağaranın en dibine gitmek değil benim için.

Çünkü tüm bunlar hesaplanabilir ve yapılır şeylerdir.

Bazı insanların korktuğu bu eylemler hesaplanabildiği ve tahammül edilebildiği sürece hiçbir risk taşımadan yapılabilir.

Ancak bir insanla yüzleşmek, yüzleştiğin insanın hatıranda bir yer etmesi ve onun hatırasında bir kibrit ışığı gibi yanıp, sonra da uzun yıllar ışığını muhafaza ederek varlığını sürdürmek, maceranın ve keşfin ta kendisidir bana...

 

İşte bu nedenle diyarlarda tanıdıkların benim için çok önemlidir.

Artık bir zaman sonra tüm nehirler, tüm dağlar, tüm yaylalar hep birbirine benzer.

Sadece insanlarla ayırır, bu birbirine benzer doğa parçalarını diğerinden.

Derim ki Kemikli Mağara’ya birlikte gittiğimiz Ömer Amca, adını hatırlamadığım köydeki Mehmet Amca...

Aslında her maceranın bir de benim dışındaki insanı vardır...

Asıl kahramanlar bu insanlardır...

 

Tüm bu insanlar her yere ve insana uzak köşelerde, hayata tutunmuş kahramanlarımdır...

 

Bana şehrin karmaşasından uzak bir köşede hayata tutunma cesareti verirler.

Bir gün şehri terkederek köyünde yaşama umudumu hep bu insanlarla beslediler ve başardım…

Bu umutla kentlerde bekleyenlere umut taşımaya devam edeceğim.

Arabamın dikiz aynasında doğan güneş ön camında batarken ben hala yollarda olurum.

Yılda ortalama 150 bin kilometre araçla, 2 bin kilometre yaya katettiğim yollarda her seferinde bir dost kapısında son bulur.

Bu dostlar ruhumdaki fırtınaları dindirirken hayata dair düşündüklerimi de güçlendirirler.

Yıllardır müdavimi olduğum kapıların çoğu büyük kentlerin dişleri arasından kurtulup Anadolu'nun en ücra köy ve köşelerine saklanan zamane dervişleridir...

Benim için hiçbir macera bilmek ve öğrenmek kadar heyecan verici değildir. Kendi tercih ettikleri yalnızlıkta kendine yetecek hayatlar kuranlar, içimdeki şehirden kaçma arzusunu her fırsatta yenilediler ve sonunda kaçtım.

 

Gitmek bazen özlediğime kavuşmakla sonuçlansa da, bazen de özlemleri asla dinmeyecek ayrılıklara da sebep oldu.

 

6 yaşıma bastığımda artık okula gitme yaşım gelmişti.

Bu, o yaşa kadar hiç ayrılmadığım dedemden ve köyümden ayrılıp şehire; anne babamın yanına gitmek anlamına geliyordu ve gitmek istemiyordum.

Dedem köyde kalabilmemin sadece kendi evimi yapıp orada yaşamaya başlarsam mümkün olabileceğini söyledi.

6 yaşındaydım şimdiki evini yaptığı yamaçta ilk evini yaptım. Ancak bu ev içinde kaldığım ilk gecede bastıran yağmur ile yerle bir oldu.

 

Bu olayı hafızamdan hiç silemedim, bu defa aynı yere içinde uzun yıllar ve yağmurlu günler geçireceğimi umut ettiğim "inim" dediğim evimi yaptım.

Evi tamamlandıktan sonra yıllarca Anadolu'da gördüğüm kapısı bana açık dostlarım gibi artık kapımı dostlarıma açtım.

Yolculuklarım hala Anadolu'nun dört bir köşesine devam ediyor...

 

Şehirlerde sıkıştıkları zaruretlerinin içinde hapsolan dostlarım için hep umut ışığı olduğumu ve hiç sönmediğimi düşünüyorum.

Onların da bir gün kendi; kendilerine göre köylerine dönebileceklerine inanıyorum.

 

Bilinmeyene süren yolculuklarımda bilinmeyenlerin en bilinenler olması için çaba gösterdim.

Böylece hayatın her yerde sürüp gidebileceğine inananlar için korkuları bastırarak meraklarına doğru yola çıkmalarına sebep olmak istedim.

Dört iklimi birbiriyle barışık bünyesinde barındıran, tarihe tanık, insanlığa beşik Anadolu...

Türkülere kaynak, medeniyetlere basamak bu topraklarda herkes için bir serüven ve herkese açık bir kapı hep varoldu ve varolacak...

Uzun ve yorucu seyahatlerinden artık daha büyük bir heyecanla evime dönüyorum.

Sizler de arzularınızı "ama ve fakat"larla kesmeden gerçekleştirmek için adımınızı atın, ya da yaşadığınız yeri benimseyin...

 

Göreceksiniz hayat sizin için de daha güzel, daha kolay ve yaşanası bir macera olacak…