İDA DAĞI’NIN LANETİ


​​​​​​​İda, dünyada birden fazla dağa verilmiş olan mitolojik bir isimdir. Olimpos gibi. Çok da güzel bir isimdir.

Bir görüşe göre İda bir nymphe’nin yani bir su perisinin ismidir.

En ünlü iki İda Dağı’ndan biri Girit adasında, diğeri de Çanakkale yakınlarında bulunur ki biz o dağa aynı zamanda Kaz Dağı da demekteyiz. Kaz Dağı isminin anlamına daha sonra geleceğim.

Antik Yunan mitolojisine göre Zeus Truva Savaşı’nı İda Dağı’ndan yönetmiştir. Peki hangi İda’dır Zeus’un dağı? Kimine göre Girit Adası’ndaki kimine göreyse Çanakkale’deki dağdır.

Hangisi olursa olsun ilk olarak önemli olan Tanrı'nın dağla özdeşleşmesi durumudur. Tanrı yükseklerdedir bu görüşe göre. Dağ da kutsaldır. İkinci olarak ise her iki İda Dağı da doğuda bulunmaktadır. Yunan dünyasına göre Çanakkale doğudadır. Girit de öyle.

Hayır Girit Akdeniz’de, batıya daha yakın bir adadır diyebilirsiniz. Coğrafi olarak bu doğrudur ancak bir uygarlık kaynağı olarak Girit’i ele aldığımızda, adada kurulan ve modern zamanlarda Minos adı verilen, tarihsel olarak da MÖ 3. bin yıla tarihlenen uygarlığın doğu kökenli olduğu, Mısır ve Mezopotamya uygarlıklarıyla daha çok benzerlik gösterdiği aşikârdır.

Zaten o dönemde Yunan dünyasında henüz ciddi bir uygarlık belirtisi bulunmamaktadır. Ona keza Çanakkale’deki İda Dağı’nı düşündüğümüzde de orası Hitit ve Luvi topraklarıdır. Yine Mezopotamya ile ilişkili uygarlıklardan söz ediyoruz.

Yukarıda sözünü etmiş olduğumuz her iki dağın da konum seçimi aslında çok hoş benzetmeler olup, bir anlamda dinlerin doğulu kökenlerine de atıf yapmaktadır. Ne de olsa Truva Savaşı destanları olan İlyada ve Odysseia’yı yazan ya da daha çok söyleyerek yaratan da bir doğulu, İzmirli ozan Homeros’tur.

İda Dağı, Antik dünyada aslında diğer adı Ararat olan Ağrı Dağı ve Olimpos’tan sonraki üçüncü önemli dağdır.

Yüceliği ve ululuğu simgeler. Daha sonra bu dağa Türkmenlerce verilmiş bir isim olan ve türlü efsanelerin de kaynağı olan Kaz Dağı ismi de yine yüceliğe, doğa ile doğanın içinde yaşayan kavimlerin yapmış oldukları bir atıftır.

Yalnızca doğayla yaşayanlar tanrısal alemlerini de yazılı kaynaklar değil, doğada gördükleri simgelere dayandırırlar. Kaz da böyle olmuştur. Bir kere, en yüksekten uçan kuşlardan biridir. Bu, dağa, göğe, tanrıya yakınlığı ifade eder bir bakıma.

İkincisi de insan için bir nimettir. Etini ve yumurtasını sunarak insanı besler.

Bu nedenle de bir tür kutsal kuş haline gelmiş ve bu kutsal dağa ismini vermiştir.

Ne ilginçtir ki yüzlerce yıl öncesinin okuma yazma bilmeyen konar göçer Türkmenleri, adeta Homeros’un İlyada’sından haberdar gibi, onunla birlikte aynı dağı kutsamışlardır.

İşte kültürlerin devamlılığına bir örnek daha. Homeros’un da okuyamayan ve yazamayan, hatta kör bir ozan olduğunu düşündüğümüzde yoksa ‘söz uçmuyor mu? Kalan sadece yazı mı?’ demeden geçemiyoruz.

Yazımızın başlığında “İda Dağı’nın Lâneti” dedik. Bu başlığı niçin kullandığımızı ve bu yazıyı niçin yazdığımızı tahmin edebilirsiniz.

Zira bugünlerde İda yani Kaz dağı’nda bir çevre faciası yaşanıyor. Kaz Dağı da pek çok diğer bölge gibi bir çevresel talan alanı haline gelme tehlikesiyle karşı karşıya.

Peki işin lânet ile ilgili bölümünü anlatalım. Antik dönem öykülerinde Truva Savaşı’na neden olan olayı hatırlatalım.

Tanrılar aleminde bir düğün söz konusudur. Truva Savaşı’nın sebebi olarak gösterilen mitolojik öyküye göre Olymposlular, kavga tanrıçası Eris’ten hiç hoşlanmadıkları için onu şölenlerine çağırmazlar. Bu duruma çok içerlenen Eris intikam almak ister.

Kral Peleus ile Thetis’in düğünlerine yine çağrılmayan Eris, eline altın elma alıp üzerine “en güzel kadına” yazarak konukların arasına elmayı atar. Bütün tanrıçalar elmaya sahip çıkarlar; ancak adaylar elenerek üçe iner. Bu üç tanrıça: Hera, Aphrodite ve Pallas Athena’dır.

Onlar da son kararı Zeus’a bırakırlar. Zeus şanına yakışır kurnazlığıyla “ Siz en iyisi İda Dağı’na gidin. Orada Paris adında biri çobanlık yapar. Onun kadar güzellikten anlayan yoktur. Yargıyı o versin.” der.

Tuva Kralı Priamos’un oğlu olan Paris, babası tarafından İda’ya çobanlık yapması için gönderilmiş bir prenstir. Bunun sebebi ise kâhinlerin Paris’in günün birinde Truva’nın yıkılmasına neden olacağına dair kehanette bulunmalarıdır.

Kendilerinin en güzel olduğunu düşünen 3 tanrıça, Hera, Athena ve Afrodit soluğu İda Dağı’nda alırlar. Her biri en güzel seçilmek için ona rüşvetler önerirler. Aynı zamanda güzellik tanrıçası olan Aphrodite’in rüşveti, dünyanın en güzel kadınını Paris’e vermektir.

Paris, erkeklik zaafına yenilerek Aphrodite’i seçer.*

İda Dağı’nda yapılan seçim, Truva’nın sonunu getirecektir. Aynı zamanda Truva prensi olan Paris, Akha Kralı Menelaos’un eşi güzel Helen’e aşık olur ve onu Truva’ya getirir.

Sonrası malum, namus savaşıdır bir anlamda. Yıllarca süren savaşın sonunda Truva yakılır, yıkılır. İşte buna, o zamanki ismi İda olan Kaz Dağı neden olmuştur.

Kaz Dağı’nı kızdırmaya gelmez, öfkesi ve öcü fena olur. Dolayısıyla ona iyi davranmalıdır. Ve asla Paris’in yaptığı gibi yanlış bir seçim yapılmamalıdır.

 

* Zeliha Kapukaya. Homeros ve İda Dağı