DOSTLARIN İMALATHANESİ


Merhaba...

Kim olduğuma, neler yaptığıma dair ipuçları vermeliyim diye düşündüm ilk yazımda. Hakkımda yazdığım cv ile edinilen fikirler her ne kadar mühimse de, yazarak söylediklerimle daha kolay beni tanımak. 
Yıllar, yıllar süren öğretmenlik ve proje maceralarımın ardından, ömrüm boyunca süren mutfak aşkımı doya doya yaşayabildiğim bir süreçte sizlerle bir araya geliyorum.

Benim küçük bir mutfağım var, tezgahın önündeki upuzuuun dikdörtgen masasına kendi zevkimce sofralar kuruyorum.

Instagramın hayatıma girdiği yıllarda, pişirdiğim yemeklerin fotoğraflarını paylaşıp tariflerini yazarken ve biraz da içindeki malzemelerin yararlarından söz ederken evimin mutfağı için ‘İmalathane’ kelimesini kullanıyordum.

Üç sene önce bir yer kiralayıp ismimin baş harflerini de önüne koyunca gerçek bir mekana dönüştü ‘İmalathane’ ve yaşayan bir ‘SG İmalathene’ var artık.

Evdeki deneysel mutfağımdan çıkıp yeme içmenin kültürel boyutuna vurgu yapan, edebiyatla, tarihle, resimle ve hatta müzikle iç içe girmiş yemeklerin pişirildiği bir mutfaktayım.

Sürekli öğrenen ve öğreten bir yer burası.

Kendi kendine yolunu çizdi, paylaşmayı ve mutlu etmeyi hiç elden bırakmadan gelişti. Hayatımın en önemli parçası öğretmenliğimle de buluşarak sanki bir eğitim mutfağına hatta minik bir hayat okuluna doğru evriliyor.

Sağlıklı beslenme, doğal, yerel ve mevsiminde yiyecekler tüketme, sürdürülebilirlik gibi farkındalıklar yaratmaya çalışırken bildiklerini, beğendiklerini, tanıdıklarını, yediklerini, içtiklerini paylaşmayı seven bir sürü de yol arkadaşı oldu. Üstelik kısacık bir zaman içinde. Ve bu yol arkadaşlarıyla birlikte de İstanbul ‘Slow Food’ topluluğu doğdu.

İmalathane nedir diye soranlara ilk zamanlarda cevap vermek ne kadar zorsa şimdi o kadar kolay anlatmak.

El yordamıyla kendini bulmaya çalışırken dostlarla birlikte yemekler pişirilip yenen bir atölye diye tarif etmek en doğrusu gibi geliyordu.

Gerçekten ne güzel dostlar biriktirmişim ki hiç yalnız bırakmadılar, geldiler birlikte pişirdiler, getirdiler, götürdüler, anlattılar, dinlediler, kurdular, kaldırdılar, fikirler verdiler, yazdılar, çizdiler tüm süreçte var oldular ve hep varlar, içindeler her yaşanan anın, mutluluğun ve yeni yola çıkışların.

Şimdilerde, ilham ve merak dolu kültürel bir mutfak diye tanım yapmak doğru olabilir SG İmalathane için, pişirdikçe çoğaldığımız, paylaştıkça keyfine doyamadığımız.

Yazılacak, anlatılacak çok şey var, başından beri yaptıklarımız, şimdi olan biten ve sonrası için planlar. Hepsini buradan anlatırım yavaş yavaş!

Tekrar “merhaba” sizlere ve şükürler olsun biriken tüm dostlara, selam olsun yaşanacak her şeye…