Engelliler kafeteryası "Self Servis" çalışıyor!

Engelliler eğitim ve kültür merkezi, İzmir İnciraltı gençlik parkında yer alıyor. Üçkuyular arabalı vapur iskelesinden yaklaşık 500 metre uzaklıkta. Kafeteryanın önünden kent ormanının içine yürüyüş parkuru var. Doğayı seviyorsanız, muhteşem bir yer. Dalgaların ve kuşların sesleri arasında zamanın nasıl geçtiğini anlayamazsınız. İzmir'in akciğerleri bence. 

Çakalburnu'nda, denize sıfır olan kafeterya engelliler için hazırlanmış. İzmir Büyükşehir Belediyesi Grand Plaza işletmesi sorumluluğundaki bu tesiste 4 kişi çalışıyor. Tesisin çevresinde 50-60 kişinin rahatlıkla oturup, dinlenebileceği yer var. Girişte par yeri var ve sadece engelli kartları olanlar yararlanabiliyor. Kafeteryada kahvaltı ve öğlen yemeğinizi yiyip, denizin esintisinin altında kahvenizi, çayınızı içebilirsiniz. Ortam harika.

Buraya kadar her şey güzel. Ancak kafeteryanın girişinde bir tabela dikkatimi çekti. Kocaman da yazmışlar; “Self servis.”

Yani kendi işini kendin göreceksin demek. Çay mı alacaksın, kalkıp gidecek, çayını parasını ödeyerek içeceksin.

Yemek mi yemek istiyorsun, tabaklar, bardaklar, çatal-kaşıklar elinde sıraya girecek ve alışverişini yapacaksın.

Bizler için önemli olmayan bir yazı; self servis.

Ama adı engelliler kafeteryası olan ve özellikle engelli vatandaşlarımızın gününü geçirmesi için eğitim ve kültür merkezi olarak düşünülmüş bir yerde, self servis yazması, hayli ilginç.

Biraz zaman geçirdim o kafeteryada. Bir eli ve bir ayağı sorunlu olan bir amcamız kalktı, sekerek, zorlanarak gidip çayını aldı, geri döndü.

Diyeceksiniz ki, engelli vatandaşlarımızın yanında mutlaka onlara destek veren birileri olur.

Size ne arkadaş.

Kendi işini az da olsa yapabilen ve yanında kimse olmayan kişilerden bahsediyoruz. Olmak zorunda mı.

4 kişiyi koymuşsunuz oraya, aralarında lak lak etmekten başka bir işe yaramıyorlar. Çöp kovaları  dağ gibi olmuş. Tesisin çevresini pislik götürüyor. Her yer daha önce gelenlerin artıkları, pislikleri ile dolu.

(Kafeteryada içki satılmamasına rağmen, tesisin çevresinde günlerdir toplanmadığı belli olan şişeler ve pislikler var)

Neresini tutsan, elinde kalıyor. Çevre güzelliği, doğası, denizi, ağaçları dışında bir özelliği yok kafenin. Gelenlerin çoğunun engelli vatandaşlarımız olduğu düşünülürse, onlara destek verecek, alışverişinin yapılmasını sağlayacak insanların olması lazım. 

Üzerine önlük takmış iki kişi, bir kasiyer, bir de garson gördüm tesiste. Garson, ne işe yarıyor bilmiyorum. Ama bir kişinin elinden tuttuğuna şahit olmadım.

Kafeterya ile otopark arası 40-50 metre. Buraya kadar gelen vatandaşlarımız için bir tekerlekli sandalye koyulmaz mı arkadaş.

İki tane güvenlik memuru görevli. Kimi kimden koruyorlar, anlamadım. Kulübe içinde gelen geçenleri izliyorlar.

Madem bu kadar personel görevlendirme yetkiniz var, engelli vatandaşlarımızın derdini dinleyecek, onlara yardımcı olacak personeli de alın. Hatta bir tane sağlık personelinin bile bulunması lazım.

Ama kime anlatıyoruz ki. Engelli kafeteryasına “Git kendin al” diyen bir zihniyet. 

KENT DEDEKTİFİ DİYOR Kİ;

1- O kafede “Git kendin al” yönetiminden bir an önce vazgeçin. Zaten durumu iyi ve yardımcısı olan sizlerden o desteği beklemez. “Self servis” yazısını kaldırın.

2- Çalışan personele desteğe ihtiyacı olanlara yardım edilmesi şartını getirin.

3- Ortamın hijyen olmasını ve günlük temizliğin yapılmasını sağlayın.

4- Fiyat politikanızı bir kez daha gözden geçirin. Engelli vatandaşlarımız için özel tarife hazırlayın.

5- Özel bir sağlık masasının hazırlanmasını ve uygulama için görevli istihdamını sağlayın.

6- Çevrenin ve tesisin temizliğine daha fazla önem verin.

7- Engelli vatandaşlarımıza sağladığınız bu imkanın gerçek anlamda takdir edilmesini sağlayın.

Sayın şirket yetkilileri. Grand Plaza'nın çalışanları. Belediyenin gezmeyi sevmeyen, yerinden iş bitiren müdürlere, sayın Başkan Tunç Soyer.

Gidin de görün, o kafeteryanın halini. Önemli olan açmak değil, işletebilmektir.

Self servis yazısını görünce, siz de utanacak mısınız acaba.

Bir kere gidin de görün o güzelim tesisin ne halde olduğunu...

Gitmezsiniz de... Ben söyleyeyim dedim.