GURBETÇİ BÖCEK AİLESİNİN TATİL DRAMI
Prof. Dr. Mehmet Asil Yılmaz
Ben gurbeti iyi bilirim; eğitimim nedeniyle ömrümün büyük bir bölümü gurbet ellerde geçti. Bana göre gurbetin güneşi bile memleketimdeki kadar sevimli, ısıtıcı ve kucaklayıcı değildir. Mehtap yüzünü nazla gösterir; şarkılar ve türküler insanın ruhunu okşamaz; yağmur damlaları bile memleketteki gibi sarmalar insanı.
Çünkü gurbet: ‘’yalnızlığın yuvası, hüznün odağıdır’’
İnsan durduk yere gurbete gider mi? Gitmez.Gurbetçi olmak ister mi? İstemez.Peki niçin gurbete gider?
Ya eğitim için gider, ya sağlık için gider, ya görev nedeniyle gider; ya da ülkesinde iş bulamadığı, geçimini sağlayamadığı için gider.
Vatandaşlarımız da çoğunlukla bu nedenlerle yurt dışına çıkmaktadır. Gurbetçiler bulundukları ülkelerde yoğun şekilde çalıştıkları, memleket hasretini derinden yaşadıkları ve yoruldukları için yaz aylarında ülkelerine gelirler. Sevdiklerini görmek, doğdukları toprağın taşını, toprağını, havasını içine çekmek isterler.
Yoğun iş temposu bedenlerinde yorgunluk, zihinlerinde tükenmişlik, ruhlarında dengesizlik yaratır; hasretlik duygusu giderek artar. Bu yüzden tatil, gurbetçi için bir lüks değil, bir ihtiyaçtır.
İşte gurbetçilerden “Böcek Ailesi” de bu gerekçelerle ülkelerine tatile gelmişti.
Ne var ki, ülkemize yakışmayan ihmal zinciri ve sorumsuzluklar nedeniyle bu ailenin hayalleri, memleket özlemleri ve uzun süredir kurdukları tatil planları başlamadan bitti; yaşam hakları ellerinden alındı.
Şimdi gelin, bu acı olayın nedenlerini bilimsel çerçevede birlikte irdeleyelim.
Olay Nasıl Gelişmiştir ?
Basına yansıyan bilgilere göre aile dışarıda midye ve kokoreç yemiş, ardından otele dönmüştür. Aynı gece mide bulantısı ve kusma şikâyetleri başlamış ve 12 Kasım sabahında hastaneye başvurmuşlardır. Hastanede “bir şeyiniz yok” denilerek otele gönderilmişler; ancak ertesi gün sabaha karşı yeniden fenalaşıp hastaneye gitmişlerdir.
Ne yazık ki aile fertlerinin hiçbiri kurtarılamamıştır.
Bu haberleri izledikçe içim burkuldu; derin bir hüzün çöktü içime. Ve kendi kendime sordum:
“Eğer bu insanlar hastanede çağdaş tıbbi yöntemlerle gerekli şekilde değerlendirilseydi, bu dram yaşanır mıydı?”
Bunu kadere bağlamak kolaydır; ancak asıl neden, liyakatsizlik, gereği şekilde denetimin yapılmaması , kurumsal koordinasyon eksikliği ve görev bilinci yetersizliğidir
1. Yedikleri gıdalar hijyenik miydi? Denetimi kim yaptı?
Ailenin yemek sonrası hastalanması şu soruyu zorunlu kılıyor:
— Gıdalar hijyenik koşullarda mı hazırlanmıştı?
Türkiye’de gıda güvenliği denetimleri Tarım ve Orman Bakanlığı ile Sağlık Bakanlığı tarafından yürütülmektedir. Ancak son dönemde farklı kentlerde art arda yaşanan gıda zehirlenmeleri denetimlerin yeterli olup olmadığı konusunda ciddi endişeler uyandırmaktadır .Eskiden belediyelerin geniş yetkiyle yürüttüğü hijyen denetimlerinin sınırlandırılması da bu riskleri artırmıştır .Örneğin ABD’de restoranlar belediye sağlık ekipleri tarafından düzenli olarak denetlenir, numuneler alınır, laboratuvarlarda analiz edilir. Hijyen dışı bir durum tespit edilirse: İşletme derhal kapatılır, Yüksek para cezası uygulanır, Halk, medya yoluyla bilgilendirilir, İşletme sahibi benzer bir işyeri büyük bir olasılıkla açamaz.
Ülkemizde de lokanta, market ve pazar yerlerinden düzenli numune alınmalı; teknik analiz laboratuvarlarında incelenmeli; sağlığa aykırı ürün satan işletmeler derhal kapatılmalı ve caydırıcı cezalar verilmelidir. Aksi hâlde zehirlenmeler ve ölüm vakaları kaçınılmazdır.
2. Ölüm nedeni: Haşere ilacı (Alüminyum Fosfit) kalıntısı — Peki ilaçlama doğru mu yapıldı?
Basına göre ailenin ölüm nedeni Alüminyum Fosfit (ALP) kalıntısıdır. Bu madde yanlış kullanımında ölümcül etki gösterir.
Şu soruyu sormak kaçınılmaz bizim için :
‘’ Eğer ilaçlama firması modern tekniklere uygun şekilde ilaçlamanın uygulanmasını gerçekleştirmiş olsaydı ?, ortam yeterince havalandırılmış olsaydı ? bu aile ölür müydü?
Bilimsel yanıt büyük olasılıkla şudur: Hayır, ölmezlerdi.
Çünkü: Kimyasal bileşimde yanlış dozaj kullanılmış olabilir ,Uygun olmayan ilaç seçimi yapılmış olabilir, yetersiz havalandırma yapılmış olabilir ve en önemlisi de yetkisiz, yetersiz eğitimsiz kişi tarafından ilaçlamanın yapılmış olması ‘’
Sonuç
Bu acı olay, denetimsizliğin, liyakatsizliğin, kurumlar arası kopukluğun, görev ihmallerinin bir araya gelmesiyle ortaya çıkmış trajik bir tablo gibi görünüyor
“Böcek Ailesi”nin tatil hayalleri, memleket özlemleri ve yaşam hakları geri dönüşü olmayan bir şekilde ellerinden alınmıştır.
Bu tür acıların tekrar yaşanmaması için: Bilimsel temelli denetim mekanizmalarının işletilmesi, Liyakatli personelin kontrollerde görevlendirilmeli, Gıda ve pestisit analizlerinin ülkemizde de uluslararası standartlarına göre uygulanması zorunlu hâle getirilmeli, Düzenli laboratuvar analizlerinin yasal zorunluluk hâline getirilmeli